Bölüm 2

22 7 0
                                    

2

"İyi dedin, araba çarpıp öleceksem ya, tavuk yiyip ölsem mutlu ölürüm."

Ali güldü: "Bakarız. Git eve."

Mustafa sevindi, ellerini cebine sokmuş, eve ilerliyordu.

Ali, az ilerledi, durdu, geri dönüp kardeşine baktı: "Paşam!" dedi içinden, "Hayat o kadar zor ki. Umarım kendini kurtarmayı başarırsın."

Tam yoluna devam edecekti ki içinden bir şey koptu. Sessizce koşup yanaştı. Kardeşinin ensesine hafif bir tokat vurdu. Mustafa korkmuştu. Ama abisi olduğu anlayınca sırıttı. Çocuğun sümüğü akıyordu. Ali, burnu tuttu, "hış de." Sonra sümüğü yere attı. Yerde bulduğu kağıda elini sildi.

"Doğru eve!" dedi, kardeşinin kıçına hafif bir tekme attı şakadan, Mustafa yere düşecek gibi oldu, ikisi de güldü.

Ali, işin yolunu tuttu.

Mustafa az ilerledi, güneşten bunalmıştı, ağacın altına, kaldırım kenarına oturdu ve uzaklaşan abisine bakıp dalıp gitti hayallere.

Mustafa sık sık abisini beklerdi akşamları, buralarda bir yerlerde, evin yolunda. Abisi ona ufak bir hediye getirmiştir diye. Bir paket çekirdek, ufak bir çikolata, bir gofret...

Mıstık derlerdi ona, evin en küçüğü olduğu için el üstünde tutulurdu. Mavi gözlüydü, sevimliydi ve ailenin tek mavi gözlü oğluydu. Onda kimsede olmayan bir güzellik vardı.

SEVMEK  ZAMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin