Düğün

97 12 0
                                    

Medyada Linda'nın elbisesi. Daha sarı düşünün.(Düzenlendi)

''Umut sadece anahtarı bizde olan bir kapıdır''. Her insanın en az bir umut kapısı vardır. Tabi açmasını bile. İnsanlar bir çok şey eksik yaşayabilir ama umutsuz bir saniyesini geçiremez. En kötü durumumuzda bile ufacıkta olsa bir umudumuz vardır. Belki deriz. Belki kurtulurum,belki düzelir her şey.

Her insanınki gibi benimde hayatım umut ile bütünleşmişti. Belki çok büyük hedeflerim yoktu. Belkide bana küçük görünüyorlardı. Ama olmasını umut ediyordum. Mesela en çok olmasını istediğim umudum icatlarımla ilgili . Belki bir gün yaptığım icatlar ilgi görür ve insanların işene yarar . Ünlü ve insanların sevdiği bir mucit olurum. Adım duyulmasa da olur. İnsanlar benim icatlarımı kullanarak rahat ederler belki. Bu bile yeter.

Düşüncelere dalmış gitmişken Olivia'nın elini gözümün önünde sallamasıyla kendime geldim. Yeni aldığı elbisenin düğün için uygun olup olmadığını soruyordu.

-Mükemmel bir elbise. Tam bir leydi olacaksın Olivia. Tamam artık beni rahat bırakırmısın.

Elbisesini tekrardan süzdüğümde gerçekten güzel olduğunu fark ettim. Mavi renkte kabarık dantel detayları olan yumuşak kumaşlı bir elbiseydi. Oldukça güzel duruyordu Olivia'nın üstünde. Güzel vücut hatları vardı sonuçta.

- Nereye böyle dalıp dalıp gidiyorsun anlamıyorum ki. Hayallerini süsleyen şanslı beyfendi kim?

- Olivia lütfen aklını başına topla. Öyle biri yok elbetteki. Nasıl olabileceğini düşünürsün ki.

-Kızma leydim. Tamam ben bir şey demedim. Anlamadığım şey sen bu güzellikte iken nasıl kimse bunu fark etmez. Bu hep senin suçun. kendini saklıyorsun. Resmen nasıl güzel gözükürüm değilde nasıl kötü gözükürüm diye düşünüyorsun.

- Güzel olmayı herkes ister Olivia ancak hem buna param yok hemde zamanım. Güzellik para ister. Özen ve zaman ister benim bunlara vaktim yok.

-Var ama sen o zamanı saçma metal parçalarına ayırıyorsun. Tırnaklarının haline bak. Hep o metal parçaları yüzünden bu haldesin.

Sıkıntılı bir nefes verip saçıyla oynamaya başladı. Sonra birden sanki, aydınlanmış gibi ayağa kalkıp dolabını karıştırmaya başladı.

-Ne yapıyorsun Olivia.

- Şimdi görürsün. Ankayı küllerinden geri getireceğim.

- Ah Olivia lütfen sakin ol.

Sarı bir elbise çıkardı dolabından. Ardından siyah bir kuşun havaya kalkmış kuyruğuna benzeyen bir toka çıkardı. Süslü bir tül tokayı nasıl takmamı bekliyordu. Siyah eldivenler ve siyah bir ayakkabı çıkardı. Ardından komodinin üzerine makyaj malzemelerini dizdi. Bir kaç kere onu durdurmaya çalışsam da hep sonu hüsranla sonuçlanmıştı.

- Hadi şu elbiseyi giy de gel hadi hadi hızlı ol.

Elime tutuşturduğu elbiseyle beni banyoya doğru itekledi. Oflayarak elbiseyi zar zor giymiştim. İçine giydiğim juponla iyice kabarmıştı elbise. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda Olivia'nın büyümüş gözleriyle karşılaştım.

- Ah tanrım. Linda sen çok... Sen çok güzel olmuşsun. Bu elbiseyle böyle oluyorsan bir leydi olsan ne kadar güzel olursun kim bilir.

-Abartma Olivia. Senin gibiyim işte bende.

-Bende onu diyorum zaten benim kadar güzelsin.

İkimizde gülmeye başladığımızda aklımıza ses çıkarırsak annemin diline düşeceğimiz geldiğinde sustuk.

Buz KralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin