[Bu boş bölüm için gerçekten çoook özür dilerim. Bok gibi oldu ve boştu. Ama haftaya bunu telafi edicem merak etmeyin.
Bu arada bölüm günü seçmeye karar verdim. Yani her pazar yb gelecek
veeeee THE WAY serisi yapıcam yani konuları farklı olucak bir seri. Yapacağım serinin diğer hikayeleriyle ilgileniyorum bu aralar onların konusunu da sizlerle paylaşıcam. Muhtemelen haftaya o hikayeleride sizlerle paylaşırım. Onlar bu hikayemeden daha profesyonel ve güzel olacak diye tahmin ediyorum çünkü artık acamiliğim yok ve konuları bence mükemmel.
İyi okumalar♡]
Arabaya bindiğimizde Taehyung'a baktım ama o hipnotize olmuş gibi yüzündeki gülümsemeyle boynuma bakıyordu. Elimi boynuma getirdim bir şey mi var mı acaba diye ama elime bir şey gelmemişti.
Hafifçe kıpırdanıp dikkatini yüzüme vermesini sağladım.
Gözlerime baktığında sırıtması genişlemişti. Kahkaha atmaya başladığında gülecek ne olduğu konusunda hiç bir fikrim yoktu.Ona anlamaz gözlerle baktığımda gülmesini durdurdu ve aynayı işaret ederek konuştu.
"Ahh fark etmediğine inanamıyorum. Kim bilir farkında olsaydın masada Jin hyungun bakışlarını gördüğünde ne yapardın. Onun bakışlarından da mı anlamadın!?"
İşaret ettiği yere baktığımda dikiz aynasını biraz kendime çevirdim.
E yüzümde bir şey yoktu ki.
Gözlerim yavaşça boynuma kaydığında şokla ellerimi boynuma götürmüştüm.İnanamıyorum!
Boynum resmen mosmordu.
Jin hyung bunları görmüştü.
Yerin dibine girmek istiyordum.Tanrım nasıl bakarım şimdi yüzüne.
Hayvan nasıl yediyse boynumu.
Ben bunu nasıl fark edemedim yaa?
Zaten belliydi o sikik kadının öfke dolu gözlerinden. Taehyung'un boynuma kayan gözlerinden, jin hyungun sırıtarak bakmasından.
Akıl bırakmadı ki bende.
Ona döndüğümde hala gülmesi beni sinirlendirmişti.
Omzuna hafif yumruk atıp sinirle ona baktım.
Hemen ceketimi boğazıma kadar çekecektim ki elimin üzerine elini koyarak durdurdu.
"Açık kalacak. Benim imzam onlar. Sen benimsin. Bunu herkes bilmeli ve sana dönüp bakmamalılar bile. Benim olduğunu anlayacaklar ve buna cesaret dahi edemeyecekler. "dediğinde durup onu izledim.
Bir kaç dakika sonra bakışmayı bozup önüne döndü."Kemer"
Dediğinde omuz silktim.Ne!? Onun takmasını seviyordum. Bu acayip hoşuma gidiyordu. Benim için anlamlı bir şeydi. Her zaman onun takmasını istiyordum. Biraz şımartılmayı hak ediyordum.
Sırıtıp bana eğildi. Kemeri eline alıp yerine taktı.
Kafasını kaldırıp 'yaramaz kookie'yi çok seviyorum 'dedikten sonra dudağıma küçük bir öpücük verip geri çekildi.Aptal gülümsememi durduramazken o da arabayı çalıştırdı.
Biraz ilerledikten sonra ormanlık bir alana girdik. Merakım oldukça fazla artmıştı.
Biraz daha ilerledikten sonra arabayı durdurup bana döndü. Emniyet kemerimi kendisi çıkarttıktan sonra dudağıma da hafif bir buse kondurdu.
Arabadan inip benim olduğum yöne gelerek kapımı açtı. Elimi tutarak indirdi. Bu benim gülümsememe sebep olurken o da yürümeye başladı.
El ele ilerlerken bu eşsiz ortamı inceliyordum. O kadar huzurluydum ki. Ağaçların sonbahara girmemize rağmen hala yemyeşil olan yaprakları, mükemmel derecede güzel olan toprak kokusu. Kuşların cıvıltısı. Herşey çok güzeldi. Biraz daha ilerledikten sonra bir ağaç evin önüne gelmiştik. Gözlerim şaşkınlıkla yukarı çıktı.