Yusuf'un gömleği gözler açıyorsa, bil ki yüreği neler, neler açar. Ey kirpiklerimin perdesi gözüme Yusuf'tan başkasına yol verme!
MEYRA'NIN ANLATIMINDAN...
Tesadüflere hiç bir zaman inanmamışımdır. Bir şey oluyorsa herkesin alnında yazılan o kaderdir. Kimse bilemez bugün veya yarın başına neler geleceğini. Kimse bilemez ne zaman öleceğini. Mesela bugün Bulut'un artık benim matematik öğretmenim olacağını bilmiyordum. Bu da bir tesadüf değildi eminim. Ya Bulut benim bu okulda okuduğumu bilerek geldi ki, böyle bir şey ihtimal vermiyorum. Ya da bu da bir kaderdi. Ne yalan söyleyeyim Bulut'a daha çok sempati duyuyordum. Ne bileyim beni içine çekiyordu. Hiç bir şeyi manasız yapmıyordu. Ders anlatması bile diğer öğretmenlere göre daha farklıydı. Eğlenceli anlatıyordu en başta. Sonra sıkıcı değildi diğer öğretmenlerin ki gibi. Şu ağzının suyu akan kızlar da olmasa daha iyi olacak her şey. Resmen yiyip bitirdiler adamı.
Neyse kim bitirirse bitirsin. Beni ilgilendirmiyor. İsmim söylendiğinde düşüncelerimden arındım. Bulut bana sesleniyordu.
"Efendim Hocam?" Dediğimde sırıttı.
Bulut "Kalk ve tahtada ki soruyu çöz." Dediğinde bir soruya bir Bulut'a baktım. Allah aşkına benim ne işim olur matematikle.
Bulut "Öyle boş boş bakmaya devam mı edeceksin? Hadi kalk" Dediğinde birkaç kişi kıkırdadı. Hemen kötü bakışlarımı atıp ayağa kalktım. Matematik kim ben kim ya? Tahtaya doğru yürüdüm. Soru bana baktı ben soruya.
"Hocam bu soru yanlış." Dediğimde sınıf tekrar kıkırdadı.
Bulut "Nesi yanlış söyle bende öğreneyim." Dediğinde bu sefer ben sırıttım.
"Ben bu üstün zekamla çözemediysem eğer kesin yanlıştır." Dediğimde sınıf kahkahaya boğuldu. Bulut ise gülmemek için kendini tutuyordu.
Bulut "Geç yerine üstün zekalı." Dediğinde yerime geri oturdum.
Cemre "Kızım karnıma ağrı girdi. Yapma şöyle şeyler ya." Dediğinde bende güldüm. Benim çözemediğim o soruyu Bulut bir kaç işlemle anlatarak hemen çözmüştü. İnanmayacaksınız ama anladım. Ben bir matematik sorusunu anladım. Bu günü tarihe geçirin. Ben bir dâhiyim. Neyse sakinim.
15 dakika sonra teneffüs zili çaldı. Bulut bana seslenince kızlara 'ben sonra yanınıza gelirim' deyip Bulut ile birlikte çıktık sınıftan.
"Niye çağırdın beni?" Diye sorduğumda cevap vermedi. Eski buz adam haline geri döndü. E tabi o kızların önünde baya bir güldü. Benim yanımda yine buz adam. Ne diyorum ben ya? Yine saçmaladım. Somurta somurta peşinden yürüdüm. Bir odanın önüne gelince durdu. Hızımı alamayıp sırtına çarptım.
"Ah kafam." Deyip kafamı tuttum.
Bulut "Önüne bakmazsan böyle 'kafam' dersin." Deyip odanın kapısını açtı ve içeri girdi. Ardından da ben girdim.
"Önüme bakıyorum ben bir kere." Dediğimde masanın önünde ki koltuklardan birine oturdu.
Bulut "Belli oluyor. Geç otur bakalım." Dediğinde karşısında ki koltuğa oturdum.
"Ne oldu? Beni neden çağırdınız 'Öğretmenim'?" Diye sordum 'Öğretmenim' kısmını bastırarak.
Bulut "Konuşmamız lazımda ondan çağırdım."
"Bence de konuşmamız lazım. Mesela konuşmamıza senin benim nasıl öğretmenim olduğunla başlayabiliriz." Diyerek gözlerinin içine baktım. Bomboş bakışlar, soğuk duruş. Ne düşündüğü hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Keşke zihin okuyabilme gibi bir yeteneğim olsaydı. Ne düşündüğünü öğrenirdim o zaman. Anca hayal kurayım ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
Teen FictionKızın suçu adamın ilgisini çekip kendine aşık etmesiydi. Ama bunu yaparken ne adamın farkındaydı, ne de başına bela aldığının. Adam için yaş önemli değildi. Ne olursa olsun MEYRA onun kadını olucaktı. MEYRA AKSOY artık MEYRA BATUR olucaktı. Onu gö...