Sabaha kadar hiç uyumadan öylece yatağımda oturup tüm vaktimi düşünerek geçirdim. Bugün kesinlikle okula gitmek istemiyordum. Yarışma falan umurumda bile değildi. Umrumda olan tek şey bana neler olduğu ve olacağıydı? Belki de çoktan bu şehri terk etmem gerekliydi. Bu diyardan uzaklara gitmemin tam sırasıydı.O beni çağırıyordu. Yanındaki yaratıklarla birlikte beni istiyorlardı. Ne yazık ki onlarla başa çıkamayacak kadar acizdim. İçimdeki sakinliği ve huzurumu geri istiyordum. Hayatımı bütün renkleriyle geri istiyordum. Bunu talep olarak değil hakkım olarak istiyordum. Kalemler her ne kadar benim elimde olsa da usta resim çizemiyorsa bu bir şeyi ifade etmez öyle değil mi? Hata yaptım belki de. Yaşarmış sulu gözlerle hayatıma bakıyordum. Buğulanmış bir saydam cam arkasından...
Bu hikâyeyi ne olursa olsun ben yazıp ben bitirmeliydim. Bunu kendim ve ailem için yapmalıydım. Üzerime bir şeyler geçirerek odamdan çıktım. Babamın odasına girerek araba anahtarını alıp çıktım. Askılıktan aldığım deri ceketimi üzerime geçirerek garaja indim. Sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdım. Mümkün olduğunca ayağımı gazdan çekmedim. Zihnimin bir köşesinde kâbûslarımdan kalan görüntüler işleniyordu. Beni sürükleyişleri, yaratıklar, çift başlı liderleri ve Alya'nın boğazının kesildiği anlar. Dayanamıyordum. Her düşündüğümde gözlerimin dolmasını engelleyemiyordum. Böylelikle daha fazla gaz pedalına körüklendim. Önümdeki uçurum, belki de ölmem gerektiğine bir işaretti. Başımdaki keskin acı şiddetli bir ağrıya sebep oluyordu.
"Korkak!"
"Deli olduğunu düşünüyorum senin!"
"Onlara çoktan haber verdim. Seni aramaya çıktılar. Her an biri buraya gelebilir..."
"Binlerce insan sana emanetken onları yüzüstü bırakıp gitmeyeceksin değil mi? Üstelik tek kurtarıcı olan kişi sen iken?"
"Hâlâ deli gibi korkuyorsun. Bana karşı gelmek anlaşılan seni oldukça ürkütüyor. Yazık..."
Sadece basit bir kurmaca! Evet, basit ve aptal bir cesaretlendirme! Ama dönmeyeceğim. Görmediğim bir evren hakkında bir şey bilmeden öylece hayatıma devam edemem. Zor...çok zor!
"Hey! Ne yaptığının farkında mısın?"
"Gözün dönmüş senin. Kendine gel! Kendini öldürecektin aptal!"
"İstediğimde bu zaten! İstemiyorum anlıyor musun? Rol yapmaktan bıktım artık. Her gün üzüntüden kahrolurken bunu en yakınımdakilere bile belli etmemek için direndim. Yetmedi! Yine beni bulup hayatımın içine ettiniz! Unutmadan, En önemlisi de ne biliyor musun? Artık o deli dolu olan Arven yok! Hayatım istemeyeceğim bir şekilde yok oluyor. Bak bana, bana bir bak! Sence ben doğru kişi miyim? Ah..tabiki hayır. Bu hayatta isteyeceğim şey ne biliyor musun? Sadece sıradan olmak. Sadece bu."
Yüksek tonda başlayan sesim, sona doğru yıkılmışlığın hissiyatıyla darmadağınıktı. Güçsüzdüm. Hem de hiç olmadığı kadar.
"Biliyordun, biliyordun değil mi? Her şeyi en başından beri biliyordun."
Uzun bir süre sadece onun gözlerine baktım. Her şey açık değil miydi zaten?
"Peki! Koca bir Dünya yok olurken de hiçbir şey umrunda olmayacak öyle mi? O hiçbir şey bilmediğin evrende tüm insanların aç olduğunu biliyor muydun? Küçük bir kuru ekmeğe ihtiyaçları olduğunu? Her gün onlara buradan izinsiz bir şekilde yiyecekler götürdüğümüzü biliyor muydun? Niye peki? Ha! Niye? Çünkü Arven hanımın keyfi bozulmasın! Çünkü Arven hanım üzülmesin! Bilmene rağmen bizi hiç merak etmedin, umruna bile gelmedik değil mi?Bencilin tekisin Arven Nur Viral! Tamam mı? Bencilsin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAH 1: UYANIŞ
FantasyHenüz hiç bir şeyin farkında olmayan bir kız ve ona benliğini kazandıran genç bir adam. Siz aslından uzak, kendinizi tanımayan biri olsaydınız ne hissederdiniz? Ya da hayatınıza birileri müdahale etse, size hak etmediğiniz bir yaşam sunsa ve siz b...