Hemsworth mu? Evans mı?

301 27 34
                                    

--Chris--

"Yüce Tanrım!!" Resimdeki kızı görmesiyle gözleri büyümüştü. Chris'in bu halini gören arkadaşları birbirleriyle yarışıp kızın resmini görmeye çalışıyordu. En talihli yanında oturan Rob'du.

"Hadi canım!! Manken miymiş bu kız?" Sebastian daha fazla dayanamayıp masanın üstünden uzanarak Rob'un elindeki telefonu aldı.

Stan, Hemsworth, Rufallo, Renner... telefon elden ele geçiyor geçitkçe hayret nidaları yükseliyordu.

"Bu kız Chris'e fazla ulan. Gözlere bak.. bizimkini serçe parmağında oynatır bak demedi demeyin." Jeremy sonunda şaşkınlığını üzerinden atıp konuştu. Herkes bu abartılı şaşkınlığın fazla olduğunun farkındaydı ama kendilerine engel olamıyorlardı.

"Tamam kız güzel. Cidden çok güzel. Ama neden sanki ikisi sevgili olmuş gibi muamele ediyorsunuz beyler?" Scarlett gerçekleri acı acı yüzlerine vurdu. Yoksa bu salaklar düğün dernek işlerine girecek gibi duruyorlardı.

"Hadi sevgili olun." Sebastian yine muhteşem zekasını konuşturmuştu. Ona göre Chris aptallık yapıyordu. Kendisinin kim olduğunu söylediğinde kız zaten kollarına atlayacaktı. "Düşüncelerine saygı duyuyorum ama bence aptallık ediyorsun. Söyle kıza kim olduğunu kollarına atlamazsa bende ne istersen yapacağım!"

"Yaa evet o da Chris Evans karşıma çıksada sevgili olsak diyordur eminim!!"

"Gerizekalı! Ulan sana aşık olmayan kadın var mı? Scarlett hariç tabi. Onu ayırmayı asla unutmam. Unutmaya gram yaklaşsam bile yaşadıklarım beni kendime getirir. Hain işkenceci sarı!" Sebastian'ın isyan çığlıkları acı anıları hatırlamasıyla gittikçe sessizleşti. Scarlett'e Chris'le çok yakıştıklarını söylemişti bir ara. Aslında daha çok onu Chris'e aşık olmakla suçlamıştı. Scarlett mi? İntikamını Sebastian'ı bağırta bağırta almıştı. Hala o anlar aklına geldikçe pis pis sırıtıyordu.

"Bence bu konuyu biraz erteleyelim. Biz neyi konuşuyoruz ki? Kızla konuşmaya başlayalı şurda olmuş yarım saat size kalsa beni nikah masasına oturtacaksınız." Mesaj bildirimini duyduğu anda telefonun üzerine atlamayı istedi. Ama bütün dostlarının (!) bilmiş bakışları onun üstünde olduğu için kendini tutmaya çalıştı. Evet çalıştı. Hem zaten telefon Sebastian'ın elindeyken kesinlikle kendisini tutması gerekiyordu. Yoksa dalga konusu olacaktı. Yine!

"Siz erkekler hep mi böylesiniz? Arkadaş olsak mı diyorsun ama sonra sesin soluğun çıkmıyor. Kırılıyorum ama.." Sebastian Chris'e gelen mesajı itinayla yüksek sesle okumuştu. Chris'in eli ayağına dolaşmıştı ama cool halinden ödün vermek istemiyordu. Sanki bu konuşma onun için önemli değilmiş gibi. "Awwww bence siz çıkmalısınız. Baksana şimdiden ilk tribini yedin. Hayırlı olsun. Hadi ama Chris!! Söyle işte kim olduğunu kıza."

"SÖY.LE.Mİ.YO.RUM!!!!!" Chris her bir hecenin üstüne bastıra bastıra söyleyerek telefonunu Sebastian'ın elinden aldı. "Kalkalım mı artık? Daraldım!!"

Chris

'Haklısın hemde tamamen haklısın. Ama arkadaşlarımla kahvaltıya gelmiştik ve seninle çok zaman harcadığım için azar yedim. Ama telafi edeceğim Rose. Söz veriyorum.'

Chris hızlıca Rose'a mesaj atıp kafeden dışarıya çıktı. O sırada telefonuyla ilgilendiği için dışarıda oluşan kalabalığı görememişti. Kapıdan çıkmasıyla gelen çığlık dalgası bir anlık korkmasına neden oldu. Kızlar bağırıp onun adını haykırırken Sebastian'ın sözleri aklına doluştu. 'Sana aşık olmayan kadın var mı?' Gerçekten öyle miydi? Acaba Rose da ondan hoşlanıyor mudur? Peki ya başkasına.. başkasınaysa ilgisi? O zaman ne olacaktı. Ya kendisini tamamen arkadaş olarak görürse? Ya da ekipden başka birine.. hayır hayır. Bunları düşünmemem gerekli diye kendisini sakinleştirmeye çalıştı.

Şansımı SeveyimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin