"Denizin en dibine ineceksin bebeğim. Jimin'e yakalanmamaya çalış" bıkkınlıkla onayladığımda Jungkook uzunca nefes vermişti. Bu işin artık bitmesini istiyordum.Yaşadığımız zevkli dakikaları bölen geri zekalı bir hava perisi olmuştu. Öküz gibi bağırdığında Jungkook'un dudaklarından ayrılmak zorunda kalmıştım.
Sonrasında ise aşırı yükselmiştim. Jungkook ödeşmek amacıyla deliğimden delirtici bir yavaşlıkta çıkardığı parmağını gözlerimin içine bakarak ağzına almış ve mırıltıları eşliğinde emmişti.
O sırada ciddi anlamda dünyadan kopmuştum. Jungkook da o anımdan yararlanıp beni kucakladığı gibi koca gölün yanına getirmişti.
Yoldayken kulağıma fısıldadığı şeyi de asla unutamazdım "tadın başımı döndürüyor" demişti ve ben ölmüştüm.
O an "bilgeliğinle içimi doldur" deyip dudaklarına yapışmak vardı ama anın şoku işte... Put gibi kalmıştım.
"Tanrıça Feronia, bana bir kuyruk ver"
Annemden bir kuyruk dilediğimde yanan bacaklarımı birleşik tutmaya özen göstermiştim. Çok geçmeden bacaklarımın yerini beyaz bir kuyruk aldığında heyecanla bağırıp kuyruğumu sallamıştım.
Daha önce hiçbir su perisinde beyaz bir kuyruk görmemiştim. Çok dikkat çekeceğime emindim.
Jungkook bu halime gülüp yanıma çöktüğünde üzerine atlayıp dudaklarına uzun bir öpücük vermiştim. "Tadın başımı döndürüyor"
Onu taklit ederek fısıldadığımda gülümsemesi genişlemiş ve uzun parmaklarını göğüs uçlarımda gezdirmişti. "benim küçük japon balığım neler söylüyor böyle? Hiç yakıştıramadım"
Hınzır gülümsemesi dudaklarında yer edinirken parmağını göğüs çizgimden kuyruğumun başlangıç yerine kadar gezdirmişti. Benim yaptığım kışkırtıcı hareketlerin hepsini şu an üzerimde uyguluyordu. Ama benim de bir geri dönüşüm vardı değil mi? Birlikte olana kadar küçük(!) uyarılmalarla kafa bulmaya devam edecektik.
Tatlı gülümsememi dudaklarıma kondurup sevgilimin çenesini öpmüş ve o bölgeyi yalayıp emmiştim.
Elimi pantolonundan içeri yavaşça sokup erkekliğini kavramış ve sevdiğim adamın dudaklarından zevkle bir inleme kaçmasına sebep olmuştum. "Benim kadar iyi oynayamazsın sevgilim" dudaklarına doğru fısıldadığımda, baş parmağımla sertleşmiş penisinin üzerindeki belirgin damarların üzerinden geçmiştim.
penisine yaptığım her minik uyarıda sesini esirgemeden inliyor, kulaklarıma sesli şölen sunuyordu.
"Yapma güzelim" dişlerini sıkarak söylediğinde gülümsemiştim.
"Yaparsam ne olur?" kulağına fısıldayıp ince kıkırdağı dişlerim arasına almıştım. Çaresizce inliyordu ve bu inanılmaz hoşuma gidiyordu.
"Sana ödetirim" yan gülüşümü gözleri önüne serip penisini sıkmış ve Jungkook'dan ormanı inletecek kadar yüksek bir inleme kazandığımda "sabırsızlanıyorum" diyip suya dalmıştım. Eğer, şu an minik bir balık olmasaydım çoktan uçmuştum.
Derinlere doğru kuyruk sallamaya başladığımda ilk defa yaptığım bu şey beni fazlasıyla yormuştu. Zaten diğer su perilerinin de inanamayarak bedenimi incelemesi epey bir germişti beni.
Sonunda hedeflediğim yere ulaştığımda önümdeki heybetli mağaranın içine doğru yüzmüştüm. Burada basınç inanılmaz fazlaydı. Eğer bir Tanrı olmasaydım şimdiye bedenim aşırı basınçtan parçalara ayrılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Curse •taekook•
FanfictionPeriler ilk görüşte aşık olur ve olduklarında bunu hissederler. Eğer aşık olduğu kişi, aynı aşkla kendisine karşılık vermezse, o peri kısa bir süre içerisinde ölür. Bu perilerin lanetidir. Zamanında güzelliklerinin, güçlerinin ve ölümsüzlüklerinin...