--Chris--
"Hey biz buraya telefonla oynamak için toplanmadık Evans bizimle ilgilen." Sebastian sinirle söylediğinde bile Chris hala sırıtarak telefona bakıyordu.
"Minka'yla mı barışdı yine bu salak?" Chris Hemswort soru dolu bakışlarını Sebastian'a çevirdi.
"Bildiğim kadarıyla yok. Ama telefona salak salak bakıp mesaj yazması beni de korkutmuyor değil. Hey Rob, Evans'ın kafasına şöyle sağlam bir patlatlasana. Bizi duymuyor bile." Sebastian konuştuğunda Robert Downey Jr yüzündeki sinsi sırıtışla Chris'e öyle bir vurdu ki neredeyse önündeki tabağa kafası girecekti.
Chris sinirli bakışlarını başta kendisine vuran Rob olmak üzere katıla katıla gülen arkadaşlarının üzerinde gezdirdi. Jeremy bu başıkların son talihlisi oldu çünkü neredeyse gülmekten yere yapışacaktı.
"Amacın ne senin?" Sesi de bakışları gibi alev saçıyordu Chris'in.
"Ben sadece basit bir aracıyım. Git hesabını Stan'a sor." Robert kızgın adama diğer dostunu çocuk gibi ispiyonlamıştı. Bu sefer sert bakışlar hala gülen Sebastian'ı buldu.
"Dostum sana kırk defa seslendik. Elindeki telefona aptal aptal sırıtarak bakıyordun. Bizde Rob'u kullanmak zorunda kaldık. Ama üzgün değiliz çünkü çok komikti." Sebastian lafını bitirip tekrar kahkahalara boğuldu. O sırada telefonu mesaj geldiğini belli eder şekilde öttüğünde bakışları yine aşağı kaydı. Ve yüzüne yapışan sırıtış tekrar yerine geldi.
"Bekleyin 2 dakika. Bir daha vurmaya da kalmayın." Chris yüzündeki sırıtışı 2 saniyeliğine silip sinirlice Robert'a baktı. Tabi yüzünü telefona çevirmesiyle yine sırıtışı yerine geldi.
Rose
'Anneme kalırsa senin numaranın sonu 6 olan versiyonuymuş. Gerçi senin numaranı da annem okuduğuna... pardon okumaya çalıştığına göre pek güvenmesem daha iyi gibi. Bir başkasını daha Victoria mısın diye rahatsız etmek istemem açıkcası.'
Chris okuduklarıyla biraz arada kaldı. Ne yapmalıydı da bu konuşmaları uzatmalıydı. Başını biraz kaldırdığında merakla kendisini bekleyen dostlarına baktı. Acaba?? Yok yok onlara sorsam kesin herşeyi mahvederler diye düşündü. Ama başka şansı da yoktu. Var mıydı yoksa?
"Hadi artık çatladık. Kiminle yazışıyorsun sen." Sebastian neredeyse masanın üstüne çıkmış Chris'in telefonuna bakıyordu. Bir yandan da Robert kafasını yazışmalara uzatmıştı.
"Hain tosbağlar. Uzak durun telefonumdan." Sırıtarak konuştu Chris. Bu lafı cidden sevmişti.
"Hain tosbağ? O ne be? Chris ya hemen konuşursun yada bütün ekip üzerine atlar o telefonu elinden alırız." Scarlett bile hain işbirliğinin içindeyse.... Acılar içinde kalmaktansa kendim ötsem daha iyi olur diye düşündü Chris.
"Tamam söyleyeceğim. Sakin millet. Az önce bir mesaj geldi. Ama bana değil. Yani bana ama..pff yani kız yanlış numaraya mesaj attı. Onu aradığı kişi olmadığıma biraz zor inandırdım. Kızın yazdıkları komiğime gittiği için de gülüyordum. Olay bu."
"Yani Minka'ya falan dönüş yapmadın?" Hemswort öyle bişey demişti ki Chris yüzünü buruşturmadan edemedi. Cidden Minka mı sanmışlardı?
"Hayır. Yapmamda. Ama size bir şey soracağım ki yüksek ihtimal daha sonra bunu size sorduğum için kendimden nefret edeceğim. Ben bu kızla konuşmayı nasıl uzatabilirim?"
Chris'in ağzından çıkanlarla arkadaşları küçük çaplı bir şok geçirdiler.
"Benim duyduğumu sizde duydunuz mu?" Diye sordu Mark safça. Jeremy şokdan açık kalmış ağzıyla onu başını sallayarak onayladı.
"Chris Evans olduğunu söyledin mi?" Sebastian dalga geçme sırasını sonraya sakladı. Şimdi yardım edip sonradan başına kakmak varken neden kozunu hemen harcasın ki.
Chris konuşmak yerine kaşlarını havayı kaldırdı olumsuz şeklinde.
"O zaman Chris Evans olduğunu söyle. Zaten konuşma otomatik olarak devam eder." Dedi şaşkınlığı üzerinden atan Chris Hemswort.
"Peki ya kim olduğumu söylediğim zaman Rose bu haliyle kalmazsa? Yani anlayın işte benimle Chris Evans olmadığımı bilerek konuşsa daha güzel olmaz mı?" Chris hala kendisiyle çok fena dalga geçilmesini bekliyordu. Ama herkesin yüzü düşünceli bir hal almıştı. Heralde yardım edecek bir şey düşünüyorlardı. Değil mi?
"Hemen Whatsappa girip profil resmini değiştir ve dua etde kız senden önce davranmamış olsun." Sebastian'ın sözüyle telefonun üzerine atladı Chris. Kendi resmini değiştirip yerine köpeğinin resmini koyunca derin bir nefes aldı. Ve içinden umarım Rose benden önce davranmamıştır diye geçirdi.
"Yaptım."
"Aferin. Şimdi kıza arkadaş olmak istediğini falan söyle ve sonrada sen onun resmine bak. Bakalım şansına ne çıkıcak." Sebastian'ın yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu.
Chris heyecanla telefonuna yöneldi tekrar.
Chris
'Ne yani bana yazman kötü mü? Ne güzel arkadaş olduk işte. Yani olduk mu? Olsak mı ne?'
Chris mesajı tekrar okuduğunda ne kadar salak olduğunu sorguladı. Başını masada boş bulduğu yere vurdu bir kaç kez. Gelen mesaj sesiyle dikkatini telefona verdi Chris.
Rose
'Arkadaş olmamak için bir sebep göremiyorum. Bencede olalım. Hatta olduk gitti.'
"Hadi beee. Oldu. Tamam dedi. Şimdi geriye tek bir şey kaldı. Oda resmine bakmak. Ama... sizcede bu pislikçe değil mi? Yani ben onun resmini görücem ama o benimkini göremeyecek."
"Kıza resmini göstermek istiyorsan git ben Chris Evans'ım de man kafa." Robert tekrar kafasına vurdu Chris'in. Ama bu seferki epey yumuşaktı.
Robert haklıydı. Bu yüzden bir kere daha düşünmeden parmağı o malum aplikasyonu buldu. Heyecanlı mıydı? Hemde deli gibi. Neden heyecanlıydı peki? İşte onu Chris bile bilmiyordu. Belki de ilk defa böyle bir şey yaşadığımdan diye düşündü. Evet evet kesin heyecanımın sebebi budur...
"Yüce Tanrım!!!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şansımı Seveyim
Fanfiction1 rakam... 1 rakamın hayatımızdaki yeri aslında çok çok büyüktür. 1 rakamla sınavdan geçemeyiz. 1 rakamla büyük şirketlerde çok para kaybedebiliriz ve yine o bir rakamla hayatımızın aşkına merhaba diyebiliriz. Rose Hattaway bunun en iyi örneklerind...