‡5‡

289 26 16
                                    

Haftasonu olmasına rağmen sabahın 8'inde neden uyandım? Güzel soru. Sizinde üstünüze yapışmış bir koala olsaydı siz de uyanırdınız. Ne kadar istersen iteyim, yine dibime giriyordu.
İsyan dolu mırıldanmalarım arasında onu üstümden itip yerimden kalktım.

Odadan çıkıp kendi odama girdiğimde karşımda dizüstü bilgisayarı önünde yatağa uzanmış birini beklemiyordum. İçeri girip yatağın bir ucuna oturdum. Anime izliyordu.
" Sever misin? " dedi gözlerini ayırmadan. " Pek değil. " diye kısaca cevap verdim.

Kapatıp bana doğru döndü. " Kaç yaşındasın? " eminim benden küçüktü ama yine de artistlik taslıyordu. " 19, sen? " dediğimde gözlerini kısarak baktı. " 18, üniversite için buraya geldim. " dediğinde başımla onayladım.

Aslında kötü birisiymiş gibi durmuyordu. Birden gülmeye başlayınca bende gülmeye başlamıştım çünkü kahkahası gerçekten komikti. Ardından açılan kapıya birlikte baktık. Mark gözlerini kısarak bize bakıyordu.

" Ne yani, şimdi de kuzenimi mi etkilemeye çalışıyorsun? " Yine saçmalamalarına başlamıştı. Yerimden kalkıp yanına ilerledim. Ardından karşı odaya çekip içeri girdikten sonra kapıyı kapatmıştım.
" Pardon da beni neyle karıştırıyorsun hyung? Ben daha ilk öpücüğümü bile vermemişken bö- "

Duvar yaslanmam, ellerimin tutulması ve kızgın bir yüzle dip dibe kalmam bir olmuştu. " Yalanlara tokum ben. Şimdi sen bu dudaklardan kimse öpmedi mi diyorsun? " dedi kızgınlığı alaya dönüşürken. Yavaşça başımla onayladım. " Öpmedi kimse. "

" Öyleyse ilkin olsun. " demiş, ardından zaten yakında olan yüzlerimizi daha da birleştirerek dudaklarıma tüyden daha hafif, pamuktan daha yumuşak küçük bir öpücük bahşetmişti. Geriye çekilirken yüzünde her zamankinden farklı bir gülümseme vardı. Ve benim ona ikinci tokadımı atmamla gelen öfke.

Ne yapsaydım yani öylece dursa mıydım? Çok da güzel haketmişti. Tamam belki de hata yapmıştım, kapana kısılıyken yapmamam gerekirdi bunu. Kısa bir süre gözleri kapalıyken derin nefesler almış ve sonra da o kopkoyu gözlerini benimkilerle buluşturmuştu.

Ne bir şey söyledi ne de bir tepki verdi, öylece baktık birbirimize ve ardından kolunu çekti. " Özür dilerim, gidebilirsin. " dediğine şahit olmuştum başını iki yana sallarken.
Gerçekten, benden özür dilemişti! Bu an tarihe yazılmalı. ' öküzler özür dileyebiliyormuş ' diye de başlığı olsa güzel yazı olur bundan.

Hâlâ kendi kendime konuşurken bakışlarını farkettim ve odadan çıktım. Kahvaltı için aşağı inerken düşüncelerim beynimi işgal etmişti.
Bambam çoktan aşağıda, masaya oturmuş atıştırıyordu. Bayan Tuan'da oradaydı ama babam yoktu. Her zaman ki gibi erkenden işe gitmiş olmalıydı, çok çalışıyordu.

" Jinyoung. " Tam masaya otururken bana seslenmenle durdum. " Efendim Bayan Tuan? " kahvesinden bir kaç yudum daha aldıktan sonra bana tuhafça baktı. " Kargo bekliyordum tatlım, bahçe kapısında gelmesini bekleyip benim için alır mısın? " dediğinde derin bir nefes verdim. Bu evin hizmetçisi ben miyim ya?

Sandalyeyi eski konumuna getirip dış kapıya doğru yönelirken tekrar bir ses duydum. " Kahvaltısını etsin, bahçıvana söyleriz bekler. " diyen kişiye çevirdim gözlerimi. Üstünü hızlıca değiştirmiş ve pahalı kıyafetlerinden giymişti. Bense üstümdeki tavşanlı pijamayla duruyordum.

Hafif bir öksürüğün ardından kendi sandalyesini ve yanındaki sandalyeyi çekip gelmemi işaret etmişti. Hızlıca yanına oturup fısıltıyla ona teşekkür etmiştim. Ardından yavaşça kahvaltı etmeye başlamıştım ki, pek sevmezdim. Genelde kahvaltı etmeden okula giderdim zaten.

Tam ağzıma son kez bir şeyler atmıştım ki bacağımda hissettiğim elle duraksadım. Anneğ taciz ediliyorum! Gözlerimi sonuna kadar açmış elin sahibine bakarken Mark hyungun sırıttığını farketmiştim. Eli gittikçe yukarı çıkarken boğazıma kaçan peynir yüzünden öksürük krizine girmiş ölümle cebelleşiyordum.

Ardından aklıma gelen fikirle bir plan yapmıştım. Ölürken bile zekiyim be, ay neyse. Öksürmeye devam ederken önümdeki meyvesuyuna uzanmış yarısını kafama diklemiştim. İlk önce can sağlığı tabi. Hâlâ boğazımda gibi öksürmeye devam ederken bardağı masaya kıt koymuş, elimi geriye çekerken de bütün hepsini üstüne boca etmiştim.

O hızlıca ayağa kalkarken ben de kalkmış ve özür dilemeye başlamış, alttan alttan da gülüyordum. Cezasını çektiğini düşünüyor olacak ki o da bir şey söylemedi ve hızlıca odasına doğru ilerledi. Ardından hyung yardım lazım mı diye bağırsamda beni takmamış ve koşarak uzaklaşmıştı.

•••

Love-impaired // Markjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin