Bazen öyle anlar gelir ki derin düşüncelerin içinde bulursun kendini. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilemezsin. Kime danışacağını,kimden yardım isteyeceğini, seni kimsenin anlamayacağını düşünürsün. İşte o an aslında başlıyor hikayemiz.
Annem doğum sırasında ikiz erkek çocuk doğurmuş. Maalesef kardeşim ölü doğmuş ve bende ölmek üzereymişim.Bana bakmışlar gözleri hafif çekik, esmer, koyu kahve gözlü bir bebek. Farklı bir his doğmuş ailemin içine ve ölümle aramdaki bağın hemen kaybolması için hemen doktorlardan yardım istemişler. Belki de burada başlıyordur tuhaflık ölmek üzere olan bir bebeğin ölmemesi için anne ve babanın elinden gelen her şeyi yapması ve bebeğin mucizevi olarak yaşama tutunması.Ailem çok sevinmiş benim kurtulduğum için ve adımı ŞENER koymuşlar.Anlamı ise mutlu,neşeli adam. Sizce de ilginç değil mi ? Ölebilecek durumdayken neşeli, mutlu olup bu hayatın canını okuyacağım dercesine hayata tutunmak. İleride beni neyin beklediğini bilmeden, nasıl bir ailemin olduğunu nasıl bir hayatın beni beklediğini tahmin bile edemiyorken bu kadar yaşama istediğinin ve pozitifliğin ortasında kendini bulmanın azametine karşı yinede yaşamayı seçmek. Ama bir şeyler farklıydı belki de bebekken bile bunu hissedebiliyordum. Beni ne özel kılabilirdi ki diğer herkesten farklı, o an bunu bilemiyordum. Belki de ailemdi.
Annem Yaren. İsmi gibi arkadaş dost birisi. Esmer tenli, saçları siyah ve uzun boylu, gözleri kahverengi ve hafif çekik. Hayata karşı her zaman güçlü, pozitif ve azimli bir kadın olmuştur. Babam İbrahim uzun boylu, esmer tenli, gözleri kahverengi ve sert mizaçlı. O mizacın altında tertemiz bir kalp. İkisi de birbirini bulduğu için çok mutlu bir daha dünyaya gelsem yine seni severdim, yine seninle olurdum diyen bir cinsten evlilikleri var.
ilkokul çağıma geldiğimde fark ettim ki hayata diğer yaşıtlarımdan daha farklı bakabiliyordum. Hayatta benim için neyin anlamlı veya değerli olduğu düşündüğümde aile ve arkadaşlık olduğunu keşfettim. Aileme baktığımda mutlu bir çift ve iyi anlaşan iki arkadaş görüyordum. Babamın organizasyon dükkanı vardı ve annemle birlikte orayı işletiyorlardı. Düğün nişan vb. gibi organizasyonlar yapıyorlardı. Aileme neden bu işi tercih ettiklerini sorduğumda bana insanların o mutlu anında onlara katkı sağlamak, vesile olmak onları mutlu ettiğini söylemişlerdi. Bende küçük yaşımdan itibaren onların yanın da insanları ve ticareti öğrenmeye başlamıştım. O yaşlarda bir kişinin kendini geliştirme imkanı az olurdu ve ben buna sahiptim. Belki de farkında değildim ama ileride ki hayata hazırlanmaya başlamıştım.
Sırada arkadaşlık vardı ve ben bir yeteneğimi daha fark etmiştim. Gözlemliyordum, insanların hâl ve hareketlerine bakıyor bana kim daha uygun arkadaş olabilir diye düşünüyordum. Hem kendimi keşfediyor hemde insanları anlamaya çalışıyordum. Çoğu insan karşısındaki kişiyi tanımanın yolunun onunla konuşmaktan geçtiğini savunsa da bana göre gözlemlemek daha önemli geliyordu. Belki de bu yöntem kendimi ileride olabilecek olumsuzluklardan korumanın başka bir yoluydu. Arkadaşlarımı da kazandıktan sonra evet dedim kendi kendime doğru yoldan gidiyorsun. Hem seni anlayan ailen hemde arkadaşlıkların var, bir insan daha ne isteyebilirdi ki hayattan.
İnsanoğlunun o yaşta doyumsuz olduğunu anlamıştım. Bir hedefine ulaşınca başka bir şey istiyor ona da ulaşınca başka bir şey. Ben de kendime gözlem yeteneğime bakarak kardeş istemiştim. Çok sevdiğim ailem, arkadaşlarım vardı ama eksik olan şeyin kardeş olduğunu anlamam da uzun sürmemişti. Kendi kanından, canından birinin daha olması lazımdı. Ailem benim bu isteğime saygı duydu ve bir kız kardeşim oldu. İsmini ŞENNUR koyduk. Anlamı neşeli ve mutlu insan demek. Çok tatlı, esmer tenli bir kız çocuğu olarak doğmuştu. O an anlamıştım kardeş duygusunun nasıl olduğunu ve hayatım boyunca koruyacağım, kimsenin saçının teline zarar bile getirmemesini sağlayacağım bir savaş içine gireceğimi.
Uzak doğu sporları hep ilgimi çekmiştir. Bunun için bir adım attım kendimi Taekwondo sporunun içinde buldum. Hem kendimi geliştiriyor hemde savunmaya yönelik bir sporun insana verdiği huzuru ve güveni hissedebiliyordum. Sporda çok başarılı bir şekilde ilerlemeye başladım. İlk başta il seçmelerinde sonra Türkiye de birinci oluyordum. Kendime hep şunu söylüyordum ; geleceğin çok parlak ya sporda kendini çok yüksek yerlerde göreceksin yada ailenden dolayı ticaret hayatında çok başarılı olacaksın. Her şey çok pozitif gidiyor ve kimse bana başarısızlıktan bahsetmiyordu. Tâ ki o gün gelinceye kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİK
General FictionŞener : Ben acılarımı, sıkıntılarımı anlatırken beni neden dinlemiyorlar? Neden insanların duygu ve düşüncelerinden prim verecek zamanları yok? Ömür : İnsanlar neden bu kadar zalim? Yaşamak neden bu kadar zor ve güzel? Annemin beni anlamaması için...