AKY:ARAF/Acı Çeken Ruhun Çığlıkları

509 49 44
                                    

Yağmur:

Acı çeken zihnim vardı benim. Sanki hiç ilgi görmeyen bir film televizyonda yayınlanmış ve yalnız yaşayan orta yaşlı bir kadın sırf ışık olsun diye uzandığı kanepede sesi tamamen kısık olan filmin televizyondaki yansımasına öylece bakıyordu.

Hiçbir şey anlamıyordu. Anlamak ister gibi de hali yoktu zaten. Sesini açsa hoşuna giderdi sanki ama sese de tahammülü yok gibiydi.

Bir boşluk vardı içimde. Önce zihnime süzülen bu boşluk zamanla ruhuma sızmıştı.

Sonra bir de acı çeken bir ruhum vardı benim. Televizyonda öylece açık kalan filmdeki karakterlerin yansıması gibiydi. Bir şeyler anlatıyor, çığlıklar atıyor hatta kahkahalar ile gülüyordu ama hiç biri işitilmiyordu. Hiç kimse işitmek istemiyordu.

Ancak şimdi biri vardı sanki. Kumandayı eline almış yavaş yavaş ses veriyordu filme. Gözlerinin odağı da kulaklarının odağı da ruhumun ve zihnimin yansıdığı filmdeydi.

Bana bunu hissettiren neydi peki? Kimdi?

Ruhumun kafesine sığmayışı nedendi böyle birden bire?

Zihnimdeki sırtlanların çığlıkları neden artmıştı bu kadar?

Arafta mıydım yine? Yoksa aslında hiç uyanmamış mıydım o komadan?

Ellerimi kımıldatmak istesem yapamaz mıydım? Gözlerimi açmak istesem yapamaz mıydım?

"Güzel kızım? Uyanmalısın. Senin zamanın henüz gelmedi. Bulman gereken anılarını bulamadan gelemezsin. Senin kaderin henüz gerçekleşmedi. Eğer kımıldatmak istersen ellerini, yaparsın.
Eğer açmak istersen gözlerini, açarsın. Seni seviyorum yavru kuşum. Uyan. Uyan ve düzgün adımlarına devam et. Çünkü kaderin her halükarda yapılması gereken hamleleri yapıyor sana."

"Anne!"

Kuruyan boğazım yüzünden zorlanmıştım. Gözlerim sanki mil çekilmiş gibi açılmakta zorlanıyordu. Gözüme aniden nüfus edilen ışık görüşümü bulanıklaştırdı. Sonunda görüşüm netleştiğinde kapının orada iki kişinin konuştuğunu görüyordum.

Ne olmuştu bana? Neden buradaydım?

Onur? Onur neredeydi?

"Onur!"

Hızla açılan kapıdan içeri girdi. Yanıma ulaşıp yüzümü avuçladığında gözlerinde telaş gördüm.

"Neden gittin?"

Aklıma ilk gelen soru bu olmuştu. Neden gitmişti? Ama nereye gitmişti ki? Şaşıran ve anlamakta zorlanan bir ifade vardı yüzünde.

"Sen. Sen hatırlıyor musun?"

"Tam olarak değil. Her şey kesik kesik."

Gerilmişti. Sol elini beline koyup sağ elini saçından geçirdi. Sorun neydi?

"Doktoru çağırmam gerekiyor. Ona en başından neler hatırladığını, kimleri hatırladığını anlatman gerek."

"Sorun ne Onur? Neden gerginsin? Bir koruma için fazla korumacısın."

Derin bir nefes verdi. Donmuş bir şekilde bana bakıyordu. Gözlerinde kırık bir ifade vardı ancak bedeni sanki rahatlamış görünüyordu. Bu adama ne oluyordu yahu?

"En son ne hatırlıyorsunuz Yağmur Hanım?"

Bir anda da resmileşmişti dağ öküzü.

"Davayı kazanmıştık. Adliyeden çıkarken arabaya binerken başımı vurduğum yer zonkluyordu. Ayrıca midem bulanıyor ve başım dönüyordu. Engin bey! Engin bey'e yemek sözüm vardı!"

Aynı Kaderin Yıldızları 2: ArafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin