Multi: Handan Hanım.
"Şu ne mesela?"
Leon, Hilal'in işaret ettiği buluta baktı.
"Bilmem."
Hilal başını yana çevirince yeniden ona baktı. Hâlâ göğsünde olduğu için saçları dudaklarına değiyordu. Yarım saattir burada yatıp bulutları izliyorlardı.
"Kalbe benziyor."
Leon güldü.
"Kalp mi? Hilal İzmir'e gittiğimizde seni bir hekime götürelim."
Hilal kaşlarını çattı. Leon'a döndü.
"Neden öyle diyorsun? Kalp işte."
Leon'un bakışlarını görünce söyleyeceklerini yuttu. Gene derin derin bakmaya başlamıştı. Belindeki elini çekip iki tane buğday kopardı. Bir tanesini Hilal'e verdi.
"Benim yaptığım gibi bük."
Leon'un söylediğini yaptıktan sonra 'Eee?' dercesine ona baktı. Leon elindeki buğdayı Hilal'in elindeki buğdayın yanına tuttu. İkisi de kökünden ve ucundan birleşmiş, kalp şeklini almışlardı. Hilal gülümserken Leon'a baktı.
"Bak bu kalbe benziyor."dedi Leon gözlerinin içine bakarken. Hilal başını salladı.
"Benziyor."
Siren sesini duyunca Leon başını çevirip trene baktı.
"Artık gitmemiz gerek."
Hilal tek kolundan güç alıp doğruldu. Diğer eli Leon'un göğsündeydi. Leon onun üzgün ifadesini görünce gülümsedi.
"Şey..."
"Gitmesek olmaz mı diyeceksin?"
Hilal gerçekten çok sevmişti burayı. İzmir'e yaklaştıkça kendini kötü hissetmeye başlamıştı.
"Desem de gideceğiz değil mi?"
Leon da doğrulup Hilal'e baktı. Yüzlerinin arasında fazla mesafe yoktu, rüzgar Hilal'in saçını dağıtırken Leon bir tutamını alıp kulağının arkasına sıkıştırdı.
"Ben de hiç istemiyorum gitmeyi. Lakin aileni bulman lazım."
Hilal dudaklarını büktü. Bir de koca İzmir'de onları araması gerekiyordu. Göç kararı aniden çıktığı için Mehmet'e mektupta yazamamıştı, muhtemelen bilmiyordu ailesinin orada olduğunu. Leon elinden tutunca yeniden ona baktı. Üzgün olduğu gözlerindeki ifadeden belli oluyordu. Hilal geri çekildi. Birden ne kadar yakın olduklarını unutmuştu. Leon yerden kalkıp Hilal'i kucağına aldı. Hilal kollarını boynuna sarıp güldü. Leon trene doğru yürürken ona bakmamak için büyük bir çaba sarf ediyordu. Çünkü Hilal gene başını omzuna yaslamış kendisine bakıyordu. Çoğu zaman göz göze geldiklerinde ilk kendisi kaçıyordu. Bunun sebebi söylediği yalanlar mıydı yoksa Hilal'in bakışlarındaki duygulardan mıydı bilmiyordu. Trene bindiklerinde Cristina onlara bakıp sırıtıyordu. Hilal'e ayakkabılarını uzatınca Hilal mahcup bir gülümsemeyle teşekkür etti. Yanaklarının ısındığını hissedince başını Leon'un boynuna gömdü. Daha demin buğdayların üstünde yatarken izlendiğinin farkında değildi. Leon odaya doğru yürürken git gide yakınlaştıklarını fark etti. Mesela Leon'a sarılmadan kolay kolay uykuya dalamıyordu. Başını şimdiki gibi boynuna gömünce o kadar güvende hissediyordu ki... Tabi kokusunun da etkisi vardı. Odaya geldiklerinde Leon "Anahtar sol cebimde."deyince sıyrıldı düşündüklerinden. Ceketinin cebinden anahtarı alıp kapıyı açtı. Leon içeri girip ayağıyla kapıyı kapattı, hamama girdi. Hilal'in ayaklarını yıkamalıydı. Hilal hamamın mermerine oturunca suyu açıp tası almaya niyetlenen Leon'u engelledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saye
Fanfiction1923 yılında imzalanan Lozan antlaşması yüzünden Selanik'ten göç etmek zorunda kalan Hilal ve Üsteğmenliğe yeni atanan Leon'un şans eseri karşılaşması sonucunda gelişen olaylar ikisini de birbirine bağlar. Basit bir tren yolculuğu sonrasında Leon'a...