Tinder

27 3 0
                                    

Bu hikaye tarafımca "Web Of Lies" programından esinlenerek yazılmıştır.

 Yalnızlığımdan yaklaşık bir sene kadar şikayet eder durumdaydım. Son sevgilim işi nedeniyle ülkeyi ve beni terk etmişti. Depresif ruh halinden çıkmak için elimden geleni yapıyordum. İnternette diz izlenilen siteleri bilirsiniz. Dizi başlayana dek binlerce reklamı izlemek zorunda bırakılırsınız. Genelde fazla beklemeden geçerdim reklamları. Ama bir tanesi vardı ki dikkatimi üzerine çekti...

 Reklam tam olarak zihnimi okumuş gibiydi. "Ruh eşini mi arıyorsun? Yalnız olmaktan bıktın mı?" Hipnotize olmuşçasına kafamı sallamıştım. Ve hikayem bu şekilde başladı. Bahsedilen uygulama olan Tinder'ı yükledim. Basit ve açık görünüyordu. Konuma erişmese izin verdim ki çevremdeki insanları bulabileyim. Yeniden bir lokasyon faciası yaşamak istemiyordum sonuçta. Profilimi oluşturduktan sonra erkeklerde istediğim kriterleri  seçtim ve ardından da insanlara bakmaya başladım.

 Bazıları ayyaşa bazılarıda 30'lu yaşlarda karılarını aldatan tiplere benziyordu. Beğenmediğim herkesi sola attım. Ta ki karşıma o çıkana kadar...  Fotoğraf yakınlarımdaki bir parkta çekilmişti. O çocuğu daha önce hiç orada görmemiştim. Çünkü görmüş olsam asla unutmazdım. Karamel rengi dalgalı saçlarıyla uyumlu bal rengi gözleri vardı. İnci gibi dişleriyle çok hoş bir gülümsemeye sahipti. Bakışlarındaki samimiyet beni ona doğru çekmişti. Bir anda sağa kaydırıverdim. 

 Böyle şeyleri ne kadar saçma bulsam da oturup onun beni görmesi ve cevap  vermesini bekledim. Diziyi açıp izlerken bir yandan da telefona bakıp duruyordum. Saat epey geç olduğu için bilgisayarın karşısında mayışmıştım. 

 Ertesi sabah uyandığımda ilk işim telefonumu kontrol etmek oldu . Gelen bildirimle kalbim hızlı hızlı atmaya başladı . O yakışıklı da beni sağa atmıştı. Sonra mesajını gördüm. 

"Merhaba. :)" 

"Selam." 

 Konuşma bu şekilde başladı. Sevdiğimiz müzik grupları, beğendiğimiz filmler, kısacası zevklerimiz aynıydı. Böylece kaç saat konuştuğumuzu bile bilmiyorum. Her şey çok hızlı gelişmişti. Kesinlikle ondan çok hoşlanmıştım. Kısa süre içerisinde bir buluşma ayarladık. O zamana kadar hayal kurup durdum. Sesi nasıldı? Davranışları nasıldı? Nasıl kokuyordu? Bunları düşünerek bir günü daha atlattım. 

 Buluşma için güzel beyaz bir elbise seçtim. Özenle saçlarımı taradım, parfüm sıktım. Bazen keşke o ana geri dönebilsem diyorum. O ana dönsem ve o buluşmaya asla gitmesem... Ama öyle olmadı. Buluşma yer olarak o parkı seçtik. Romantik bir atmosfere ihtiyacımız yoktu çünkü onun  yanımda olması yetiyordu. Kibar ve kendinden emin davranışları vardı. Oldukça bakımlı biriydi, kokusu büyüleyiciydi. Sanırım aşık oluyordum. Ne büyük bir hata... İyi bir dinleyiciydi, 10 dakika içinde hakkımda her şeyi öğrenmişti. Bu detayı neden anlattığımı iyi anlayacaksınız. 

 Biraz havadan sudan sohbet ettik. Konuşurken elimle oynamayı severim. Sohbete dalmışken elimle oynamaya başladım. Parmağım birkaç gün önce yere düşürdüğüm ve kırdığım cam bardağın kestiği yere gitti. Onun da gözü hemen elime kaydı. 

"Eline n'oldu?" dedi meraklı bir havayla. 

İtiraf etmekte zorlansam da heyecanlı görünüyordu.

"Önemli bir şey değil, bir bardak kırdım da.-"

Lafımı yarıda kesip gülümsedi.

"Çok çekici..." 

Bana çok tuhaf gelmişti, aynı zamanda da rahatsız edici. Göz ardı etmemem gereken bir durumdu fakat o kadar muhteşem biriydi ki; unuttum gitti. Buluşmanın ardından beni eve bıraktı. Karnımda sanki kelebekler uçuşuyordu. 

 Henüz buluşmamızdan sonra bir saat geçmişken kapım çaldı. Bir pastahaneden sipariş gelmişti. Parası ödemişti ve pastayı aldım. Üzerinde küçük bir not duruyordu. Bu çocuk gerçekten en iyisiydi! Ya da ben öyle düşünmüştüm.

"Seveceğin türden... ;) Afiyet olsun."

 İyi bir dinleyici olduğunu o an tescillemiş oldum. Çilekli pastaya bayıldığımı söylemiştim, o da çilekli pasta yollamıştı. Ona teşekkür ettiğimi yazdığım bir mesaj yolladım ama cevap vermedi. İlk konuşmada da geç cevap vermediği için üstüne gitmedim. Ne sorun olabilirdi ki zaten? Pastayı yerken dizimi izlemeye devam ettim. Yine uykum gelmişti ama bu seferki dehşet bir uykuydu. Her şeyi sonlandıracak bir uyku...

 Gözümü açtığımda odamda değildim. Salonun ortasında bir sandalyeye bağlıydım. Delicesine başım ağrıyordu. Panikle çırpındım ama bedenim çok bitkindi ve hareket edemiyordum. Bir dakika sonra gerçek anlamda kanımı donduran bir şey oldu. Tam sağ omzumun üzerine kafasını uzatıp o güzel gülümsemesiyle bana bakıyordu.

"Sürpriz!!" dedi sırıtır halde. 

Ne olduğunu anlamaya çalışırken dolaşıp önüme geldi. Elindeki bıçağı gördüğümde olacakları anlamıştım. Her şey için çok geç kalmıştım. Yaklaşıp bıçağı sanki beni işaretlercesine boynuma sürttü.Korkudan dilim tutulmuştu. Yine de zor olsa da konuşmaya çalıştım.

"Neden? Bunu yapmak zorunda değilsin."

Titriyordum. Benim aksime çok rahat bir halde bıçağı kalem çevirir gibi çevirdi elinde. 

"Biliyor musun boynunda büyük bir kesik varken çok daha güzel olacaksın..."

Lydia H.(21) evinde boğazı kesik bir şekilde bulundu. Ölüm nedeni: Kan kaybı. Katilin eşgali ve kim olduğu bilinmiyor.

İşte bu benim ölüm hikayem.

Hikaye şahsıma aittir. Umarım beğenmişsinizdir. :)

Dehşetin İçinde/Kısa Korku HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin