Jungkook
30 Aralık 2010Benim hayatım her zaman karanlıktı. Hiç bir zaman bana aydınlık tarafını göstermedi. Annem ve babamı daha 10 yaşında kaybetmiştim. Sırf benim okulda yaptığım aptalca yaramazlıklardan dolayı annem ve babam okuluma çağırılmıştı. Dönüş yolunda ise annem ve babam kavga etmeye başladılar. Zaten babam o aralar fazla sinirliydi.Arabayı hızla sürmeye başladığında olacaklardan habersiz korkuyla arka koltukta oturuyordum.Birden birbirlerine bağırmaya ve hakaret etmeye başlamışlardı. Bende onlar kavgayı sonlandırsınlar diye özür dilemeye ve bir daha yapmayacağıma dair şeyler söylüyordum.Herşey biranda olmuştu. Babam dönüp bana baktığında birden önümüzde beliren araba ile ne yapacağını bilememiş ve direksiyonun hakimiyetini kaybetmişti.Anayolda arabamız taklalar atıyordu. Ters bir şekilde duran arabadan duyduğum çığlıklarla ve siren sesleriyle hareket etmeye çalışmıştım. Görüş açıma giren polis beni ordan çıkartmaya çalışırken gözüm annemle babama takıldı. Gördüğüm görüntü ölmek istememe sebep olmuştu. Keşke benide o arabada bıraksalardı.Arabadan duman ve yanık kokusu çıkmaya başlamıştı. Polis dahada acele etmeye başlamıştı. Keşke..keşke beni ordan çıkartamasaydı diye hala dua ediyorum.Polis "araba patlayacak çabuk yardım edin" diye bağırmasıyla iki adam daha gelip beni arabadan çıkartmışlardı.Ağlıyor ve annemle babama koşmaya çalışıyordum. Adamlar beni oradan uzaklaştırmaya çalışıyordu. Birden araba büyük bir patlamayla yanmaya başladı.İçinde hala annemle babamı görüyordum. Yanıyorlardı...
O an adamların elinden kurtulmuş bağırarak onlara koşmaya başlamıştım. Son anda bir adam beni belimden kavrayıp kucağına almıştı. O kadar çok acı çekiyordum ki sanki bende onlarla birlikte yanmıştım ama benimkisi daha acıydı. Bu acıya daha fazla dayanamayıp kendimi bırakmıştım. Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım.Yanı başımda amcam vardı.Günümüz...
|yazardan|
Jungkook her sabah kalktığında ölmek için dua ediyordu. Akşam uyumadan önce yarın uyanmamayı diliyordu. Bir kaç gün önce yaşanan olaydan sonra artık ölü gibiydi.
Flashback
1hafta önceYağmur o kadar çok yağıyordu ki etraf net bir şekilde görünmüyordu. Jungkook'un telefonuna bir mesaj geldi.Mesaj kendisini yıllardır seven artık takıntı haline getirmiş olan Minjae'dendi. Mesajda onu sahilin kenarındaki kayalıklara beklediği yazılıydı. Jungkook gelmeyeceğini yazıp gönderdi. Jungkook onu her zaman reddetmişti. Onun psikopat olduğunu biliyordu kendisine takıntılı olduğunu da. Okulda sürekli Jungkook'un peşindeydi öyle ki Minjae'nin korkusundan dolayı kimse Jungkook'un yanına bile yaklaşmıyorlardı. Hatta ailesi onu psikiyatriste götürmüşlerdi. Minjae'nin bunu kabul etmeyince son çare Jungkook ile konuşmuşlardı.Jungkook ise onlara nazik bir dilde bunu yaparsa daha çok bağlanacağını ve daha kötü olacağını söylemişti.
Jungkook'un telefonu çalmaya başlamıştı. Arayan Minjae'di. Açmak konusunda kararsız kalsada önemli bir şey olabileceğini düşünüp açtı.
"Alo"
"Jungkook söz veriyorum bu sefer son. Son kez konuşalım lütfen bundan sonra seni istemezsen rahatsız etmicem. Sana söz veriyorum.""Konuşacak bir şey yok anla artık. Banada kendinede zarar veriyorsun."
"Lütfen son diyorum, bunca yıl sana kalbimi verdim. Sen iste canımı veririm lütfen. Bunu bana çok görme, l-lütfen."
Telefonda duyulan seslerden Jungkook onun ağladığını anlamıştı."Tamam, 10 dakikaya gelirim."
"Jungkook gerçekten teşekkür ederim. Seni seviyorum, ölümüne çok seviyorum."
"Kapatıyorum orda görüşürüz"
Jungkook ayakkabılarını giyip evden çıktı. Hava yağmurlu olduğu için siyah kazağın şapkasını kafasına geçirdi.
Yağmurdan dolayı acele etti.
Kayalıkların kenarına geldiğinde derin bir nefes aldı ne de olsa bu sondu. Söz vermişti bir daha kendisini rahatsız etmeyeceğine söz vermişti.Minjae arkası dönüktü. Ağladığı sarsılan omuzlarından ve hıçkırıklarından anlaşılıyordu. Jungkook ona seslendi. Konuşacağı konuyu ve neden ağladığını merak ediyordu. Minjae onun sesini duyunca arkasını döndü. Perişan bir halde görünüyordu. Ağlamaktan kızarmış gözleri ve elindeki içki şişesiyle sarhoş olduğu belliydi. Jungkook onun bu halini görünce içi parçalandı. Ona doğru bir adım attı ve "iyi misin" diye sordu.