"Her şey çok güzel olacak" masalı yerine, "Kötü şeyler de olacak, ama yanında olacağım" samimiyetini her zaman daha çok sevmişimdir. Bu söz hayat felsefem arasında hep yer edinecekti.
O akşam Ömürle resmen sevgili olmuştuk. Her şey çok güzel gidiyor, birbirimizi tamamlıyorduk. Ömür'e baktığımda gözlerinin içi gülüyordu. Eğer bir kadının gözlerinin içi gülüyorsa gerçekten seni seviyordur. Sanki o karamsar Ömür gitmiş yerine hayat dolu, neşeli Ömür gelmişti. Bir kaç gün geçtikten sonra bir kafe de buluştuk ve Ömür'e merak ettiğim bir soru sordum.
- Karşıma çıktığın o ilk gün bana direk arkadaş olabilir miyiz demiştin beni daha öncesinden tanıyor muydun ?
-Hmm aslında tam olarak öyle değil sana en baştan anlatmamı ister misin ?
-Tabi ki de evet.Şener seni ilk psikoloji bölümüne girerken gördüm. Üstünde bordo tişört, lacivert kot pantolon vardı. Saçlarını arkaya doğru taramış, güneş gözlüğünü tam çıkardığın o an senden etkilendiğimi fark ettim. Aynı sınıfa girdiğimizi gördüğümde çok sevindim. Diğerleri gibi ilk tanıştığın kişilerle hemen samimi olmuyordun. İlk başta ağırbaşlı, kendinden emin ve biraz da gizemliydin. Sen farkında değildin ama ben hep seni izliyor, yediğin yemekten eve gittiğin yola kadar seninle birlikte geliyordum. Bir kaç gün seni izledikten sonra karşına dikildim ve tanışmak istedim. Senin yanına gelmeseydim benim farkıma varacağın yoktu. Seni ben kuyuya benzettim. Ne kadar çok derine inersem o kadar çok senden bir şeyler bulacaktım. Biraz da cesaret gerekliydi, derine indikçe sevginle boğulacağımın farkına vardım.
Ömür'e şaşkınlık ve hayretler içinde bakakalmıştım. Bir kızın bu kadar derin sevmesine, kendince fedakarlık yapıp bütün zamanını ben farkına varmadan benimle geçirmesi inanılacak gibi değildi. Benim hakkımda bilgi sahibi olması ve benim kişilik özelliklerimi çok iyi yorumlaması da hoşuma gitmişti. O beni bu kadar iyi tanırken ben onu çok az tanıyordum. Fazla bir şey paylaşmamıştık fakat yıllardır birbirini tanıyor gibiydik. Birbirini bulmak zaten çok zorken, biz birbirinin değerini bilmeyi başarmıştık.
- Ömür sana bir soru daha sorabilir miyim ?
- Hadi sor sor
- 1 ay boyunca seni aradım ve yoktun nerelerdeydin?Şener sana zaten hayatımdan bahsettim. Üvey babam bende ki değişikliği fark etti ve beni tehdit etmeye başladı. Bende seni söylemek zorundan kaldım. Bunu hazmedemeyip anneme gitmiş ve kızın bir çocuk ile görüşüyor bu evin kuralları var, kızına söyle benim kurallarıma uysun yoksa ikinizi de kapının önüne koyarım. Annem bana bunları dediğinde ise anneme boşan bu adamdan ikimiz ev tutup yaşayalım dememle birlikte tokat yemem bir oldu. Annem, üvey babamın parasıyla çok mutluydu ve kızını önemsemiyordu. Üvey babam annemi de yanına alarak her şeyime karışır olmuştu. En sonunda dayanamadım ve Kübra'dan yardım istedim. Evden Kübra ile zor olsa da dışarı çıkabiliyordum. Akşamları sahile gitmeyi seviyordun. Bende şansımı denedim ve seni sahilde buldum. Yanına geldim, yaşadığım şeyleri anlattım. Seni ne kadar değişik biri görsem de benim için savaşacağını düşünmemiştim. Ne kadar doğru bir seçim yaptığımın bir kez daha farkına vardım.
Kafe de oturmaya devam ediyorduk. Birbirimize sorular soruyor, aklımızda ki soru işaretlerini gideriyorduk. Ömür'e bende kendi hayatımı, yaşadığım onca badireyi anlattım. Yaşadığımız onca kötü şeylere rağmen mutluluğu birbirimizde bulmuştuk. Aniden Ömür'ün yüzünde endişe belirdi. Üvey babası masamıza gelip Ömür'ü kolundan tuttu ve haydi gidiyoruz zorluk çıkarma dedi. Ömür üzgünüm der gibi bana baktı. O an kalkıp adama Ömür'ü rahat bırakmasını söyleyebilirdim yada kavga çıkarabilirdim. Bunların hiç birini yapmadan sadece Ömür'e seni seviyorum aşkım merak etme demekle yetindim.
Gittikleri zaman düşünmeye başladım. Adamın parası, korumaları ve kibir'i vardı. Ona bir şey yapamayacağımı ve onun kazandığını bilmesini istedim. Hemen Kübrayı aradım ve buluşmamız gerektiğini söyledim. Kübra ve ben çok iyi anlaşmıştık ve birbirimizin açıklarını kapatabiliyorduk. Kübra, Ömür'ün yaşadığı eve girebiliyordu. Artık kaleyi içten fethetmenin vakti gelmişti ve bizim sabredecek tâkatimiz kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİK
Tiểu Thuyết ChungŞener : Ben acılarımı, sıkıntılarımı anlatırken beni neden dinlemiyorlar? Neden insanların duygu ve düşüncelerinden prim verecek zamanları yok? Ömür : İnsanlar neden bu kadar zalim? Yaşamak neden bu kadar zor ve güzel? Annemin beni anlamaması için...