AKY:ARAF/Kabul mu?

776 61 53
                                    

Çenebaz yazardan
Hız kaybetmeden yeni bölüme geçelim dedim canlarım. İstekli mesajlarınız bizi çok mutlu ediyor.

Yelda:
"Gel, gel, gel. Hooop tamam." Emre Bey arabadan inip çocukların inmesine yardımcı olduğunda bende okula giren öğrencilerime günaydın diyor ve saçlarını okşuyordum. Son öğrenci de içeri girdiğinde Emre Bey yanıma geldi. "Yelda hanım utandırmak istemem ancak ben ilk defa geri geri araba park etmiyorum." Utandırmak istemedi ama ben utanmıştım. Sadece o kadar heyecanlıydım ki ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. Nereden çıktığını bilmediğim bir adam gelip hayalimin son parçasını tamamlayıp gerçek olmasını sağlamıştı.

Başıma aniden saplanan ağrı ile yere çömeldim ve elimle başımı kavradım. Gözlerimi yumup ağrının geçeceği ana kadar derin nefesler almaya başladım. Önceden sürekli olan bu ağrıları bu şekilde kontrol altında tutabilmeyi öğrenmiştim. "Yelda? Yelda hanım! İyi misiniz?" Kolumu tutup beni ayağa kaldırdığında gözlerinde gördüğüm şey endişe miydi? Saçmaladın Yelda. Her insan böyle bir görüntü karşısında istemeden de olsa endişelenir. İyi olduğumda derin bir nefes daha aldım ve iyiyim tarzında şeyler mırıldanarak kolumu çekip kendimi düzelttim. "Öğlene kadar burada olan öğrencileri saat 11.50 de alacaksınız. Onları evlerine bıraktıktan sonra da akşamcı öğrencileri alıp buraya getireceksiniz. Yemeğiniz bize dahil zaten. Akşamcı öğrencileri bıraktıktan sonra yemekhanede yemeğinizi yiyebilirsiniz. Ha bu arada canınız sıkılırsa arka bahçede çardağım var benim. Orada kitap felan var bizlerin seviyelerinde. Okuyabilirsiniz."

Bu uzun konuşmamdan sonra kafasını olumlu anlamda sallayıp gülümsemişti. Bir an affaladım. Bu adama hiç alıcı gözüyle bakmamıştım lakin fena halde güzel gülüyordu. Neler diyorsun Yelda o senin bir çalışanın. Kendime gelip bende gülümsedim ve çocuklarımın yanına gittim.

Yağmur:
Son dosyayı da kapatıp elimi heyecanla saçlarımın arasından geçirdim. Bir açıklık bulmuştum. Günlerdir baktığım ve altından kalkamayacağımı düşündüğüm dosyada sonunda lehimize kullanabileceğimiz bir durum vardı. Bu davada karşımdaki avukat mesleğe yıllarını vermiş bir adamdı. Ama ben bir kadındım. Ve ben Yağmur Işık'tım. Aniden kalkıp telefonumu, dava dosyasını, defterimi ve kalemimi iş çantama atıp arabamın anahtarını elime aldım. Kapıdan çıktığımda Onur Bey peşimden geliyordu. Alışık olmadığımdan mıdır bilmem bu değişik hissettirmişti.

Arabaya geldiğimizde Onur Beye döndüm. "Kullanmayı biliyor musun?" Ceketinin düğmesini açıp "Ayıp ettiniz" diyip gülümsedi. Anahtarları ona fırlattığımda havada yakaladı ve elini arabının üstünde gezdirip dudağını ısırdı. Arka koltuğa geçip oturduğumda çantadan acele ile defterimi çıkardım. Eğer yeterince geç kalmamışsam bu dava bendeydi. Kanımın damarlarımı yakıp geçtiğini hissediyordum. Hızlıca gideceğimiz adresi bulup Onur Beye söyledim. "Yağmur Hanım uyarmak isterim ki ben biraz hızlı kullanırım." Memnun bir ifadeyle gülümsedim. "Bende gideceğimiz yere en kısa zamanda varmak isterim Onur Bey." Sanki aradığı cevabı bulmuşcasına ceketini çıkardı ve kıravatını gevşetti. Kemerimi taktığımda güldü ve o da taktı. Neden garip bir şekilde anlaşıyormuşuz gibiydi.

Söylediğim adrese vardığımızda. Endişeli bir şekilde çantamı aldım ve arabadan indim. Geldiğimiz yer kenar mahallesiydi. Bir boşanma davası üzerinde çalışıyordum. Kadın kocasının onlara söylemediği bir borç yüzünden tek böbreğini sattığını söylemişti. Bir kaç ay sonra da gelip karısının tek böbreğini istemiş. Müvekkilim ne olduğu belli olmayan bir borç yüzünden hayatını tehlikeye atmayacağını söylediğinde kocası onu dövmüş. Böbreğinin tekini satmak zorunda kalan kadın kısa bir zaman sonra da yanıma gelip boşanmak istediğini söyledi. Kocası araştırdığıma göre şu an gayet iyi bir maddi duruma sahip. Karşımda bana zorluk çıkartan bu sahtekar avukatı da bu şekilde bol para ile tutmuş kendine.

Aynı Kaderin Yıldızları 2: ArafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin