8~KISS

5.5K 280 42
                                    

Keyifli okumalar♥♥




Dünkü yaşananlar hala aklımdan çıkmazken derin bi nefes almıştım. Tüm gece boyunca gözümü her kapadığım vakit sanki aynı olaylar tekrarlanıyormuş gibi bağırarak uyanıyordum. Gördüğüm şey normal değildi. Jungkook resmen gözlerimin önünde birinin boğazını kesmişti. Adamın önünde olduğu için tam göremesem de yere dökülen kandan anlamıştım. Işte o an tam olarak beynim herseyi kabullenmişti. Burdan ciddi ciddi çıkış yoktu...

Kapının yavaşça açılma sesiyle başımı  sesin geldiği yöne çevirmiştim. Deri ceketi siyah tişörtü kırık siyah pantolonu simsiyah,yazılı şapkasıyla Jungkook yine tüm asaletiyle kapıdan görünmüştü. Adam yürüyen tufan kasırga fırtına artık adını ne koyarsanız ondandı işte. Insan onu bir kere gördü mü dönüp bir daha bakardı. Gözleri dudakları kaşları burnu katta yüzünde birer eser gibi duran benleri özenle çizilmiş gibiydi. Baktıkça bakasım gelirken dünkü gördüklerim aklıma dolunca saniyesine gözümü yağmurun çarptığı pencereye çevirmiştim.

"İyi misin?." Iyi misin? Nasıl iyi olabilirdimki. Gözümün önünde bi insan ölmüştü daha doğrusu öldürülmüştü.

" İyi olmaya çalışıyorum." Somurtarak camı izlemeye devam ettiğimde yatağın sesiyle yanıma oturduğunu görmüştüm. Yavaşça sıcacık elini yüzüme dokundurup kendine çevirdiğinde bir an afallasam da ona dönmüştüm. Döndüğüm an dudaklarıma değen sıcaklıkla nefesim dahi tutulacak raddeye gelmiştim. Beni beni öpüyordu. Tanrım beni öpüyordu. Şaka gibi ama 23 yıllık hayatım boyunca kimseyi öpmemiştim. Bu his nasıl anlatsam anlatılamayacak kadar güzeldi. Karşılık veremiyordum. Zaten oda bunu anlamış dudaklarının gerildiğinden gülümsediğini anlamıştım. Yavaşça ama sesli bir şekilde dudaklarımız ayrılırken Jungkook yavaşça beni önüne yatırmış sırtım ona dönük şekilde dururken kollarını belimle buluşturmuştu. Aklım uçmuş gitmişti. Dünkü yaşananlar, yoongi, dayak yeyişim, ilk  kaçırıldığım zaman hepsi aklımdan bi kuş misali uçup gitmişti. Onun yerini kelebek misali kıpırtılar almıştı. Nefesimi bile zor alırken Jungkookla büyük geniş cama sesli bi şekilde vuran yağmuru izliyorduk.

" Özür dilerim." Ne için özür dilediğini anlamasam da düşünmeden edememiştim. Şu an bu durumda bu pozisyondaykende pekde umrumda değildi açıkçası. Jungkook bana iyi geliyordu. Evet yaptıklarına bakarsak çok kötü biri olarak adlandırabilirdiniz ama bana karşı davranışları hiç olmadığı kadar şefkatliydi. Yağmur o kadar güzel yağıyordu ki ne gözlerimi camdan başka bir yere çevirebiliyor nede karnımın hemen üzerindeki eli itebiliyordum. Birden ensemde hissettiğim nefesle irkilmiştim. Tanrım bana o kadar yakındı ki bu ruh sağlığım için o pekte iyi değildi. Kalbimin atışı hiç olmadığı kadar  hızlıyken Jungkookun bunu hissetmemesi için dua ediyordum ki elinin kalbimin hemen altında olduğunu düşünürsek bu imkânsızdı.

" Çok hızlı." Ağzım şaşkınlıkla açılırken ne dediğini anlamamıştım daha doğrusu az önce içimden geçirdiğim şeyin olmaması için ter döküyordum.

" Hı?"

"Kalbin diyorum çok hızlı atıyor." Hissetmişti işte! Lânet olsun şimdi ona aşık olduğumu falan düşünecekti. Yağmur şiddetli yağdığı için sesini duyması imkânsızdı ama elini belime atması  Ahhh!!

" Y-ağmurdan korkuyorum." Aklıma ilk gelen yalanı söylediğimde gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Tanrım ben yağmura aşıktım aşık ne korkması.

" Korkuyor musun?" Telaşlı sesi kulaklarıma ulaştığında gülümsemeden edememiştim. Nede olsa yüzüm ona dönük değildi. Bu yüzden sessiz dişlerimi göstere göstere gülmüştüm. Daha sonra sorduğu soru aklıma gelince aniden toparlanmış cevap vermiştim.

" Iı şey evet korkuyorum." Onun yüzünden kalbimin attığını bilmemesi  için yalanımı sürdürmeye karar vermiştim.

" Gel o zaman." Aniden beni kendine çevirmesiyle neye uğradığımı şaşırmıştım. Beni kendine çevirdikten sonra yüzümü boynuna gömmüştü. Nefesim kesilmişti. Ama sebebi yüzümün boynunda olması değildi. Kokusuydu. Daha önce kimsede bulunmayan eşsiz kokusuydu. Kollarını belimin arasında birleştirmiş başımı kolunun üstüne yatırmıştı. Ayaklarımdaki pikeyi bir eliyle almış üstümüze örtmüştü. Jungkook başkaydı. Bambaşkaydı. Kelimelerle telaffuz edilemeyecek kadar güzeldi. Içimde ne zaman onu tanımlamaya çalışsam çabalarım boşa gidiyordu.

Gözlerimi karanlık bi sabaha açtığımda hala jungkookun kucağında olduğumu fark etmiştim. Duvardaki saate belli belirsiz baktığımda sabahın altsı olduğunu görmüştüm. Odanın aydınlanmaması havanın hala yağışlı olduğunu gösteriyordu. Başımı yavaşça boynundan kaldırdığımda dudağının altındaki beni görmemle gülümsemiştim. Perçemleri yüzünü kapatırken elim saçlarına gitmemek için savaş veriyordu. Güzel yüzünü ne kadar kapatsa da hala güneş gibi parlamaya devam ediyordu. Unutturmuştu bana. Unutulmaması gereken, unutulamayacak kadar can yakıcı  olan herşeyi unutturmuştu. Jungkooktu o. Tanıdığım süre boyunca anlamıştım onu. Sadece gülümsemesi bile aklınızın uçup gitmesine yeterde artardı bile.Adeta beni bi karadeliğe sürükler gibi sürüklemişti kendine. Çıkamıyordum. Direniyordum. Tırnaklarımla beynimi kazıya kazıya direniyordum. Olmuyordu. Yapamıyordum. Defalarca onun nasıl bi insan olduğunu kendime söylesemde yine yenilen, mağlup olan taraf ben oluyordum.Ben onun çoktan büyüsüne kapılmıştım. Geri dönmeyeceğimi anlıyordum. Daha hiçbir şey yaşamamışken, beni bir kere öpmesinden bile bu duruma geliyorsam ötesini düşünemiyordum.
Ama net olarak fark ettiğim bir şey vardı. Bu durumda olan,tek kişi ben değildim..





 Bu durumda olan,tek kişi ben değildim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MAFIA●   / VKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin