11

1.3K 141 22
                                    

-Audrey-

Dişlerimi fırçaladıktan sonra kendimi yatağa attım. Sokak lambasının ışığı suratıma vuruyor ve beni sinirlendiriyordu. Sırtımı pencereye doğru çevirip gözlerimi yumdum.

Aklıma ilk gelen şey Izabel oldu. Bugün benim için yaptıklarını asla unutmayacaktım. Unutma konusuna gelmişken Izabel eski oyun salonunu unutmamıştı. Bu istemsizce beni gülümsetmişti.

Beni bırakmayacağını, yanımda olacağını söylemişti. Bu cümleler benim için çok kıymetliydi. Bu cümleler benim sevdiğim kızın dudaklarından dökülen cümlelerdi.

Evet, onu seviyordum. Onu nasıl sevemezdim ki? Sevmemek çok zor bir şeydi. Duygularımı görüşmediğimiz yıllar içerisinde bastırdığımı sanarken bugün onu gördüğüm an kendimi kandırdığımı anlamıştım. Onu hâlâ seviyordum. Onun beni sevip sevmediğinden emin değildim ancak lise yıllarında olsa bile bir zamanlar onun kalbinde yer almıştım.

Bugün gözyaşımı silmiş, elmacık kemiğimi okşamıştı Izabel. Bu... Muhteşem bir şeydi.

İçim kıpır kıpır olmuşken uykuya dalmakta zorlanmıştım. Telefonumu elime alıp Izabel'e mesaj atmaya karar verdim.

Audrey_Dolores: Uyudun mu?

Telefonu yatağıma koyduktan kısa bir süre sonra Izabel'den cevap geldiğinde şaşırmıştım çünkü saat üçe doğru geliyordu.

Izabel-Lacombe: Hayır. Uyuyamadım.

Izabel-Lacombe: Sen nasıl oldun? İyi misin?

Audrey_Dolores: Daha iyiyim. Eve döndüğümde Martha teyzenin puding yaptığını görünce keyfim yerine geldi.

Izabel-Lacombe: Güzel, sevindim senin adına.

Audrey_Dolores: Sen iyi değilsin galiba.

Izabel-Lacombe: İyiyim.

Audrey_Dolores: Neden uyumadın peki? Benim tanıdığım Izabel bu saatlerde çoktan uyumuş olurdu.

Audrey_Dolores: Yoksa bu alışkanlığını bıraktın mı?

Izabel-Lacombe: Hayır bırakmadım.

Izabel-Lacombe: Sadece...

Audrey_Dolores: ?

Audrey_Dolores: Anlat bana Izabel.

Izabel-Lacombe: Bahçeye çıkabilir misin Audrey?

Audrey_Dolores: Ne?

Audrey_Dolores: Tanrım buraya mı geldin?

Telefonumu yatağa bırakıp kapıya doğru koşturdum. Aynaya bile bakmadan kapıyı açıp bahçeye çıktığımda Izabel elleri cebinde karşı kaldırımdan bana gülümsüyordu.

Yanına gittiğimde hiçbir şey söylemedi. Gözlerimin içine bir süre baktıktan sonra ellerini omzuma yerleştirdi.

"Dinle Izabel, ben... Buraya senin için geldim. Yani..."

Neredeyse duyamayacağım bir ses tonuyla, "Seni düşünüyordum." dedi.

Yutkundum.

"Ben de seni düşünüyordum."

Ellerini omuzlarımdan çektikten sonra kaşlarını kaldırdı.

"Öyle mi? Ne düşündün mesela?"

Gerçekten söyleyecek misin? Saçmalama Audrey. Ona hislerinden bahsedip aptalca bir hareket yapma!

"Sadece... Bugün benim için yaptıklarını düşünüyordum. Sana ne kadar teşekkür etsem az."

Karanlıkta yüz ifadesini pek seçemediğim için ne tepki verdiğini anlamakta zorlanıyordum. Bir süre ayakta sessizce durduk. Izabel'in nefes alıp verirken burnundan gelen ince ses gülümsememe sebep olmuştu. Sanırım sabaha kadar bu sesi dinleyebilirdim.

Izabel yerde bir şeyi ezdikten sonra hızla bana baktı.

"Audrey."

"Izabel." diye karşılık verdim.

Yüzünü ovuşturdu.

"Ben... Artık dayanamıyorum. Seni seviyorum Audrey. Seni gittiğin günden beri özlüyorum. İçimde saklayamıyorum. Çünkü bir kez daha pişman olmak istemiyorum. Sana lise yıllarında açılamadım ve sen gittin. Beni bıraktın. Bir kez daha gitme Audrey. Seni seviyorum lütfen bir kez daha gitme."

Izabel'in son cümlelerini söylerken sesi titremişti. Gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Bu benim de gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Elinin tersiyle gözlerini sildikten sonra bana baktı.

"Bir şey söyle Audrey. Lütfen..."

Izabel'in yüzünü ellerimin arasına alıp alnımı alnına dayadım. Bana yaptığı gibi ben de onun elmacık kemiğini okşadığımda yaşlı gözleri kısıldı, çenesindeki gamze ortaya çıktı.

Gözlerimi dudaklarından ayırmadan, "Seni seviyorum." diye fısıldadım. Art arda bu cümleyi tekrarlarken Izabel dudaklarıma yapışıp beni susturdu. Yumuşak öpücüklerine karşılık verirken tek dileğim bu anın rüya olmamasıydı.

E-Mail [gxg]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin