‡18‡

192 20 7
                                    

•••••

İğrenç bir sınavın ardından yazıyorum değerinizi bilin :*
•••••

Ne yaptın ben? Ben ne yapmıştım cidden... Bu kadar ileri gitmem gerekmiyordu. Ne olursa olsun bunu yapamazdım. Nereden bilebilirdim ki bu olayın her yere yayılacağını?

Haberlerde onunla ilgili kötü bilgiler dolaşıyordu. Sorgulanıp suçluların cezasını çekeceğini söylüyorlardı.
Sinirle televizyonu kapatıp odadan çıktım. Bir süre otelde kalma kararı almıştım.

Aşağıya inerken bir yandan Jackson'ı aramaya çalışıyordum. Telefonu kulağıma götürdüğümde kapıya yeni ulaşmıştım. Kapının önündeki kameralar, spikerler... Çok kötü bir haldeydim ve bunların olmasını beklemiyordum.

O sırada, şaşkınlıkla bakmaya devam ederken, kolumdan çekilmemle onun peşinden gitmeye başladım. Bu Jackson'dı.

Arka kapıdan çıkarmıştı beni, polis arabası bizi bekliyordu. Şoktan uzun süre çıkarmamıştım, arabaya binip derin bir nefes aldım. Boğuluyor gibi hissediyordum.

Neden sadece ona bunu neden yaptığını sormadım ki? Kızgınlığım beni kandırmış olmasından değildi, o beni hep kandırırdı ve ben de inanırdım. Ama o çok kötü bir şey yapmıştı, nasıl babasına bunu yapabildi? Cidden, bunu hiç beklemezdim.

Başımı cama yaslayıp gözlerimi ovaladım, günlerce uyumak, hatta bir daha asla uyanmamak istiyordum. Yorgundum, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Şirket hakkında da hiçbir fikrim yoktu.

Araba durduğunda kolumdan desteklenerek arabadan indim. Artık bir şeyi sorgulayamıyordum. Karakola girip bir odaya girdim. Muhtemelen sorguya çekilecektim.
Karşıma bir polis amiri geçince derin bir nefes verdim.

Jackson odadan çıkmak için hareketlendiğinde eliyle omzuma yavaşça vurmuştu. Kolundan tutup kalması için fısıldadım.

Bir yarım saat kadar soruları cevapladıktan sonra Mark'ın sorgusunu izlemek isteyip istemediğimi sormuştu. Ne diyeceğini çok merak ediyordum. Başımla onaylayıp ayağa kalktım.

Karanlık bir odaya girdiğimizde camdan loş ışıklı bir odaya bakıyorduk. Onlar bizi göremiyorlardı. Ellerini başına yaslamış karşısındaki polise bakmıyordu. Titrek bir nefes verdim.
O sırada yanımızdaki görevli içeriyi duymamız için bir düğmeye basmıştı.

" Bunları yapmanı sana birisi mi söyledi yoksa başka bir nedeni mi vardı? "

Cevap vermediğinde hızlıca masaya elini vurmuştu memur. Derin bir nefes aldığı duyuluyordu. Ardından konuşmaya başladı.

" Para gibi bir hırsım yoktu. Babamı hiç bir zaman sevmedim, tabi baba dersek. O benim öz babam değildi, ben 4 yaşlarındayken annemle evlendiler. Bize her zaman kötü davranırdı, ama onu hiç bir zaman öldürmek istemedim. O görüntüleri ya da hemşireyi tanımıyorum. Başkası yaptırmış olmalı. "

Buna inanmak istiyordum, ama kim yaptırmış olabilirki başka? Hem Bambam sizin yaptırdığınızı söylemişti. Yanlış anlamışsa ya, en iyisi onu aramaktı.

Bambam'in telefonu bir süre çaldı ama açılmadı. Ardından aklıma gelenle Mingyu'yu aradım. Telefonu bir kez çaldıktan sonra meşgule atılmıştı. Neden kimse bakmıyor?

Odadan çıkan Jackson kolumdan tutmuştu. " Mark seninle konuşmak istiyormuş. " Karşı çıkacağım sırada beni susturdu. " Lütfen, bir dakika bile olsun dinle. " Başımla onaylayıp odaya girdim. Polisler dışarı çıkmıştı, bizi izlemeyeceklerini söyleyip çıktılar.

" Jinyoung-ah. " Ne diyeceğini beklerken ona iki saniyeliğine baktım. Yumruk atmışlardı muhtemelen, dudağının kıyısı kanamıştı.

" Bana güvenmek zorundasın. " dedi, güveni boşa çıkaran da oydu. Ne yapmamı istiyordu ki?

" Babamı ben öldürmedim, ben yapmadım yemin ederim ki. Bana güvenmen gerek böyle bir şey yapamam. " bir şey demeden başımla onayladım. Ona öylece tekrardan güvenemezdim.

" Seni kandırma konusuna gele- " gözlerimi bir süre kapatsamda dayanamamıştım. " Sus. " diye fısıldadım sessizce.

" Ama Jinyoung! Ben seni kandırmadım. Annem yapmamı söyledi ama ben seni gerçekten seviyorum, seni çok fazla seviyorum. Sevmesem annemin sözüyle bunu yapamam ki. Ben yapamam, cidden neden bana inanmak istemiyorsun doğruyu söylüyorum. "

Yerimden kalkıp sandalyeye vurarak düşmesini sağlamıştım.
" Güvenmiyorum sana! Yalan söylüyorsun her zaman ki gibi. Çıkarın beni buradan lütfen! "

Kapıya bir kaç kez vurup açılınca dışarı çıkmıştım. Jackson telaşlıca bakıyordu. Hızlıca yanına ilerleyip sarıldım. Cidden çok kötü hissediyordum, ve bu kesinlikle her şeyin başıydı bunu da çok iyi biliyordum.

Dolu gözlerimi silip kolundan tuttum. " G-gidelim lütfen. " Başıyla onaylayıp destek olarak dışarı yöneltmişti.

Bana fazla yalan söylemiş olabilirdi, belki de söylemeye devam ediyordu.

Ama içimden bir yandanda ya hepsi doğruysa diyordu.

Eğer doğruysa çok büyük bir hata yapmıştım, ama yanlış olsa da..

Hiçbir şey bilmiyorum, aklım çok karışıktı.

Ama yalan söyleyen birisi nasıl böyle güzel bakabilirdi ki? Bu doğru muydu? Bana bunu yapması doğru muydu?

Onu gerçekten sevmiştim, belki de bu yüzden bütün kusurlarını görmezden gelmiştim.

Ama farkedince de, ben hâlâ...

Hâlâ onu çok fazla seviyorum.

Love-impaired // Markjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin