18
Erdem kuşların hikayesini anlatıyordu ve Ali büyülenmiş gibiydi kuşları seyrederken. Onlardan gözünü alamıyordu, "şu kuş benim olsa" diye düşünüyor, sonra gözü gönlü ötekine kayıyordu. "Bu daha güzel, bu kuş benim olsa" diye içinden geçiriyordu.
Erdem, kümesin içine girdi ve bazı yavruları çıkarıp gösterdi.
Yeme yeni vurmuş onlarca yavru vardı kümeste.
"Abi, bir çift yavru versen olmaz mı?"
"Ziyan edersin; veremem."
Erdem, hırsızlık olaylarından söz etmeye başladı, birden gömleğini kaldırınca belinde duran tabanca ortaya çıktı: "Kendine güvenen gelip çalsın kuşlarımı, leşini sererim yere, köpek de var. Kimse kuşlarımı çalamaz."
Bu sırada arka bahçeden bir kadın sesi yükseldi:
"Fatih, kes şu müziğin sesini ve bahçeye çık!"
Hemen sonra güneş gözlüklü kadın ön bahçeden geldi: "Erdem, şu oğluna söyle de gübreleri yaymamda bana yardım etsin!"
"Karışmam. Sonra oğlanla ben kötü oluyorum." Güldü.
"Sen gel yardım et."
"İşlerim var."
"Hiçbirinizde iş yok. Domatesler büyüsün havanızı alırsınız, tekini bile yedirmeyeceğim size!"
Erdem güldü: "Sen bilirsin hayatım."
Kadın gerideki masadan bir sandalye çekip oturdu.
Az sonra evin kapısında uzun saçlı, bir kulağı küpeli, keçi sakallı 18 yaşındaki genç adam göründü, sırtında sırt çantası vardı, yanaştı onlara.
"Anneciğim, sana yardım etmek isterdim; ama Aysel'i denize götürmeye söz verdim. Üzgünüm."
"Hadi be sen de! Dün yardım etme sözü vermiştin."
"Ama deniz işi çıktı." Güldü Fatih, gitti.
Kadın gözüme Ali'ye dikmişti. Ali dedi ki: "Abla, iş neyse ben yapabilirim."
"Vaktin var mı?"
"Var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ZAMANI
RomanceSıklıkla onu sevmek imkansız deriz, ulaşılmazdır. Ama sen dene; çünkü imkansız yoktur OKUYANLAR ŞÖYLE YORUM YAPTILAR FACEBOOK SİTESİNDE: Burak Karaoğlu: "Muhteşem olmuş abi devamı da gelecek mi?" "Devamını yazmayı düşünüyordum, ha senin gibi arkada...