3. Bölüm

69 43 41
                                    

Güneş ışıkları yüzüne değidiğinde ürperdi. Bir hışımla uzandığı koltuktan kalktı. Ne kötü bir kabustu öyle. Alt komşusu bıçaklanmıştı. Onları her ne kadar sevmese de komşularıydı ve endişelenmişti.

Etrafa göz gezdirdi. Aynada kendine baktığında her tarafının kurumuş kan lekesi olduğunu gördü. Kokusunu nasıl almazdı? Bunu burnunun alışmasına bağladı. Daha sonra gördüklerinin bir kabus olmama olasılığını düşünerek yatak odasına doğru ilerledi. Kapının kulbunu yavaşça indirdi. Komşusunu yarı uyanık vaziyette görünce kabus olmadığını anladı.

Ondan pek haz etmese de onunla ilgilenmeye karar verdi. Ne de olsa bir doktordu ve yemini vardı. Hem yardım etse fena olmazdı. Artık sessizliğe ihtiyacı yoktu.

Yatağına doğru gitti ve rastalının ateşini kontrol etti. Ateşi yoktu. Yaralarını kontrol etmeye çalıştı. Sargılarının değiştirilmesi gerekiyordu. Yatak odasından çıktı ve koridorundaki her şey gibi eski olan ecza dolabına doğru ilerledi. Bir ağrı kesici buldu. Mutfaktan da bir bardak su aldı ve rastalının yanına doğru ilerledi.

"Mete. Metee. Uyan. Al bunu, iyi gelecek" dedi. Bir yandan da rastalıyı dürtüyordu. Rastalı uyanır gibi olduğunda doktor onun sırtını dikleştirdi. Rastalı üzerinden tır geçmiş gibi hissediyordu. Doktor rastalıya bir ilaç uzattığında kendisine ne olduğunu çözmeye çalışıyordu.

"Ne-Ne oldu bana?" dedi. Sesi uzun yıllardır kullanmıyormış gibi çıkmıştı. Doktorun uzattığı su bardağını alıp bir dikişte içti. Başı dönmüştü. "Başım dönüyor." diyerek eski pozisyonuna dönmeye çalıştı. Doktor ona yardımcı olurken "Biraz sonra geçer merak etme. Ben de sana ne olduğunu bilmiyorum. Arkadaşını bulduğumuzda bu sorumuzun cevabını alabiliriz sanırım." dedi. Elindeki boş bardağı mutfağa götürmeye yeltendi. Fakat sonradan temizlikçinin bugün geleceğini hatırlayıp yatağın dibine bıraktı.

Rastalı, dostunun nerede olduğunu bilmiyordu. "Enes nerde ki?" dedi zorlanarak. Doktor şöyle bir etrafına bakarak düşündü. Etrafına baktığında köşede sinmiş uyuklayan komşusunu gördü. "Galiba yerde ve uyuyor. Sana olan aşkı ona rahat bir yeri unutturmuşa benziyor. Evinizde de uyuyabilirdi." diyerek dalgasını geçti.

"O uyanana kadar biz sargılarını değiştirelim. O bağırışlarından uyanır herhalde." diyerek laboratuvarından getirdiği malzemelerini bulmak için etrafı taradı. Onları bulduktan sonra içerisinden bir miktar sargı bezi çıkarttı. Biraz pamukla tentürdiyot da aldıktan sonra kutuyu kapattı ve komodinin üzerine bıraktı.

Yatağa oturdu. Rastalıdan tişörtünü kaldırmasını istedi. Eski sargıları makasla dikkatlice kesti. Dikiş atmasına rağmen yaraların etrafı kanlanmıştı. Pamuğu suyla ıslatıp etrafındaki kanları temizledi. İşi bitince mikrop kapmasın diye tekrar tentürdiyotu sürdü.

"Hastaneye gitmen gerekiyor ama ciddi bir yaralanma olmadığı için şanslısın. Bir kaç gün dinlenmen ve dikişlerini zorlamaman gerekiyor." derken eşyalarını topluyordu. Yataktan kalkarken istemese de "Bende kalabilirsin. Bugün izinliyim. Hem neler olduğunu anlatmak istersin belki." dedi.

Rastalı "Sağ ol Bilgin. Sana rahatsızlık vermeyeyim. Ne olduğunu yerdeki sürüngenden öğreneceğiz." ve devam etti "Uyandırsana." sesi hala zorla çıkıyordu. Doktor onun ne zaman uyuduğunu bilmiyordu ama merakından uyandıracaktı. Kendisine zorla itiraf etse de rastalıyla dalaşmaktan çekiniyordu. Cüsseleri kıyaslanamazdı bile. Kendisi çelimsiz değildi rastalı birazcık iriydi.

Rastalıyı uyattığı gibi onun dostunu da uyatmayı denedi. Enes hafifçe kıpırdandı ve gözlerini açtı. Her yeri tutulmuştu. Keşke evde uyusaydım diye geçirdi içinden. Yavaşça ayağa kalktı. Dostunun yanına bu sefer de o oturdu. "Nasıl hissediyorsun?" dedi. Rastalı zorlanarak cevapladı "Bilmiyorum. Bana ne oldu?" dedi.

Enes tam anlatacaktı ki duraksayarak doktora baktı. Doktor mesajı almıştı topladığı eşyalarını laboratuvarına götürmek için ayaklandı. Odadan çıkarken "Siz rahatça konuşun ben biraz dinleneceğim. Sol taraftaki odadayım. Bir şey lazım olursa kapıya tıklayın, beş on dakikaya gelirim." dedi.

Enes kapının kapanma sesini duyduğunda dostuna dikkatle bakmaya başladı. Solgun görünüyordu. Yorgundu da. Yüzü bembeyazdı. Yer yer morluklar ve alnında da küçük bir yara bandı vardı. Dostunu fazla bekletmeden konuya girdi. "Dün kavga etmiştin doktorla yine. Hava alalım diye dışarı çıktık işte. Fark etmeden uzaklaşmışız, şu kullanılmayan parka gitmişiz. Orda da lisede anlaşamadığımız i#$/yi gördük. Bütün gece zevzek zevzek konuştu falan. Sen telefonla konuştun sonra bu aptal herif annenden izin mi aldın dedi. Sinirlendin sen de hemen. Dalaştınız biraz. Sonra adam özür diledi abi ayaklarına yattı. Anlamalıydım ya, adamda pes edecek bi' tip yok ki!" dedi sinirle.

Bütün olanlardan kendini suçluyordu. Utana sıkıla devam etti. "Sonra çıktık işte ben sigara almaya uğradım. Baktım cüzdanın telefonun bende kalmış. Fark edip geri dönersin falan diye ben yanına geleyim dedim. Önce bulamadım seni. Sonra baktım ilerideki sokakta birileri kavga ediyor. Geldim gördüm ki adam seni yatırmış bıçaklıyor. Oğlum sen nasıl düştün ya! Hiç bir zaman dayak yemezsin ki sen?!" dedi. Kendine olan sinirini sonlara doğru dostuna yönlendirdiğinin farkındaydı.

Rastalı dostuna baktı. Hatırlıyordu olanları artık. O şerefsizle biraz oyalanmak istemişti sadece. Rakibini fazla hafife almıştı. "Aman Enes. Boş ver, geçti gitti." canı yanmasına rağmen böyle demesine dostu da kendiyle birlikte şaşırmıştı. İkisi de birbirine bakarak gülmeye başladılar. Fakat rastalı erken yorulmuştu.

Dostu rastalıya tekrar baktı. Sıcak bir çorba ona iyi gelebilirdi. Doktorun evinde hazır çorba var mı bilmiyordu. Mutfağa gitmek için ayaklanırken " Ben sana çorba yapayım." dedi. Dostunun saçma şeyler ima edeceğini bildiği için koşarcasına mutfağa doğru ilerlemeye başladı.

Rastalı dün komşusuna sert davrandığı için pişmandı. Özür dilemenin vakti gelmişti belki de.
-----

Doktor laboratuvarının kapısını kapattı. Eşyalarını sağ tarafta bulunan dolabına yerleştirmeye başladı. Dün burayı telaşla dağıtmış olduğunu fark etti, el çabukluğuyla bütün eşyaları yerleştirdi. Maalesef ki burayı temizlikçiye bırakamıyordu. Etrafına eksik bir şey var mı dercesine baktı. Her şey tamamdı sanırsa.

Dolabın kapağını yavaşça kapattı. Ortadaki tezgaha yöneldi. Faresine bakacaktı. Onu bıraktığı cam kaba çevirdi kafasını ama bir aksilik sezdi. Faresi eski fiziksel görünümüne kavuşmuştu ama dişleri ve tırnakları daha sivriydi. Kanla kaplanmış olması da cabasıydı.

Neden böyle olduğuna bir anlam veremiyordu. Bu sefer başaracağına gerçekten inanmıştı. Bir önceki faresi dişlerini çıkarırken ölmüştü. Bu seferki faresinde başarılı olması gerekirdi çünkü çok küçük bir değişiklik yapmıştı.

Bir daha denemek için kollarını sıvadı ancak annesine verdiği söz aklına geldi. Omuzları çöktü. Kendini arada kalmış gibi hissediyordu fakat bu his onun için kısa sürdü. Annesine verdiği sözleri her daim tutmuştu. Bu sefer de öyle yapacaktı. Bütün emeklerini yakıp küle çevirecek ve küllerini de bir ormana gömecekti.

Tıbbi atık torbasını aldı dolaplarında, masanın ve tezgahın üzerinde deneyin başından itibaren geliştirip kullandıklarını, farelerin kadavralarını ve deneyiyle ilgili ne bulduysa içerisine doldurdu.

Şimdi de eline video kayıtları ve belgeleri gelmişti. Onları atmaktan vazgeçti. Bunu kendi devam ettiremiyorsa başkası onun için yapabilirdi. Onları dolabın en üstündeki bölüme koydu ve kilitledi.

Şimdi son faresiyle baş başa kalmıştı. Cam kaba yaklaştı. Ona bakarak ne yapacağını düşündü. En iyisi önce bayıltıp sonra yakmaktı. Sonradan kullanabileceği malzemeleri ayırdığı dolaba döndü. İçerisinden gerekli malzemeyi aldıktan sonra eline eldivenini geçirdi. Kabın kapağını hafifçe açtı ve kanlar içindeki fareye ulaştı. Kaba doğru eğildi tam iğneyi batıracakken kapının dövülmesiyle irkildi. Fare elinden kayıp kaba düşmüştü. Ardından adını duydu ve sabır dileyerek kabın kapağını kapatıp eldivenlerini çıkarttı.

Daha doğrusu doktor kapağı kapattığını zannediyordu.

Öldürme Sanatı (Zombi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin