‡2‡

300 26 31
                                    

" Jinyoung-ah , gitmeden önce bir öpücük bile vermeyecek misin sevgiline. " Gülerek yanımda saçma sapan konuşan çakma sarışının kafasına bir tane vurduktan sonrada vurduğum yeri öptüm. Biz hep böyleydik, okulda, dışarıda hatta evde bile. Sürekli birbirimize sataşırdık.

Bir kere üzerimize okuldaki dolabı devirmiştik, ama ceza almadık çok şükür ki. Torpilin ne demek olduğunu işte o zaman anlamıştım. Saçma sapan yüzümdeki gülümsemeyle düşüncelere dalmışken Jackson'ın fısıltısı kulağıma ulaştı.

" Gelmiş seninki yine. " dediğinde başımı kaldırdım, kızgın yüz ile karşılaştığımda yanımdaki kol dayanağım birden uçmuştu.
Arkasından dur bile diyemeden koşarak gitmişti hemde. Ne hayırlı bir arkadaş.

Çaresiz yavaşça sinirden biraz daha durursak patlayacak olan kişiye yöneldim. Yanına ulaştığımda tek bir laf etmeden arabaya binmiş, binmeden önce de ' gel. ' diye bir emir mırıldanmıştı. Arabaya binip kemerimi taktıktan sonra bakışlarımı ona yönlendirdim.

" Neden geldin? " bir kaç saniye cevap vermesini beklemiş, konuşmayacağını anlayınca da derin bir nefes verip önüme dönmüştüm ki boğuk sesi kulaklarımda yankılandı. " Yemek varmış, her zaman ki işler işte. "

Virajı dönerken camdan dışarıyı izledim, annem öldüğünden beri tamamen onların ailesinden olmuştum. Her ne kadar Mark beni kardeşi, Bayan Tuan oğlu olarak kabul etmesede Bay Sungjae bana gerçek bir baba gibi davranıyordu. Her ne kadar gerçek babam hiç olmasada, o böyle hissetmem için uğraşıyordu. Koşulsuz sevdiğini hissedebiliyordum.

"Üstümü değiştirmem gerekmez mi?"
dedim üstümdeki okul üniformasına bakarken. Keşke kuralları takan birisi olmasaydım ve okul kıyafetimi giymemiş olsaydım bunu sormama gerek kalmazdı.

" Orada giyersin, boşver şimdi onu. Başka bir şey konuşacağım seninle. "
Dediği şeyin ciddi bir şey olduğunu düşünüp yerimde dikleştim ve ondan tarafa döndüm. Bir şey deme gereği duymadım çünkü onu dinlemekten başka çarem olmadığını biliyordu.

"Jackson ile konuşmanı istemiyorum."
dediği şeyle bakışlarımı tekrar ona çıkardım. Hayır yine ne sorunu vardı bunun benimle. " Çok yakınsınız ve o çocuğu biliyorsun, eşcinsel. " sakin kal Jinyoung sakin..o kadar sinirli ve şaşkındım ki ağzımı açıp tek kelime bile edemiyordum. O ise bunu fırsat bilip devam ediyordu.

" Eğer aranızda bir şey olursa bilirsin soru- "

" Şimdi de insanların kimi sevip sevemeyeceğine mi karışıyorsun? Ne sanıyorsun kendini, ne hakla benim işime karışırsın? " Daha geçen hafta bana dediği laflara gönderme yaparken burnundan sinirle soluyup arabayı kenara çektiğini farkettim.

" Eğer onun altına yattığını birisi görseydi ne olurdu farkında mısın!
Kimse görmesin diye o fotoğraflara kaç para ödedim ben! Seni babama söyleme şansım varken ben bunu yapmadım! Ve sen şimdi bana, cinsel yönelimime karışma mı diyorsun? Akıllı ol Jinyoung, magazine duyurulursa neler olur kim bilir. "

Altına yatma kısmından sonrasını beynim algılayamamıştı. Öylece kalakalmış, nereden çıktığını sorgulayamıyordum bile. Sinirle dudağımı dişlerken, ellerimin titrediğini hissetmiştim. Sonra da elimi kaldırıp hâlâ konuşan insanın suratına tokadımı geçirdim. Evet evet ilk defa durduk yere beni döven insana haklı bir sebeple vurdum.

Yana eğilen yüzünden seğiren çenesi daha çok korkmamı sağlarken gözümden çeneme doğru süzülen bir damla yaşı hızlıca sildim. " Nişanlın olduğu halde, her gün farklı kızlarla sevişmeni izleyen birisinin bunu yapması fazla garip olmamalı, değil mi? " Nedenini bilmediğim bir şekilde saçma bir alayla söylemiştim bunları.
Yapmadım diyememiştim, en yakın arkadaşımla bunu yapamam. Pişman olacağımı bildiğim halde, bu yalana ortak oldum.

" Çık. " dediğini duydum hırıltılıca. Demesine gerek yoktu, o istemesede ben çıkacaktım. Daha fazla duramazdım. Arabadan inip kapıyı sertçe çarptım. Milyon dolarlık araba yapma etme dedim içimden ama bunu yinede yaptım, bugün de çok cesuruz.

Arkasına son kez bile bakmadan hızlıca sürmeye başladı. Nereye gitmem gerektiğini bile bilmiyordum. Sanırım her zaman yaptıkları yerdeydi. Oraya gidersem zaten tanıdık birileri olurdu. Bir taksi de geçmiyordu ki lanet olası caddeden.
Acaba bacağımı açıp otostop mu çeksem? Psikopat değilim yanlış anlaşılma olmasın, çabucak duygu değişimi yaşamıyorum. Sadece unutmak için kendimi neşelendirmeye çalışıyorum.

Bence otostop güzel fikirdi, hadi yapalım. Oha lan durdu, oha durdu tabi çok yakı- " Merhaba ben yolda kaldım da gideceğim yere kadar götürür müsünüz? Durağa bıraksanız da olur. " 20'li yaşlarında birisi vardı içeride. Saçlarının önleri sarıydı ve  tam Koreli gibi değildi, sadece çekikti. İlk gözleriyle biraz süzdükten sonra başıyla onayladı. Hızlıca yan koltuğa binip gideceğim yeri söyledim. Başıyla onayladığında küçük bir teşekkür ettim.

••••

Yolların gittikçe yabancılaşmasıyla ve havada yavaşça kararınca biraz korkmuştum. Sonunda durduğumuzda etrafa baktım.
" Şey yanlış geldi- " yanıma döndüğümde kemerini çıkarmış bana doğru yaklaşmıştı. Gözlerimi büyütüp
geriye kaçıldığımda hatasını farketmiş olacak ki durdu. " Adın neydi? " dedi sakince.

Kendimi toparladığımda sessizce yanıt verdim. " J-jinyoung " başıyla onayladı ve ya daki evi gösterdi.
" Burası benim evim, benimle birlikte kalmak ister misin? "

Ne saçmalıyordu bu? Bir tecavüzcü olsa anlayacağım ama bu daha farklı bir şeydi. " Hayır benim gitmem gerek. " dedim ve kapının koluna tutundum. Açtığımda kendimi dışarıya attım ki o da benimle çıkmıştı. "Lütfen! Çok yalnızım, sende gitme.. " sanırım, hayır sanırım değil kesinlikle psikopattı.

Arkama bakmadan hızlıca koşmaya başladım. Gelme peşimden lanet olsun gelme. Karanlık zaten her yer, daha ne gelecek başıma? Lütfen, korkmaya başlıyorum.

Love-impaired // Markjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin