Bölümler düzenlenmeye alınmıştır. Lütfen hepsini baştan okuyunuz. Ancak o zaman anlarsınız.
Sabah gözlerimi zorlada olsa açmaya çalıştım ve yatağımdan kalkıp doğruca lavaboya geçtim. Musluğu açınca suyun kesildiğini anladım. Ama hep böyle olmaz mı? Zaten tutmakta zorlanıyorum. Kapıyı açmamla karşı odadan abimin çıktığını gördüm. O lavaboya ilk ben girmeliydim. Aşağıya koşarak indim ve suların kesilmediği tek lavaboya doğru koşmaya başladım. Hedefime ulaşmışken abimin saçımı çekmesiyle bağırmaya başladım.
"Anneeee! annnneeee!!! Ahh! Saçımm! Ayy! Anneeeeee!"
Off canım çok yandı. Pis hayvan acıttı. Madem öyle sana ne olursa olsun bu lavaboyu bıeakmayacağım!
"Baba şu oğlunu başımdan alır mısın? Altıma edeceğim şimdi."
Yok bu henüz yeterli değil!
"Aaa Sunacığım sen mi geldin?"
Abim yavaş yavaş saçımı bırakıp üstünü düzeltip arkasını döndü. Bende lavabonun kapısını açıp içeriye girdim ve kapıyı kilitledim. Klozetin kapağını kaldırıp işimi hallettikten sonra ellerimi yüzümü yıkadım. Ses var mı diye kulağımı kapıya dayadım ve ses duyamayınca kiliti açıp lavabodan çıktım. Ama abimi sinirli bir şekilde kapıda bulmayı ummuyordum. Abimin gireceği anda Alya bacağımın arasından geçerek kapıyı kapatıp kilitledi. Abim yine sap gibi kapıda dikilmişti. Bizim bacaksızda ablasına çekmiş işte, aferin kuzuma. Geri odama doğru çıkmıştım. Kıyafetlerimi giyinip, çantamı da alıp hazır bir şekilde aşağıya indim. Kahvaltımı yaptıktan sonra sofradan kalktım. Ağabeyimin de hazır olduğunu gördüm ve beraber evden çıktık.
Bugün okulda boya şenliği düzenlenecekti. Her yıl nisan ayında bir ortaokulu kendimize kardeş okulu seçer ve onlarla iyi anlaşmak ve onları tanımak adına yapılırdı. Bu okul Alyaların okuluydu. Dün Alya söylemişti. Bunun için çok sevinmiş gece uyuyamamıştı. Onun heyecanlı hallerine tanık oldukça onu daha çok seviyor ve daha fazla öpmek istiyordum. Okulun önünde söğüt ağacının önünde toplanan bizimkiler beni bekliyorlardı. Arkadan hızımı alıp Yavuz'un sırtına bindim. Önce afallayan Yavuz, daha sonra beni sıkıca tuttu ve ağaçların arasında bir tur attırdı. Gülmekten ağzım kulaklarıma ulaşmıştı. Okulun içerisine giren otobüs ilerleyerek durdu. İnen çocuklar, hepsi birbirinde tatlı ve heyecanlıydı. Otobüsten inen Alya, koşarak kollarını belime sardı. Sarılmasını bitirdikten sonra parmaklarını açıp kapatarak eğilmem gerektiğini belirtti.
"Arven, şu çocuk benim olabilir mi?"
Bu kız şimdiden böyleyse ilerdeki halini düşünemiyorum. Kafamı gösterdiği yere doğru çevirip kime baktığına baktım. Bir dizini yere dayayıp küçük bir erkek çocuğuyla sohbet ediyordu. Ellerimden tutan Alya, beni çekiştirerek Farah'ın yanına götürdü.
"Merhaba. Bu okulda mı okuyorsun?"
"Evet küçük hanım."
"Adın ne peki?"
"Farah Gece. Senin adın ne tatlım?"
Alya dirseğiyle beni dürterek,
"Bana tatlım dedi, tatlım duydun mu?"
Bu çocuğun bu yaştaki heyecanını anlayamıyordum.
Mikrofondan çıkan ince ve tiz ses kulaklarımızı tıkamamızı sağladı. Ardından merdivenlerin önündeki sıramızda yerimizi aldık.
"Evet arkadaşlar dikkatinizi buraya verin hadi! Bugün bildiğiniz üzere boya şenliği var. Yalnız bu boyamayı sadece bizim belirlediğimiz dört sınıf yapacak. Birinci katı 9/A'ya, ikinci katı 10/B'ye, üçüncü katı 11/C'ye ve dördüncü katı 12/D'ye verdik. Sıralamayı alfabetik olarak yaptık. Diğer öğrenciler sıra halinde sınıflarına gidip derslerini işleyecek. Okul duvarlarını boyayan sınıflar ise sınıflara dağılan öğrencilerden sonra katlarındaki görevlerine başlayabilirler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAH 1: UYANIŞ
ФэнтезиHenüz hiç bir şeyin farkında olmayan bir kız ve ona benliğini kazandıran genç bir adam. Siz aslından uzak, kendinizi tanımayan biri olsaydınız ne hissederdiniz? Ya da hayatınıza birileri müdahale etse, size hak etmediğiniz bir yaşam sunsa ve siz b...