(MEDYA: eee bebeğime eee)
Tae, öptükten sonra koşarak uzaklaşıp odama gittim. Resmen dediği gibi oldu. Utancımdan yüzüne bakamıyordum. Bu düşüncelerimden sıyrılıp, Ceren'i aramam gerektiğini hatırladım. Telefonu elime alıp Ceren'i aradım ve yine her zaman ki gibi açmadı. Birisi şu kıza telefon çaldığında açması gerektiğini öğretmeliydi. Ceren telefonu açmadığı için ben de banyoya girmeye karar verdim. Soğuk suyu açar açmaz suyun bedenimden akmasıyla büyük bir rahatlık hissettim. Banyodan çıktıktan sonra yatağımın üzerindeki kıyafetlerimi giydim anda odamın kapısı çaldı. Kapının çalmasıyla o yöne çevirdim.
"Girebilirsin." Tae, bu sözümle kapıyı aralayıp bana baktı.
"Senin için yemek sipariş ettim."dedi ve yine o mükemmel gülüşünü bana sundu. Gözlerimi kaçırırken, bir yandan da aşağıya inerken tebessüm etmeyi başarabilmiştim.
---------------------------
"Neden sana TaeTae dediğimde utanıyorsun?"
Tae, söylediğim sözle yemeğini bırakıp bana doğru yaklaştı. Artık nefes alışlarını daha yakından hissediyordum. Kalbim, adeta yerinden çıkacak gibiydi. Öyle güzel kokuyordu ki, kokusunu içime çekmemek için kendimi zor tutuyordum.
Sanırım ben bu çocuktan yavaş yavaş etkileniyordum.
"Sen, kaşınıyorsun ama."
"Kaşı o zaman" deyip dil çıkarmamla Tae'nin daha çok sinir olduğunu görebiliyordum. Arsızlığın bilmem kaçıncı seviyesinde olduğum belliydi.
Saat 01:00'e geliyordu ama yarın okul olmasına rağmen hiç uykum yoktu. Vakit geçmesi için elime kitap alıp okumaya başlarken Tae, ellerinde DVD olduğunu anladığım birkaç kutuyu sallayarak bana yaklaştı.
"Uyuyacağın yok herhalde,"
"... film izleriz diye düşünmüştüm." Elimdeki kitaba bakarak konuşmuştu.
"Hımm, aslında güzel olabilir." Elimdeki daha doğru dürüst okuyamadığım kitabımı koltuğun yanındaki sehpaya bırakıp, daha sonra okumayı aklıma not ettim.
"O zaman ben seçiyorum."
Tae, DVD player'a rastgele bir DVD yerleştirdiğin de daha filmi başlatmadan mutfağa ilerdi. Elinde patlamış mısır ve kolalar ile salona tekrar döndüğünde yardım etmek için elindeki tepsiyi masaya koyup ışıkları kapattım. Televizyon oldukça büyük olduğu için sinemadaymış gibi bir his veriyordu.
----------
Tae Bey,korku filmlerine meraklı olduğu için daha korkudan adını sormayı unuttuğum ve sormama gerek bile olmayan (!) favorisi olan o zâtı muhterem filmi, açıp izlemeye başlamıştık daha doğrusu başlamıştı. Ben korkudan ekrana bile bakamıyordum. Filmin tam ortasında o adamın birden ortaya çıkmasıyla çığlığı basıp Tae'nin üzerine atlamamı saymıyorum bile.
----------
Sabah, lanet okul olduğu için erken uyanmak zorunda kaldım. Hello Kitty'li pijamalarımla Tae'nin kaldığı odaya doğru yürüdüm. Kapıyı 2 kez tıklatıp ses gelmeyince kapıyı açıp içeriye girdim. Uyuyordu. Mışıl mışıl, şirin şirin uyuyordu. Hayır, kesinlikle bu çocuktan hoşlanmamam lazımdı. KESİNLİKLE(!) .
Yanına yaklaşıp seslendim. Tae'ye yaklaştığımda onu uyandırmış olacağım ki hafifçe gözlerini açtı. Bana bakıp tebessüm ettikten sonra o kiraz dudaklarını beni yiyecekmiş gibi açıp esnedi.
"Tae!~ kalk hadi. Hızlan" yarı uykulu söylediğim cümleyle yatakta oturur pozisyona geçti.
"Imm.. ne oldu Beste sabah sabah?"
"Bir de soruyor musun? Okula gideceğiz hadi kalk."
Yavaşça kalkıp odasına ait olan lavaboya girdiğinde çabuk olması için seslenip odadan çıkıp kendi odama geri döndüm. Rutin işlerimi halledip saçıma da şekil verdikten sonra odamdan çıkıp aşağıya indim. Aşağıya indiğimde Tae'nin çoktan hazır olduğunu gördüm. Benim geldiğimi anlayıp elinde bulunan telefondan başını kaldırıp bana baktı.
"Ah, hazırlanman bittiyse artık çıkalım."
"Hazırım!"
Enerjik bir şekilde söylediğim bu cümleye anlam veremeden evden çıktık.
Okula geldiğimizde tüm gözler bizim üzerimizdeydi. Ben bu durumdan çok rahatsız olsam da Tae hiç umursamıyor gibiydi. Karşıma çıkan ani kişiyle irkildim. Yaka kartından anladığım kadarıyla adı Min Yoongi olan gözlükleriyle tam bir minnoş küçük çocuğa benzeyen kişi bana bir paket uzattı.
"Bu s-senin için."
Saygı anlamında önünde çok hafif eğilip paketi aldım.
"Gerek yok! Kalsın."
Tae, elimdeki paketi alıp çocuğun göğüsüne fırlatırken sadece ikisinin duyabileceği şekilde konuştu. Geri çekilip yanıma geldiğinde elimden
tutup beni sınıfa doğru sürükledi(!)."Tae, çocuğa ne dedin?"
Sınıfta kimse yoktu. Bunu sınıfta sesimin yankılanmasından anlamıştım.
"Yanında artık kimseyi görmek istemiyorum Beste!"
Ne olduğunu anlamaya çalışırken hızlıca beni kendine çekip dudaklarımızı birleştirdi.
Sevgili okuyucum, bu kitabı seneler önce kardeşlerimle (Ezgi Havan, Aslı Karataş) birlikte yazmıştım. Mantık hataları olduysa şimdiden özür dilerim. Anılarımı canlandırmak için hiçbir şeyi değiştirmedim. Beğenmediysen eğer, yorumlarda hakaret etmeden sessizce çıkıp başka kitaplara göz atabilirsin, seni seviyorum umarım beğenirsin.
☆Oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın.☆
♡사랑해♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IDEAL LOVER •KIM TAEHYUNG•
FanfictionBabasının işi yüzünden ülke değiştirmek zorunda kaldığını düşünen Türk kızımız Beste, Kore'ye gider gitmez her şeyin aslında düşündüğü gibi olmadığını anlıyor. Yaşayacakları yeni ülkelerine gider gitmez babasının aileyi terk etmesiyle, annesi ile b...