3 ay önce
Abimin gergin telefon konuşmasından sonra bir de Denizle sevgili olduğunu öğrenmemle girdiğim şok tarif edilemezdi. Sürekli üniversiteye gelmesinin nedeninin bu olmasını isterdim ama telefondaki konuşması nedenin bu olmadığını açıkça belli ediyordu.
"Aa! Sen de mi buradaydın?" Deniz Berke'nin benim abim olduğunu hala öğrenmemişti demek.
"Evet, abim çağırdı." diyip Berke'yi işaret ettim. Gözleri ve ağzı kocaman açıldı. Benden haz etmediği çok belliydi.
"Siz tanışıyor musunuz?" abim muhabbete katılmakta gecikmemişti.
"Evet. Deniz'in erkek kardeşiyle tanıştım. Biraz muhabbet ettik. Sonra beni Denizle tanıştırdı."
"Tanıştırma faslıyla uğraşmadığıma çok sevindim." diyip gülmeye başladı. Ben de küçük bir gülümseme gönderdim ona. Mutlu gibiydi. Telefon konuşmasından eser yoktu.
"O zaman bu akşam hep birlikte bir yemeğe çıkalım. Hem birbirinizi daha iyi tanırsınız. Alara'ya da söyle." Alara küçüklüğümüzden beri abime hayrandı. Yanında Deniz'i görürse parçalayabilirdi.
"Alarayla benim başka planlarımız var. Siz takılın. Benim gitmem gerekiyor artık. Evde görüşürüz." Deniz'e bir şey demeden gitmiştim. Daha fazla yapmacıklık kaldırabileceğimi sanmıyordum.
Eve gitmek istiyordum bir an önce. Amacım dinlenmek değildi. Abimin çalışma odasını karıştırmalıydım bir şekilde bu gizli telefon konuşmasını çözmeliydim.
Alarayla bizim eve gelmiştik. Annemleri öptükten sonra hemen abimin çalışma odasına girdik. Aldığımız her şeyi eski yerine koymadan araştırmaya devam etmiyorduk. Abim çok titiz biriydi. Bir eşyası yer değişse hemen anlardı ama benim kadar titiz değildi.
Sorularıma cevap alacak hiçbir şey bulamamıştım. Hayal kırıklığıyla odadan çıktık.
"Bade, Alara! Yemek hazır hadi gelin." annem her zamanki gibi dakika başı beni çağırıyordu.
Yemekte okulun nasıl geçtiğinden bahsettik. Annem plaketimle aşk yaşamakta gecikmemişti. Diğer başarı belgelerimin ve plaketlerimin yanına koymuştu bile. Alarayla günü değerlendirip uyumak istiyordum artık. Aklımda bir sürü boşluklar vardı.
Yeni bir gün, yeni şanslar. Erkenden kalkıp koşuya çıkmıştım. Alara hiç sevmezdi sabah koşularını ama ben bayılırdım. Telefonuma mesaj gelmesiyle ben de titredim. Bu saatte uyanıp bana mesaj atan kimse olmazdı o yüzden sessize almıyordum. Durdum telefonumu elime aldım. Mesaj atan Cemdi.
"Arkana bak!" baktım. Keşke bakmasaydım. Gülerek beni izliyordu. Gülüşüne birkaç dakika baktım. O anda yanıma gelmişti.
"Bu saatte koştuğuna göre ya unutmak istediğin bir şeyler var ya da biri var." gözlerini kısarak bana bakıyordu.
"Ya da koşmayı seviyorum."
"Mantıklı bir cevap." gülmeye başladı. O gülünce ben de güldüm.
"Soğumayalım hadi!" diyip yerimde zıplamaya başladım. O da gülerek koşmaya başladı. Yavaş tempoda koşuyorduk.
"Okula birincilikle girmişsin ha?" cevabını bildiği soruları soran insanlardan nefret ederdim. Beni yakından tanımak istemesine bağlıyorum bu tavrı. Güzel gülüşü hatrına çıkışmadan cevap verdim.
"Evet. Babasının okuluna torpille geldi diyen tiplerle uğraşmamak için aslında. Çok da matah bir şey değil."
"Öyle deme ben de birincilikle girmiştim. Hiç de kolay değildi." bir anda birbirimize hangi bölümde okuduğumuzu sormadığımızı fark edip afalladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sır
RomanceTehlike... Damarlarımda dolaştığını hissedebiliyorum. Ben bu muydum? Bunları gerçekten yapmış mıydı(k)? Artık hiçbir şeyi bilmiyorum. Belki de deliriyorumdur. Ama tek bildiğim söylemekten en çok korktuğum şeyin bu sır değil "Ona güvenmiştim." demek...