Bölüm 14

10 6 0
                                    

14

Ayla, caminin birinde gönüllü hocalık yapıyordu ve beş kuruş verdikleri yoktu, isteseler verebilirlerdi; ama vermiyorlardı işte. Ayla mutluydu orada, parada pulda gözü yoktu ki.

Sevgi ise bir tekstil atölyesinde çalışıyordu, atölye iflas etmişti birkaç ay önce.

Evin babası salonda televizyon başındaydı, iş kazası geçirmiş, felç kalmıştı. Bütün günü yatakta geçiyordu. 3 aydır perişandı. Evin annesi geçen sene kalp krizinden ölmüştü. Oturdukları gece kondu kiraydı.

"Ne oldu? dedi Ali, "Şu tekerlekli sandalyeyi aldınız mı?"

Ayla dedi ki: "Vermediler. Satıyorlarmış."

"Kullanılmış dandik sandalyeyi satıyorlar demek,

vay adiler! Verseler dua alırlardı. Ne biçim insanlar var !"

"E artık insanlar böyle. Nerdeyse günahlarını bile satmaya kalkarlar. Aç insanlar, ne yaparsın."

Evin annesi öldüğünden beri tepe takla olmuşlar, belediyenin ve komşuların yardımıyla geçiniyorlardı.

"Abla, tavuğu pişir yiyelim." dedi Mustafa.

"Tavuk mavuk yok sana; yemek yedik! Gelmedin yemeğe! Konuş dur şimdi."

Mustafa, ağlamaya başladı numaradan.

"Zırlama; arsız köpek seni! Sabah Ayşe teyzenin getirdiği bir tabak dolusu köfteyi silip süpürdün; biz yemedik!"

"Yemek ne var?" dedi Ali.

"Patates yemeği."

"Sen en iyisi patates kızart bana. Patates yemeğini canım çekmiyor. Dün de onu yedim."

"Olmaz; uğraşamam" dedi Ayla, evin yemek işinden o sorumluydu.

Ali, tatlı tatlı yalvarınca hayır diyemedi. Tavuk da kızarttı, çay yaptı.

Mustafa ağlayıp yatmaya gitmişti, Ayla onu uyandı: "Tavuk kızarttım, kalk da çorlan!"

SEVMEK  ZAMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin