† Sana bir hediyem var †

30.9K 3.2K 2.1K
                                    


Uyandığımda Jungkook'un yanımda olmasını beklemiştim ama bulduğum tek şey yatağımın yanındaki 'Sevgilim biraz işim çıktı ben senin yanına bir ara uğrarım' yazılı not olmuştu.

Moralim sıfırı boylarken oflayarak yatağımdan kalkmış, temiz bir elbise ve gardenya çiçeğinden yaptığım sabunu alıp evden çıkmıştım. Jungkook sayesinde temizliğime biraz daha özen göstermeye başlamıştım. Malum ikide bir koklamak gibi bir huyu vardı beyefendinin.

Uyuşuk adımlarla şelaleye giden yolda ilerlerken aklıma hep birbirimizi sevdiğimiz anlar geliyordu. O anları düşünmek bile kalbimin patlayacakmış gibi atmasına ve bacaklarımın jöle gibi titremesine sebep olurken ayakta kalabilmek için inanılmaz çaba sarf ediyordum.

Şelaleye vardığımda yıkanan birkaç kişiyi görüp yolumu değiştirmiştim. Hiç utanmadan ortalık yerde nasıl yıkanabiliyorlardı anlamıyordum.

Şelalenin aktığı yerin arkasında diğerlerinin görmediği gizli yerime gelip elbisemi nemli taşa bırakmıştım. Şelalenin tavandan sızıntı yaptığı yer, kafamdan aşağı çok gür olmayan suyunu akıtırken sabunumu bütün vücudumda gezdirmiştim.. burayı 20 yıl önce Hoseokla saklambaç oynarken bulmuştum. sonrasında hep buraya gelip yıkanmaya başlamıştım. Diğer perilerin vücudumu süzen gözlerinden uzak bir yer olması da cabası.

İşimi çabucak halledip elbisemi de üzerime geçirdikten sonra kirli olanı yıkayıp şelalenin arkasından evime ilerlemeye başlamıştım.

"TaeTae!" arkamdan sarılan kollar yüzünden dengemi kaybedip düşecekken götüm yere yakın olduğu için kısa bacaklarım sayesinde son anda kurtulmuştum.

"Hoseok! ölüyordum...!"
Kızgınlığımın ciddi olduğunu anlayınca gülen yüzü solmuştu. Onu beklemeden yürümeye devam ettiğimde arkamdan gelip narin ellerini onzuma dokundurmuştu.

"Hey! Sorun ne?" uzunca bir nefes verdikten sonra omzumda olan elini tutmuştum. "Önemli değil Hoseok... Üzgünüm bugün havamda değilim"
Kıkırdayıp arkadan bedenime sarıldığında biraz da olsa gülümsemiştim. Beni mutlu etmek için uğraşıyordu.

"Orasını görebiliyorum. Solundan kalmış gibisin. Suratsız olma, çirkin oluyorsun!" sonlara doğru sesini yükselttiğinde gülmüştüm.

Ona sinirliydim aslında. Elflerin sığınağa döndüklerini haber veririm demesine rağmen haber vermemişti. Bu konuyu açmayacaktım tabiki. Elfleri sevmediği çok belliydi ve ben de bunu bildiğim için üstelemeyecektim. Beni korumaya çalışıyordu ama bir Elfin sevgilim olduğunu bilseydi tepkisi ne olurdu kestiremiyordum.

Evime geldiğimde kapıyı girmesi için açmıştım. Kanatlarını eğerek içeriye girmiş ve masamın üzerine oturup bacaklarını sallamaya başlamıştı. Öğlen olmuştu ve Jungkook her an gelebilirdi. Hoseok burdayken gelirse kaos çıkabilirdi. Bunu göze alamazdım.

"Hoseok. Kendimi iyi hissetmiyorum. hasta olacağım galiba. Gitsen iyi olur. Sana bulaşmasını istemem" söylediklerimin ardından birkaç kez öksürüp daha inandırıcı kılmıştım.
telaşla masadan inmiş ve yanıma gelip elini alnıma koymuştu.

"Ateşin de yok ki. Kuzey ormanındaki nerez otlarından toplayıp sana çay yapayım. hiçbir şeyin kalmaz o zaman" beni yatağa yatırıp yorganı kafama kadar çekmişti. "Ben otları toplayıp geliyorum. Biraz uzun sürebilir haberin olsun. Sen de ben gelene kadar iyice dinlen" Saçlarımı okşayıp gülümsemiş ve kanatlarını çarpmamaya dikkat ederek minik kapıdan çıkmıştı.

Anında yerimden kalkıp panikle evin içini turlamıştım. "Ya aynı zamanda gelirlerse? Jungkook gelince ormana mı kaçsak? Yok oraya gelebilir" kendi kendime konuşup evin içini turlamaya devam ederken dudaklarımı ısırmıştım. Aklıma gelen fikirle çivi gibi yerime çakılıp zekiliğime gülümsemiş ve sağ elimi havaya kaldırıp bağırmıştım.

Curse •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin