Geçmişten nasıl kurtulabilirdik? Yada geçmemişten? İyileşiyordum. Bunun pek âlâ farkındaydım. Mutluda oluyordum her geçen gün. 4 yılda çok yol katetmiştim. Başarmıştım iyileşmiştim.
Ama kısmen. Her sabah kabuslar nedeniyle sırılsıklam uyanmaktan yorgun düşmüştüm. Peki çığlıklar, okadar sessizdikki onunla kimse duymuyordu bizi. Sessiz ağlamayı çok iyi biliyordum, geceleyin kabuslarımdan içime hapsettiğim sessiz çığlılarımı da.
Şanslıydım, iyileşebilecek gücüm vardı.
Sıkıntıyla nefes aldım. Saç diplerim terden sırıl sıklam olmuştu. Asıl merak ettiğim vücudumdu. Yataktan hızla kalktım. Bonyoya gitmek için odadan çıktım. Banyoda kısa bir duşun ardından boy aynasından vücudumu inceledim. Ufak tefek morluklar vardı ama çok daha iyi durumdaydı. İki haftadır gördüğüm kâbuslar vücudumda kanıt bırakmıyordu.
Çoktan yüzümde zafer dolu bir tebessüm yerleşmişti. Vakit kaybetmeden, üzerimi giyindim. Uzun saçta çığır aşmayı hedeflemiş saçımı kolayca tarayıp kurutmadan mutfağa geçtim. Annemler hala uyuyorlardı muhtemelen. Mutfakta kendime fakirhane kahvaltısı hazırladım. Kısa sürede karnımı doyurmuş, keyif çayı içiyordum. Telefonuma gelen Hilal Hanım'ın sesli araması garibime gitmiş vakit kaybetmeden aramayı cevapladım."Nefes, nasılsın?"
Nasıldım?çok iyi. Yani yorgun olmam haricinde. Iyileşmeye başlamam bile bana cesaret veriyordu. Her geçen gün bu hayatın bana kara yazgıyla verdiği bu kötü hasarı level, level atlıyordum ve topladığım puan beni dokunulmaz, yıkılmaz kılıyordu. İçimde devamlı büyüyen bir sevinç vardı.
"Çok iyiyim Hilal Hanım. Siz nasılsınız?"
Neşeli sesi insana moral verirken, bu gün gitmem gereken seans aklıma geldi kafama belli belirsiz vururken kahkahasını işittim."Bende iyiyim tatlım. Bu gün geliyorsun değil mi?"
Elbette gidecektim, benim için çok büyük fedakârlık yapıyordu ve ben hergün daha iyi bir duruma geliyordum.
"Evet. Elbette geleceğim."
Dinç sesi yavaş yavaş ciddileşirken, hastası geldiğini anlamıştım."Görüşmek üzere Nefes Hanım. İyi günler. "
Aniden ciddi olması komik gelmişti bana.
"Görüşmek üzere."
Kapanan telefonun ardından, içim kıpır kıpırdı. Her şey düzeliyordu. 15 yaşımda kararan hayatım aydınlanıyordu.
Yavaşça ataklarım azalıyordu. Yanlışlıkla, çarpma etkisinden dolayı korkmuyordum. Erkeklerle rahatça konuşabiliyorum.
Ben hala rahatça soğumaya yüz tutmuş çayımı yudumluyordum ki Ece aradı hızla saate baktığımda çoktan şehadet ketirmiştim telefonu açar açmaz cırlaması bir oldu."Nerdesin be sen?"
Yutkundum. Çok sinirlenmişti balinam. Ne diyeceğimi bilemezken tekrar konuştu.
"Nefes 10 dakikan var hemen geliyorsun."
Tam bir salaktım. İşe yarım saat geç kalmıştım. Hızla odamdan çantamı almak için daldığımda yere kapaklanmam bir olmuştu. Ayakkabıları giymeden fırlamaktan son onda tutmuştum kendimi. Siyah spor ayakkabılarımı ayağıma geçirir geçimez bahçeden çıktım. Sokakları koşarak geçiyordum zaten yorgun olan bedenim hepten yoruluyordu. Tam caddeye çıkmak için ileri atılacaktım ki acı fren sesi olduğum yere çakılmama neden oldu. Nefesim hızlanırken, beynim uyuşmuş gibiydi. Elimi göğsüme koydum resmen depar atıyordu. Sinirle açılan arabanın içinden takım elbiseli adamı görünce göz teması kurmaktan imtina ettim. Tanımadığım bir erkekle göz göze gelmek isteyeceğim şey değildi ki herşey olabilirdi. Geçmemişlerde bulmak istemezdim kendimi. Zaten işede geç kalmıştım. Buradan bir an önce gitmek istiyorum. Başım yerde hızla buradan gitmek için hamle yaptığımda, beni engellemek için kolumdan tutmuştu. Sinirle kafamı kaldırdım hiçbirşey olmamıştı bedenimde.
Yinede hersey olabilirdi. Kolumu ondan çekerken sinirle bağırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFDERUN
Teen FictionSadece bir şans. Sadece bir şanstı onun için. Nefes alabilmek, nefes olabilmek için, Ziftle kaplanmış ruhu için bir şanstı. Fetih edilebilmek için. Peki bedenindeki izleri nasıl silecek, çığlıklarını nasıl bastıracak ve vücudunu nasıl zaptedecekti...