13- Senin yüzünden üzülürse

3.9K 210 62
                                    

13- Senin yüzünden üzülürse.

Iki kelime on üç harf..

Ağızdan dökülen iki kelimecik bir insanın hayatını nasıl mahveder? Nasıl herşeyi unutmaya yönelttirir?
Bilmiyordum..
Artık hiçbir şey bilmiyordum.. düşünemiyordum da..

O konuşmamızın, bana sarf ettiği hayatımı alt üst eden iki kelimenin ardından beş saat geçmişti. Aşağıda hazırlıklar son hız devam ederken Jungkook benim de eşyalarımı toparlamam için beni alnımdan öptükten sonra odada yalnız bırakmıştı. O gittiğinden berii odada bir oraya bir odayı tur atarken bir yandan da ne yapacağımı düşünüyordum.

Bugün bu şehirden gidiyorduk. Zaten kimsem yoktu beni bu şehire bağlayan ama Jungkookun hakkında bildiklerim onunla gitmememi söylüyordu. Sonuçta kim ailesini öldüren bir adamla birlikte el ele hep beraber yaşayacağı bir şehire giderdi ki. Ben odada dört dönerken merdivenden gelen ayak sesleriyle hemen dolabın önündeki bavulu açmış içine daha önceden koyduğum bir kaç kıyafeti sanki yeni yerleştirirmiş gibi bir görüntü vererek  katlamaya başlamıştım. Kapının tıklatılmasıyla gel dedikten sonra kapı yavaşça açılmıştı.

" Hazır mısın?" Jungkookun bana beklentiyle bakışına yapmacık bir gülümsemeyle evet anlamında başımı sallamıştım. Bavulun fermuarını da çektikten sonra ayağa kaldırmış yatağın üstünde ki ceketi de elime aldıktan sonra Jungkookun  benim geçmem için yol açtığı kapıdan çıkmıştım. Kapıyı kapatmadan son kez odaya baktığımda burayı sevdiğimi, özleyeceğimi çok iyi biliyordum. Çünkü burada az sayılamayacak olay, bir o kadar da değişik duyguları tatmıştım.

Yavaşça merdivenlerden inmeye çalıştığımda elimdeki bavulun çekilmesiyle arkama bakmıştım. Jungkook gülümseyerek bana bakıyordu.

" Çok ağır. Ben birakta indireyim." Düşünceliydi. Yada değildi. Onun düşünceli davranışları sadece bana özeldi. Bunu daha önce birçok insanın üzerinde görmüştüm. Onlara ne kadar sinirli, tahammülsüzse bana karşı da bir o kadar anlayışlıydı. Tamam anlamında başımı sallamıştım. Önüme geçip sanki elinde taşıdığı şey tüy kadar hafif birşeymiş gibi rahatlıkla indirirken şaşkınlıkla ona bakıyordum. Çünkü ben kafamın içindeki düşüncelerle boğuşurken ne yaptığımı unuturdum. Bu yüzden de bavulun içine hiç olmayacak  şeyleri koymuştum. Odadaki biblolara varasıya.

Aşağıya indiğimizde Namjoonun iki  tane arabadan birinin önünde dikildiğini görmüştüm. Gözleri bizi bulduğunda hafifçe gülümsemiş bizden tarafa doğru gelmeye başlamıştı. Yanımıza geldiğinde Jungkooka doğru gitmiş samimi bir şekilde sarılmaya başlamıştı. O kadar samimiydi ki o an anlamıştım. Jungkook onun için çok değerliydi. Onun herşeyiydi.

" Seni özleyeceğim kardeşim." Jungkookta ona sarıldığında Namjoonun gözlerinin çok hafifte olsa dolduğunu görmüştüm.

" Hyung. En kısa zamanda gel. Özletme kendini. Yerimizi biliyorsun." Namjoon onaylar şekilde birkaç şey mırıldaktıktan sonra bana yönelmişti. Ne kadar sarılmak istemesemde yüzüme sahte bir gülüş yerleştirmiş hafifçe sarılmıştım. Bana sarılırken kulağıma biraz daha yaklaşmış ben tedirgin bakışlarımı Jungkooka çevirirken onun bavulları arabaya yerleştirdiğini görmüştüm.

" Ona iyi bak olur mu? Onu üzme. Seni kısa süreli de olsa tanıdım. Sevdim Taehyung. Ama olurda Jungkook senin yüzünden üzülürse karşında beni bulursun. " Sarılarak ettiği tehditlerle sert bir şekilde yutkunurken bu adamın içimi falan okuduğunu düşünmeye başlamıştım. Çünkü burada ne yaparsam yapayım intikamımı alamayacaktım. Bu yüzden gittiğimiz yerde planlarımı gerçekleştirecektim. Ama Namjoonun sanki bunların hepsinden haberi varmışcasına konuşması beni içten içe hatta baya baya tedirgin etmeye başlamıştı.

Benden ayrıldıktan sonra gamzelerini gösterecek şekilde gülümsedikten sonra ön taraftaki arabaya binmişti. Bende Jungkookun kapısını açtığı arabanın koltuğuna kendimi bırakırken sırtımın tamamen ter olduğunu fark etmiştim. Namjoon ciddi anlamda beni korkutuyordu.

Jungkook sürücü koltuğuna oturduktan sonra arabayı çalıştırmış Namjoonda aynı anda çalıştırdığın da o önden sol tarafa giderken bizde onun aksine sağ taraftaki toprak yola yönelmiştik. Biraz ilerledikten sonra gözüme çarpan manzarayı görünce resmen cama yapışmıştım.

" Beğendin mi?" Jungkook konuştuğunda ona dönmüştüm.

" Çok güzel. Daha önce burayı hiç gündüz gözüne görmemiştim." Şu an o kadar güzel bir manzaraya bakıyordum ki bulunduğum durumu bile unutmuştum. Taki Jungkook konuşana dek.

" Merak etme. Gideceğimiz yer buradan kat kat daha güzel. Seveceğine eminim. Üstelik gündüzde çıkabileceksin." O an kafama dank etmişti. Gündüz de çıkabileceğime göre planlarım işe yarayabilirdi.

" Gerçekten mi?" Gülümseyerek ona bakarken onun gözleri beni bulmuş direksiyondaki elinin birini yanaklarımla buluşturmuştu.

" Gerçekten. Senin mutluluğun herşeyden önemli Taehyung. Her şeyden." Gözlerinde ki anlam dolu bakışlarını görünce sahtece gülümsemiş gözlerimi yine manzaraya çevirmiştim. Ben onun hakkında planlar yaparken oda benim hakkımda planlar yapıyordu. Ama tek bir fark vardı. Ben onun hakkında kötü o benim hakkımda iyi.

Kısa süreli yolculuktan sonra toprak yoldan çıkmış anayola girmiştik. Yoldaki şeritler gözümün önünden akarken aklıma yine düşünceler dolmuştu. Jungkooka ihanet ediyormuş gibi hissediyordum ama onlar benim ailemi öldürmüştü. Öldürmüştü ama yinede ona karşı vicdanım bilmediğim bir sebepten dolayı rahat değildi. Derin bir nefes verdiğimde Jungkook kucağımdaki elimi tutmuştu.

" Bir şey mi oldu? Canın sıkkın gibi." Jungkooka döndüğüm de yüzündeki endişeyi gördüğümde canım daha da sıkılmıştı. Keşke diyordum keşke bana çok kötü davransaydı da bende ona ıhanet ediyormuş gibi hissetmeseydim.

" Yok birşey. Sadece uykum geldi." Aklıma ilk gelen yalanı attığımda Jungkookun inanması için dua ediyordum. Öyle de olmuştu. Bana inanmıştı. Zaten bana koşulsuz şartsız inanıyordu ve o böyle yaptıkça ona karşı farklı duygular hissetmeye başladığımı fark ediyordum.

" Istersen uyu. Zaten yolumuz uzun." Başımı salladıktan sonra kafamı geriye atmış gözlerimi yummuştum. Uzun bir uyku belki iyi gelirdi. En azından bir süre herşeyden uzaklaşırdım. Bir süre sonra gerçekten uykum gelmiş koltuğa ıyice yayılmıştım. Tam uykuya dalacağım sırada en son fark ettiğim şey Jungkookun saçımı okşayan sımsıcak elleri olmuştu. Şefkatle okşayan elleri...

 Şefkatle okşayan elleri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MAFIA●   / VKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin