Sözlerimizin hepsi birer duygumuzun yansıması değil miydi? Her bir sözcük,her bir mimik aslında insanın iç dünyasını dışa vuran unsurlar değil mi? Neydi o zaman bu dilimin çözülmezliği,zihnimin doğru kelimeyi bulamayışı? Hissettiklerimi anlatacak,düşündüklerimi dile getirecek cümleleri niçin kuramıyorum? Neden dilim dolanıyor,lal oluyorum adeta? Yada neden sorulara cevap veremiyorum.
Kendime sorduğum sorulara cevap verememek öyle çıkmaz bir yol ki hiç bulaşmamak için sorulardan kaçıyorum. Belkide biraz beklemeli sorular. Böylece bende cevap bulabilirim bu sürede ve kurtulurum bu derin uçurumlardan.
Yazın son demlerini yaşıyor olmamıza karşın kavurucu bir sıcak hakimdi dışarıda. Sonbahara bir ay kala konseyin bu şehirdeki yani ''Aşru'' şehrindeki birimi bizlere bir davetiye gönderirdi. Bu davetiye ile kendi şehrimizdeki birimde toplanır koruyucu büyüler ve iksirlerle kutsanır doğa anaya bağlanırdık. Sonbahar boyunca geri dönmezdik. Sonbahar bitmeden bütünlüğü bozmamız imkansızdı. Bozarsak ne olacağını pek bilmiyorum ama öğrenmeye kimsenin cesareti olmamış bir kedi misali pısmıştı herkes bir kenara.
Ülke annemin her seferinde sanki bir vahşetmiş gibi anlattığı dönemlerle alakası olmayan bir durumda olsada oldukça katı kurallara sahipti. Af yoktu kısasa kısas sistemi vardı. Tabi daha büyük cezalarda direk idama gidiliyor affedilme konusu asla açılmıyordu.
Eviniz yılda bir kere olmak üzere kontrol ediliyordu. Hemde sizden habersiz. Evinize yapılan bir büyü sayesinde bir gün boyunca evde olan tüm olaylar izleniyordu. Tabi özel diye bir şey kalmıyordu o sıralarda. Ve evimizin izlenmesinden sonra herkese bir karne yollanıyordu. Konsey ülkedeki her aile için bir dosya tutuyordu. Bunlar ülkenin kasasında saklanıyordu. Kasa bir ışık topu idi ve oraya sadece yetkisi olan kişiler girebiliyor. Ama duyduğuma göre içi oldukça büyükmüş kasanın saraydan daha büyük. Bu dosyalarda tüm aile için kayıt alınıyor ve buna göre değerlendirmeler yapılıyor. Ülkede bu kayitlara göre iş sahibi olabiliyorsun. Bu kayitlara göre okullara yazılıyorsun. Bu dosyaya göre hayatın biçimleniyor. Kötü bir olay görürlerse kayıtta ömür boyu iş bulamıyor,okullara alınmıyor,sağlık hizmeti göremiyorsun. Kral Sayd'in son yıllarda koyduğu kuralar oldukça katı ve sıkı denetimde. Hataya yer verilmiyor.
Tabi buna karşı çıkan isyancılar oldu. Toplanıp ülkede isyan çıkarmaya çalıştılar ama birden ortadan kaldırıldılar. Kimse onlara ne olduğunu bilmiyor. Böyle olaylara karışan insanlar normal mahkemelerde değil konseyin özel mahkemesinde yargılanıyor. Bu yüzden halk bununla ilgili hiçbir şey bilmiyor. Tabi bir kaç söylenti var . İdam edildiklerini yada büyü ve iksir deneylerinde kullanıldıklarinı söylüyorlar.
-Linda! Hani nerede sebzeler. Biraz hızlı olda işimiz çabuk bitsin.
-Bu kadar aceleye değer umarım. Leydi Veronica
-Bana "Leydi" demeyi kesmediğin takdirde başımız belaya girebilir. Bizi kurtaracak bir babanda yokken bunu istemeyiz.
Annem babamı tekrar hatırlamasıyla hüzünlensede çabuk kendini toplamıştı.Her zaman güçlü olan annem babamın ardından bize tek başına sahip çıkmış ve her zaman dik durarak bizi korumuştu. Kral Sayd'e ve babasına minnettar olduğum konulardan biri ise annem,bir kış mevamı olan babam öldükten sonra çalışmak zorunda kalmamış . Bir maaşa bağlanmıştı. Bir doğa perisi olarak yaptığı görevdende aldığı hizmetle ve bu parayla oldukça iyi geçine biliyorduk. Öyle olmasa bile ülkede her iki adımımızdan birinde yardıma muhtaçlar için olan merkezler herkese yardım ediyordu. Üzerimize çöken hüzün bulutunu kovalamak için konuya geri döndüm.
-Kral bunuda mı yasakladı. Hani sandığım kadar gaddar birisi değildi?
Annem ve içinde uzun ve oldukça büyük kabaklar bulunan sepetim ile mutfağa girdik. Huş ağacından yapılma kapı eşiğine takılmadığım için mutlu olmuş ve annemle yaptığımız tartışmayı unutmuştum ki annem devam etti.
![](https://img.wattpad.com/cover/150689727-288-k139382.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Kral
FantasiaÜlkede kol gezen dedikoduların gerçek olduğunu kim bilebilirdiki. Hele de çok sevdikleri krallarının buzdan olduğuna. Buz tutmuş bir kalple nasıl yaşanırdı. Bu söylenenlerin gerçek olması imkansızdı. Kimse inanmamıştı bu dedikoduya ama ya gerçekse t...