Saye |25. Bölüm: En Büyük Yangın.|

1.9K 97 64
                                    

Bölüme geçmeden önce multideki güzel kolaj için @iamalanza ya yeniden teşekkür ederim. Farkında olmadan bölüme çok uygun bir kolaj yapmıştın ;) diğer bölümlerden çok daha uzun bir bölüm. Bence çok sevineceğiniz bir bölüm... Keyifli okumalar!

Hilal'in çatalı ağzına götürmeye bile mecali yoktu lakin kendini zorladı. Yemek yemeği çok sevmesine rağmen şimdi zevk almıyordu. Leon'u en son beş gün önce görmüştü. Hastaneye ve matbaaya giderken takip etmeyi de bırakmıştı. Mektubu okuyup okumadığını merak ediyordu. Mutlaka okumuş olmalıydı, okurken ki tepkisini görmek isterdi. Belki de bu yüzden etrafında dolaşmıyordu. Handan onun çok iyi olduğunu, resimle uğraşmaya devam ettiğini söylemişti. Hilal şaşırmıştı açıkçası. Kendisi bu denli kötüyken, hiçbir şeye odaklanamıyorken Leon resim yapabiliyor, üstüne üstlük Handan'la kendisine haber yollayabiliyordu. İstediği kadar yalnız bırakacağını söylemişti Handan'a. Keyfi kaçtı bunu hatırlayınca. Masadaki aile fertlerini izledi. Hepsi mutluydu özellikle Ali Kemal'in gözlerinden anlaşılıyordu mutluluğu. Yine Yıldız'la uğraşıyor, kendisine bakıp göz kırpıyordu. Yemek faslı bitince herkes kendi köşesine çekilmişti. Yıldız ve Ali Kemal salondaki döşeğe otururken annesi Türk kahvesi yapıyordu. Kendisi de babaannesiyle beraber bulaşık yıkıyordu. Testideki suyu dökerken gözlerini mutfağın tezgahına sabitlemişti.

"Kızım baksana önüne."

Babaannesi kızdığında irkilip suyu dökmeyi bıraktı.

"İsraf ediyorsun suyu. Bir haller var sende ama hayırlısı."

"Yok babaanne ne hali? Yorgunum sadece."

Babaannesi başını iki yana sallarken derin bir nefes aldı. Dikkatini ona vermeye çalıştı. Hastanede çalıştığından yorgun değildi, Leon'u düşünmekten başka hiçbir işe yaramıyordu şuuru. Bulaşıklar bittiğinde odasına çıktı. Üstünü değiştirip geceliğini giydi, çalışma masasının sol tarafının en altındaki gözü açtı. Babasının verdiği kitap, Leon'un yaptığı taç ve mektubu orada duruyordu. Mavi açelyalar solmuş, birbirlerinden ayrılmışlardı. Bir tane açelya ile Leon'un mektubunu alıp koltuğa oturdu. Tekrar tekrar okudu.
Arada bir mavi açelyayı narince öpüyor, hayran gözlerle yeniden mektubu okumaya devam ediyordu.

 Arada bir mavi açelyayı narince öpüyor, hayran gözlerle yeniden mektubu okumaya devam ediyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Leon'un sevgisinin büyüklüğünü hissettikçe rahatlıyordu. Sanki gözleri bir tek onu ve yaptıklarını görmek için yaratılmıştı. Uzak kaldıklarından beri başka hiçbir şeyi görmüyordu. Oysa önceden böyle değildi. Her şeyi detaylarına kadar inceler, gözünden hiçbir şey kaçırmazdı. Zayıf bünyeli bir çocuk olduğu için ailesini kendini kanıtlamaya çalışırken miras kalan bu huy kendisini ne vakit terk etmişti bilmiyordu. Gözlerini Leon'un satırlarından çekip odadaki aynalı dolaba sabitledi. Küçükken bilhassa arkadaşlarının oynadığı lakin kendisi zayıf olduğundan oynayamadığı oyunları oymamak için güçlenmeye çalışırdı. Güçlü olduğunu biliyordu. Gene herkesin görmediğini düşünüyor, daha da güçlüymüş gibi gözükmeye çalışıyordu. Ne zaman bırakmıştı böyle davranmayı? Leon'la tanıştıktan sonra güçlü olma ihtiyacı kaybolmuştu birden. Çünkü o yanında olduğu vakit hiç olmadığı kadar güçlü hissediyordu kendini. Mektubu kucağına bıraktı. Baş parmağıyla okşadığı açelyayı koltuğun çaprazındaki şemin yanına koydu. Koltuktan kalktı, aynaya yaklaştı. Göz altları yorgunluktan nasibini almıştı. Leon'un mektupta anlattığı gibi sert baktığını fark etti. Sıcacık kahveleri hayal edince dudaklarının kenarları kendiliğinden kıvrılmış, gözleri kısılmış ve o sert bakışların yerini yumuşak bakışlar almıştı. Üzerinde ne büyük bir tesiri olduğunu biliyordu lakin gözleriyle bunu görmek... Kalbine söz geçirmesi imkansızdı. Kapı çaldığında başını çevirdi. Ali Kemal'i görünce gidip yatağına oturdu, gülümsedi.

Saye Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin