"Özür dilerim Mila bilmiyordum." diye mırıldandı bana doğru gelirken. Geriye adımlar attım. Bu evden gitmek istiyordum.
Burak annemlerin kazasından sonra çok sarsılmış, okula gitmeyi bırakmış, sigaraya başlamış küçük kardeşimdi. Bir gün eve geldiğimde Burak odasında yoktu. Oysa odasından hiç çıkmazdı. Korkuyla banyoya gittim. Kapıyı kilitleme ihtiyacı bile duymamıştı. Küvetin içinde cansız bedeni öylece yatıyordu. Ondan sonra çok yıpranmıştım ama onun yaptıklarını yapmamıştım. Her ne olursa olsun ayakta durmayı başarmıştım. Şimdi varlığına alıştığım salağın teki rüyamda bir erkek ismi sayıkladığım için beni dinlemeden gitmişti. Belki annem ve babam olsaydı bunların hiç biri olmayacaktı. Belki bu kadar canım yanmayacaktı.
"Arkamdan gelme sakın, yalnız kalmak istiyorum. Gerçi daha ne kadar kalabileceksem." Alaycı bir ifadeyle gülüp dışarı çıktım. Taksiye beklemesini söylemiştim. Adam ağaç olmuş bir biçimde kaputun üstünde oturuyordu. Geldiğimi görünce arabanın içine girdi. Eve geri gittiğimizi mırıldandım. Bir süre yüzüme bakıp sonra arabayı sürmeye başladı. Evimin sokağına girdiğimizde durmasını söyledim. İndiğimde bakkala girdim ve bir kaç bira aldım. Yoksa ne kafamı susturabilirdim nede uyuyabilirdim. Buna ihtiyacım vardı. Elimde siyah poşetle eve geldim. Kapıyı açıp içeri girdim ve kendimi televizyonun önündeki koltuğa attım.
Dünya'nın en yalnız insanı gibi hissediyordum. Annemi çok özlemiştim. Babamıda öyle. Ayrıca Burak'ı da. Sol tarafımda tuhaf bir sızı vardı. Sanki çok önemli bir yere gitmem gerekirken beni götürecek olan gemiyi kaçırmışım gibi. Belki de yaşamaya çalışmam bile kötü bir fikirdi. Belki de ölmek cidden güzel bir şeydi. Ailem oradayken benim burda boş bir hayat yaşamam doğru değildi. Yeteri kadar yaşamıştım.
♣️
Psikolojim çok bozuk o yüzden Mila'ya elveda edin bence.