BİLGİN
Navigasyondaki kadın yolu tarif ederken hızlıca dediklerini yapıyordum. Şansımıza trafik yok denecek kadar azdı ve hızlı sürdüğümden 25 dakikada gelmiştik.
"Fazla paraya ihtiyacımız olmayacak." dedi Enes. "Aksine çok paraya ihtiyacımız olacak." dedim. Neler alacağımızı bilmiyordu galiba. Bu sefer ben Enes'i takip ettim. İkimiz de dikkatli adımlarla ışıkların hakim olduğu bir sokakta ilerliyorduk. Daha sonra dik bir yokuşu inmeye başladık. Işıklı mekanlar giderek azalıyordu. Sonunda Enes durduğunda "Bu taraftan." dedi ve dar bir sokağı gösterdi. Onu takip ettiğimde küçük bir dükkana girdi. "Selamın aleyküm." dedi ve içeriden kısa boylu garip bir adam çıktı. Adam Enes'in verdiği selamı aldıktan sonra bana tuhafça baktı.
"Üst komşumuz. Bilgin.", "Mete'nin dayısı." diyerek bizi tanıştırdı. El sıkıştıktan sonra dayı bize dönerek "Buyur evladım. Bir derdiniz mi var?" dedi. Anladığım kadarıyla adamın yanına işleri düşmedikçe uğramıyorlardı. "Dayı, Bilgin tuhaf bir adam. Bize bol miktarda mühimmata ihtiyacı olduğunu söyledi. Bizim de aklımıza direkt sen geldin. Biz bu adama güveniriz. Ne yer ne içer de biliriz. Sen de ona güvenip yardımcı ol olur mu?" dedi. Adam hala şüpheyle yaklaşıyordu. "Mete nerde?" dedi ve gömleğinin kol düğmeleriyle oynamaya başladı.
"Evde. Dinleniyor. Midesini üşütmüş." dedi. Adam kafasını salladı ve "Yardımcı olacağım. Aşağının yarısını alın götürün." dedi. "Sayımlar defterde yazılı." diyerek bir defter çıkardı. Uzanıp okuduğumda şaşkına döndüm. Bu adam neydi böyle. "Hepsinde emeğim var. Varsın dostunuz kullansın benden geçti zaten." dedi. Her ne kadar şaşırsam da bir anlık cesaretle "Hepsini istiyorum." dedim. Bunun üzerine Enes hafifçe öne eğilerek öksürdü. Adam ise kafasını yana yatırdı. "Ücreti ne ise iki katını veririm." diyerek devam ettim. Enes'in gerizekalı diyerek mırıldandığını işitsem de gözlerimi adamdan ayırmıyordum. "İyi hepsini al. Para istemiyorum." dedi. Ben tekrar şaşırmıştım.
"Hayır ödeyeceğim." dedikten sonra adam hafifçe güldü. "O zaman hiçbirini alamazsın." dedi. Enes araya girme ihtiyacı duymuş olacak ki "Dayıcığım bırak ödesin. Emeklerin boşa gitmemiş olur."
Adam bu sefer Enes'e gülümsedi. "Benim zaten emeklerim boşa gitmeyecek. Bütün varlığımı Mete'ye borçluyum zaten. Bu zamana kadar hepsini de onun emaneti gördüm. De haydi alın gidin." dedi ve aşağı kapıyı bize gösterdi.
Hiçbir şey anlamasam da artık kabullendim. Biz aşağı inerken adam yukarı çıkmıştı. Geri döndüğünde adamın yanında iki genç, gençlerin elinde de bavul ve çantalar vardı. Adam "Yardım edin, her şeyi doldurun ve taşımalarına yardımcı olun." dedi. Biz de gençlerle birlikte odadaki her şeyi çantalara ve bavullara doldurmaya başladık. İşimiz bittiğinde adamı bir daha göremedik. Enes de bir şey tepki vermediğinden dışarı çıktık ve dik yokuşu çıkmaya koyulduk. Hepimizin elinde birer bavul sırtında kocaman birer çantayla arabaya varmıştık. Gençler eşyaları arabaya yüklediğinde çabucak uzaklaştılar. Vedalaşmadan ayrılmak biraz garipti. Umursamadım.
Arabayı çalıştırdığımda polise yakalanmamayı diledim. Sokaklar hala sessizdi. Geldiğimiz yolu geri döndüğümüzde tırın olmadığını gördüm. Anlaşılan işleri bitmişti. Garajı aynı şekilde kapatıp çantaları depoya koyduk. Depo bir ev olduğundan büyüktü fakat kolilerle yarısı neredeyse dolmuştu. Tavana kadar büyüklü küçüklü koliler özenle destelenmişti. Yan tarafına da bavulları ve çantaları koyduk. Yapmamız gerekenleri tekrar gözden geçirdim. Bir jeneratör bulmalıydık. Eczaneye uğramalıydık. Benzin ve temiz su da gerekliydi. Bunları çabuklukla halletmemiz gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öldürme Sanatı (Zombi)
Fiksi IlmiahHerhangi bir açıklama yapmak için erken. Kitap kapağı yapabilecek olan bana ulaşabilir mi?