Leon, Hilal'in çekiştirdiği örtüyü düzeltirken gülümsedi. Onunla uyuduğu bunca zamandan sonra örtünmeyi sevmediğini anlamıştı. Hep üstünü açıyor, sonra üşüyüp örtüyü üzerine çekiyor, beş dakika bile çekmeden yine açıyordu. Ayrıca uykusunda çok dönüyordu. Saçlarını okşarken beyaz boynundaki kızarıklara baktı. Neyse ki kendisini dizginleyebilmiş, ailesinin görebilme ihtimalini akıl edebilip çok zorlamamıştı. Hilal elini kalbinin üstüne koyunca gülümsemesi büyüdü. Yerini nasıl da biliyordu! Saçlarını okşamayı bırakıp yanağını avucunun içine aldı, alnına kocaman bir öpücük bıraktı. Kabul ediyordu, bu kavuşmayı defalarca istemişti. Ona dokunmayı, tenini hiçbir kumaş parçasının engelleyemediği bir şekilde sevmeyi çok düşlemişti lakin bu kadar büyüleyici olacağını düşünmemişti. Hayatında çok fazla kadın olmamıştı. Hilal'i sinirlendirmek istediği için bir çok defa öyle söylese de sadece bir tane sevgilisi olmuştu o da gelip geçiciydi. Kollarının arasındaki melekle hiçbir kadın yarışamazdı.
Kulübenin içi onun masum kokusuyla dolmuşken, bunu düşünmek bile manasız geldi ona. Gün henüz doğmamıştı. Yemek yemeden önce uyudukları için uyuyamıyordu. Aslında istese Hilal'in kokusuyla çok rahat uyuyabilirdi lakin istemiyordu. Yeniden Hilal'e bakınca tenindeki haleleri gördü. Ay ışığı pencereden üzerine vuruyor, Leon'un nefesini kesiyordu. İşaret parmağıyla Hilal'in yanağından omzuna, omzundan eline kadar ince bir yol çizdi. Hilal huylanıp yanağını göğsüne sürtünce onu uyandırmamak için sessizce güldü. Elini tuttu sımsıkı, avucunun arasında kayboluyordu. Hilal arkasını dönmeye kalkışınca daha sıkı sarılıp engelledi. Anlamadığı bir şeyler mırıldanıp yine kendisine dönmüş, kaşlarını çatmıştı. Leon biraz uykuya dalmasını bekledikten sonra burnuna küçük bir öpücük bıraktı. Bu gece öpücüklere boğmak istiyordu onu. Yüzünü buruşturup gözlerini açınca biraz doğruldu. Hilal onun ifadesini gördüğü anda gülümsedi. Öpücükleri yüzünden uyanmamış gibi yapıp esnedi.
"Gene mi uyudum? Orman havası çarptı her halde."
Leon dudaklarını büktü.
"Çarpan benim cazibem de olabilir."
Hilal güldü. Hiçbir şey söylemeden Leon'un göğüsünü okşamaya başladı. Uyumadan önce çok utanıyordu, bunu aşamamıştı hâlâ fakat ona dokunmadan duramıyordu. Demek ki böyle bir şeydi birbirini seven iki insanın birlikte olması. Bunları düşünürken ifadesi değişmişti, Leon çenesini tutup başını kaldırıp, gözlerini buluşturdu.
"Uyumak istemiyorum, seninle geçen vakti harcadığım her salise yanımda olmadığın vakit bir bıçak gibi saplanıyor sırtıma, göğüs kafesim kalbimi koruyamıyor paramparça oluyorum. Daha çok öpseydim, daha çok gözlerine baksaydım diye düşünüyorum lakin eğer yorgunsan uyuyabilirsin Hilal. Bu defa da sesini ve gözlerini özlüyorum ama gene de uyurken güzelliğini izlemeyi seviyorum."
Hilal tebessümle yanağını okşamaya başladı. Leon'un ve kendi bedeninin sıcaklığının üstüne yoğun salep kokusu eklenince dayanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saye
Fanfiction1923 yılında imzalanan Lozan antlaşması yüzünden Selanik'ten göç etmek zorunda kalan Hilal ve Üsteğmenliğe yeni atanan Leon'un şans eseri karşılaşması sonucunda gelişen olaylar ikisini de birbirine bağlar. Basit bir tren yolculuğu sonrasında Leon'a...