Aradan 3 yıl geçti. Mezuniyet zamanı geldi, Ömür ve Kübra çok heyecanlıydı. Mezuniyet balosunda ne giyeceklerine aylar öncesinden belirlemeye başlamıştılar ve hala daha karar verememişlerdi. Emre bilgisayar mühendisliğinde okuduğu için balo'muz farklı yerde olsa da ne giyeceğimiz belliydi. Kot pantolon, gömlek ve spor bir ceket. Kızların kuaför telaşı, elbisesine uyumlu çanta ve ayakkabı seçimi, işleri çok zordu. Ömür'ün gözündeki o mutluluğu, heyecanı görmek için çok beklemiştim ve artık gözlerinin içi gülüyordu. Çoğu şeyi geride bırakmıştı. Artık hep ileriye bakıyor birlikte olduğumuz zamanın keyfini çıkarıyordu. Ben yinede biliyordum derinlerde bir yerlerde annesine duyduğu özlem gün geçtikçe artıyordu. Bir gün telefon çalsa da annemin aradığını görsem diye her gün dua ediyordu.
Balo günü geldi. Ömür özel bir elbise yaptırmıştı ve bana akşama baloya giderken üstümde görmeni istiyorum, o zamana kadar sürpriz olsun dedi. Akşam oldu ve ben Ömür'ün hazırlanmasını bekliyordum. Ömür'ü karşımda gördüğüm o an ; hayran dolu gözlerle bu benim eşim mi ? Ne kadar şanslıyım diye geçirdim içimden. Ömür ise ;
— Elbisemi nasıl buldun ? beğendin mi ?
Elbisesi straplez şekilde, kırmızı ve siyahın uyumuyla birlikte incecik belinden diz kapaklarına kadar gelen proporsiyonuna uygun bir şekilde vücuduna tam oturmuştu.
— Harika sana çok yakışmış gözlerimi senden alamıyorum.
Balo çok güzel geçiyordu. Herkes eğleniyor, dans ediyor, içeceklerini yudumluyorlardı. Kübra'nın elbisesi Ömür'ün elbisesiyle aynı modeldi fakat renk olarak mavi ve kırmızıyı seçmişti. İkisi de göz kamaştırıyordu. Kübra'nın Deniz diye bir sevgilisi olmuştu balo sonunda Deniz herkesin gözünün önünde dizinin üstüne çöktü, yüzüğü çıkardı ve Kübra'ya evlenme teklif etti. Kübra çok şaşırmıştı kimse böyle bir şey beklemiyordu. Kübra ;
— EVET.. EVET .. EVET. diye bağırdı.
Deniz önceden her şeyi ayarlamıştı. 2 gün sonra belediye dairesinde resmi nikahlarını kıydılar. Deniz Trabzonlu olduğu için Düğünü Trabzon'da yapma kararı aldılar. Ömür ve beni de davet ettiler. Trabzon'a gittik ve en meşhur yerlerini gezdik. Uzun göl, Sümela Manastırı, Çal Mağarası gibi yerleriyle, doğasıyla ve deniziyle Ömür ve bana çok iyi geldi. Düğünden sonra birkaç gün daha Trabzon'da kaldık. Her şey yolundaydı Ömürle beraber çok mutlu şekilde yaşamımızı sürdürüyorduk. Bizde geleceğimiz hakkında bazı kararlar almak üzereydik ki Ömür'ün telefonu çaldı. Tanımadığı bir numaraydı, telefonu açtı.
— ALO
— İyi günler. Ben polis memuru Ahmet. Size nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama başınız sağ olsun Anneniz vefat etti .
Duyar duymaz Ömür baygınlık geçirdi ve ben telefonu elime aldım, memur beyle konuştum. İlk uçakla İzmir'e geri döndük. Hastaneye gittik morgda annesini görünce Ömür dayanamadı ağlama krizine girdi. Ömür'ü bir odaya aldılar sakinleştirici yaptılar ve uyuttular. O sırada bende annesinin nasıl öldürüğünü araştırıyordum. Annesi evinde boğularak öldürülmüştü. Bunu yapsa yapsa benim aklıma gelen ilk kişi yapabilirdi o da üvey baba. Polise her şeyi anlattım ve araştırmaları sonucunda üvey babanın bir adamını yakaladılar ve cinayeti işlediğini itiraf etti. Azmettiren kişinin üvey baba olduğunu söylemediği için onun suçluluğunu kanıtlayamadık. Cinayeti işleyen kişi Ömür'ün de öleceğini polise itiraf etti. Polis benimle paylaştığında Ömür'e bir şey söylememeleri için rica ettim.
Sakinleştiricinin etkisi geçtiğinde Ömür'ün yanında olmak istiyordum. Hastaneye gittim, Ömür'ün odasına girdiğimde Ömür ağlıyordu. Sarılarak sen benim her şeyimsin ve her zaman yanındayım dedim. Destek olmaya çalışmak istesem de, anne acısını içinden söküp alamazdım bunu çok iyi biliyordum. Ömür şoka girmişti ve bana dedi ki ;
— Babam zaten yoktu, bir tek annem kalmıştı ve şimdi o da yok.
— Ben varım Ömür . Ben her zaman seninle olacağım. Seni hiç bırakmayacağım.
Dediğimde bir anda gözlerinin içi doldu ve tekrar ağlamaya başladı. Ömür'e annesinin boğularak öldüğünü anlatamazdım. Bunu kaldıracak durumda değildi. Bir de Üvey babasının onu öldürmek istediğini hiç söyleyemezdim.
3 gün sonra annesinin cenaze törenini yaptık. Ömür'ü dışarıdan gözlemliyordum. Bir anda güçlü kadın imajı çizmeye başladı. Taziye için elini sıkmaya gelenlere dimdik ayaktayım imajı veriyordu. Herkes gittiğinde ise ağlamaya başladı o anda anladım ki benim yanımda kendini rahat hissediyor ve ne yaşıyorsa içinde, onu dışarıya çıkarıyordu. Bu bizim ilişkimiz için çok güzel bir şeydi.
Annesinin kırkı çıktıktan sonra Ömür'ü karşıma aldım. Üvey babanın anneni boğarak öldürttüğünü ve seni de öldürtmek istediğini söyledim. Ömür durdu..durdu ve dedi ki ; o zaman haydi polise ifade vermeye gidelim. Üvey babamın bana neler yaptığını da anlatmak istiyorum. Bunu söyleyeceğini hiç düşünmezdim. Ömür'e bir şey olmuştu annesinin ölümünden olsa gerek diye düşündüm. Artık eskisi gibi sığ düşünmüyor olaylara geniş açıdan bakabiliyordu. Belki de üzüm üzüme baka baka kararır derler ya birlikte yaşaya yaşaya birbirimizden bir şeyler kapıyorduk.
Karakola gittik ve Ömür ifadesini verdi. Bu ifade doğrultusunda polisler annesinin öldüğü evde geniş çapta bir arama başlattı. Bir video buldular, bu videoda Ömür'ün annesi, itirafta bulunmuş. İtirafında;
— Kocamın bilgisayarında genç kızlara yönelik yaptığı şeyleri gördüm. Hepsinin resimlerini ve videolarını çekmiş. Bunları onlara yaptı ise benim kızıma da yapmıştır. Artık kocamı sevmiyorum ve ondan boşanmak istiyorum.
Polisler bu videonun üzere hemen üvey babanın ifadesini alarak itiraf etmesini sağladılar. İtirafta;
—Eşim beni aradı ve benden boşanmak istediğini söyledi. Yaptıklarımı bildiğini ve bana param için katlandığını söyledi. Bende dayanamadım ve adamıma öldürülmesi için emir verdim.
Bu itiraftan sonra polisler üvey babanın bütün adamlarını aldılar. En kısa zamanda tekrar mahkemeye çıkması için savcıyla görüştüler. Gerçekten bitiyordu bu kabus çok az kalmıştı. Sabırsızlıkla mahkeme gününü bekliyorduk...
Bence hayat dediğin küçük insanların hikayesidir. Kralın yada bir devlet başkanının hikayesi hiçbir işe yaramaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİK
Fiksi UmumŞener : Ben acılarımı, sıkıntılarımı anlatırken beni neden dinlemiyorlar? Neden insanların duygu ve düşüncelerinden prim verecek zamanları yok? Ömür : İnsanlar neden bu kadar zalim? Yaşamak neden bu kadar zor ve güzel? Annemin beni anlamaması için...