*Teslimiyet*

75 11 17
                                    

Kara listelerime acıyla yazdığım isimler vardı, başta Kadir ve babam olmak üzere.
Gerçi babam yeni eklenmişti listeme aynı iyileşmeye, kabuk bağlamaya yüz tutmuş yaralarıma indirilen darbeler gibi. Umutlarım; babamdan sonra çürümüştü resmen. Çürümüş ve kokudan aynı ortamda duramazdınız bile, okadar kötü durumdaydı. Tüm erkeklere olan önyargım, güvensizliğimi kamçılarken yanlızlığımı tastikliyordu. Evvelâ yalnızdım ben. Bundan şikâyetim de yoktu, zira etrafta güvenebileceğim adam yoktu.

Yalnızdım ben.
Ruhumun sarmaşıklarda takılı kalan nefesi.

Hıçkırıklarımın sessizliği, yada umursanmayan düşüncelerim kadar;
Yalnızdım ben.

Kimsesizler şehrinin lideri.
Kimsesiz kalan çocuğun histerikli gölgesinde saklanacak kadar;
Yalnızdım ben.

Sadece küçük bir umarsızlığın cansız bedeni,
Bazende umutları bir köşeye itişi kadar;
Yalnızdım ben.

Geri dönecek miydim geçmişe? Daha tam iyileşememişken, hiçbirşeyi unutamamışken tekrar düşecek miydim o bataklığa? Kafamı yatak başlığına vurdum artık 'yeter' diyebilecek gücüm yoktu.

'Sen güçsüz bir kızdın Nefes, şimdide güçsüz bir genç kadın.'

Sahi öyleydim değil mi? Güçsüz, korkak.
Bir ay boyunca itinayla kendimi teslim etmem için dayak yemiştim. Öldüresiye dövülmüş, aç bırakılmıştım. Ama ne olursa olsun kendimden namusumdan vazgeçmemiştim. Hala kafam dikti. Kısmen.

(Yazardan)

Düşüncelerin ağırlığı altında ezilen genç kadın herşeyden habersiz uyuya kalmıştı.

Gözyaşları dinmeksizin ağlayan Ece, kaldırımda umarsızca koşuyordu. Kalbi ağzında atıyor, sinirleri yüzünden eli ayağı   titriyordu. Zar zor geldiği eminyete bir hışımla girmişti. Burası resmi bir kurumdu ve hâl ve hareketlerine dikkat etmesi gerektiğini biliyordu ama ne yazık ki yüreğini sıkıştıran bu ihtimal nedeniyle kendine mukâyet olamıyordu. Masalarda üniformalarıyla oturmuş olan adamlara göz gezdirdi. Bunlara söylemesi gerekiyordu değil mi? Salonun en başına doğru yürümeye başladı. Yaşı 20'nin sonlarında olan bir polisin, masasına oturdu. Oturmasıyla polisin bakışları genç kızı bulmuştu. Bakışlarının buluşmasıyla,yutkundu Barış. Genç kız ilgisini çekmişti, ama Ece bunu anlayabilecek durumda değildi ki çoktan derdini anlatmaya başlamıştı.
Ecenin sesiyle ancak kendine gelen Barış, ağlamaktan boğuk çıkan ses yüzünden hiçbir şey anlayamamıştı. Önce kızın sakinleşmesi gerekiyordu. Onunla kanuşursa sakinleştirebilirdi.

"Hanımefendi. Sakin olun lütfen. Size yardımcı olmak için buradayım."

Buradayım demesinde ki amacı, dikkatini üzerine çekebilmesiydi. Çoğul olarak konuşsa aklı karışabilirdi. Ece içinden derin bir nefes aldı, lâkin sakin olamıyordu. Yinede denemeye çalıştı ve kafasıyla onayladı. Teker teker konuşmaya çalışacakken. Başka bir polisin sesiyle lafına başlayamadı.

"Barış, başkomiser seni çağırıyor."

Barış, kafasıyla onaylayıp karşısındaki genç kıza dönünce. Sanki daha önceden söylemesi gerekiyormuş lakin unutmuşçasına  çıkan garip ses tanuyla.

"Acil" deyiverdi.

Ellerini masaya koyup, kıza biraz yaklaşıp;

"Kusura bakmayın sizinle başkası ilgilensin,izninizle." deyip  kısa bir baş selamıyla çıktı salondan.

SAFDERUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin