Karnimda ucusan kelebekler
Cok tuhaf bir rüya görmüstüm hem de cok tuhaf. Cocuklugumdan beri beni sevdigini iddia eden adam rüyama girmisti hem de sebepsiz yere. Ben onu hic bir zaman sevmemistim, hic bir zaman „Aradigim kisiyi buldum, baskasini istemem!“ düsüncesine kapilmamistim onu görünce. Hatta belki de gicik oluyordum onu gördügümde, oysa bana hic bir zarari dokunmamisti. Bu yüzden onu rüyamda görünce cok sasirmistim. Daha tuhaf olan birsey varsa oda rüyanin icerigi idi. Rüyamda ben agliyordum, cok caresiz ve mutsuzdum , birden onu görüyordum ve onun omzuna yaslanip hickirarak aglamaya basliyordum. Rüyamda burda bitmisti zaten ama etkisi hala üzerimdeydi. Aslinda eskiden de aklima gelmisti bir cok kez cünkü onun evlenilecek biri oldugunu ama aramizda elektrik olmadigini düsünüyordum. Yani mantiken aklima cok yatiyordu ama ask yoktu. Sabah uyandigimda cok düsündüm acaba ona yazsam mi yazmasam mi diye. Maksadim onu rahatsiz etmek sacma rüyalarimi anlatip kafasini sisirmek degildi, sadece merak ettim nasil oldugunu. Belki de basina birsey gelmisti ve ben onu bu yüzden rüyamda görmüstüm. Beklemedigim kadar rahat ve samimi bir cevap verdi . Bir kac gün halimizi hatrimizi sorduktan sonra ona o geceki gördügüm rüyami anlattim. Oda buna cevap olarak „Belki bu bir isarettir , belki de gercekten caresizliginde basini benim omzuma koyabilecegini anlaman lazim J „ yazdi. Acikcasi ona karsi hala hislerim olmamasina ragmen kafam cok karismisti. O gece ki gördügüm rüya… Bu cevap… Onun karakteri… hepsi acaba bir isaret miydi sahiden? Acaba ona bir sans vermeli miydim? Beni mutsuzlugumdan kurtaracak olan kisi omuydu?
Bir ay sonra…
„Abla bakkkk bana ne aldi! „ diye kucagimda tatli bir ayi ve bir kalp seklinde olan üzerinde bana olan yazili bir pasta ile sevincle eve gelmistim. Ablam bu konuyla hic ilgilenmedi ama yine de pastamdan yedi. Normalde tatlilara özellikle pastalara bayilan ben bir dilim bile agzima almamistim. O gün beraber gecirdigimiz bir kac saat ve bana aldigi ayicik daha önemliydi benim icin. Ayrica ayicigin gizli bir fermuari vardi ve onun icerinde de bir kolye vardi. Simdiye kadar aldigim en anlamli hediye kolyeydi cünkü kolye sonsuzluk isareti iceriyordu. Kalbim kipir kipir , migdemde kelebekler , aklimda fikrimde tek o… Daha yeni beni eve birakmis olmasina ragmen sürekli telefona bakip ondan mesaj bekliyordum. O gün cok özeldi benim icin, ilk defa dogum günümü benim sevdigim ve beni seven biriyle geciriyordum. Cok mutluydum , öyle mutluydum ki sanki kimse ve hic birsey bunu bozamiyacak gibiydi. Öylesi duygulara kapilmistim ki sanki bu rüya hic bozulmayacak gibiydi. ..
Istanbula yolculuk
Dogum günümden fazla bir zaman gecmedi ve ben kendimi havalimaninda buldum. Yaklasik bir ay öncesinden arkadaslarimla ve rehberimizle ayarlamistik Türkiye´ye gidecektik hem de Istanbula. Türkiye´m , hasret oldugum vatanim, atalarimizdan kalma tasimiz topragimiz. Ilk defa böyle bir gezi programi yapmiyordum bu ikinci kez olacakti bu yüzden okadar heyecanli degildim. Tabi ki de Türkiyeye güzel kokulu memleketime kavusma istegi vardi icimde ama icim kipir kipir degildi. Tüm gece uyumamistim müzikle, kitapla, internetle sabahlamistim sabaha bir-iki saat kala da bavulumu hazirlayip cikmistim. Cikarken kimseyle vedalasmadim cünkü abim uyuyordu ve annem ablamda kaliyordu. Babam zaten bizimle yasamiyor. Aslinda icimde bir burukluk vardi cünkü annemlede vedaslasmak isterdim ama imkan yoktu elimde. Iki arkadasim babalari ile beni almaya gelmislerdi. Arabaya bindigimde biraz rencide olmustum cünkü elimde o´nun bana verdigi ayi vardi. Kim bilir babasi ne düsünmüstür 18 yasindaki kocaman kiz hala elinde ayiyla geziyor, diye düsündügüne eminim. Sonunda havalimaninda diger iki arkadasimla ve rehberimizle bulustuk. Ucaga binmeden son bir mesaj aldim „Kendine iyi bak, daha yazamazsin zaten görüsürüz“. Bir yandan gitmeden mesajlastigimiza sevinmistim bir yandan da icime tuhaf bir kusku düstü. Arkadasim bir cocukla konusmaya baslamisti ve bu cocuk ona gitmeden cok siki tembihlerde bulunmus oraya varir varmaz ilk arayacagi kisi onun olmasi gerektigini söylemisti. Aslinda biraz kiskanmistim cünkü orada biraz daha samimi bir veda bekliyordum. Ben yasadigimiz ülkeyi terk ediyorum ve o bana tek kendime iyi bakmami söylüyor, beni sevdigini ve ya ona oraya varinca hemen yazmam gerektigini hic söylemedi. Ve yolculuk baslamisti. Memleketimize varinca o sicaklik icimize isledi hemen. Yabanci ülkede insan bazen kendi topraginin yoluna , asfaltina, simitine ve cayina bile hasret kalabiliyor. En önemlisi de sicak türk insanimiz, kimse onlarin yerini tutamaz. Kimse onlar kadar icten samimi insanlar olamaz sanirim. Yurt disinda dogmus büyümüs burada yillarca okula gitmis olmama ragmen ne de cok seviyormusum Türkiye´yi meyerse. Sonunda kalacagimiz evi bulduk, Bakirköyde 3. Katta bir dairede kaldik. Iki haftamizi Istanbulda dolu dolu gecirdik, her yeri altina üstüne getirdik. Ben hatta ikinci haftasi sikilmaya basladim ve gitmek istedigimi söyledim. Bu duruma digerleri cok sinirlenmisti „ tüm senedir bunun hayalini kurduk, smdi ne sacmaliyorsun!“ diye tepkiler aldim. Hakliydilar tabiki de sonucta arkadaslar ile gezmeye gelmistik ama ben pek havamda degildim cünkü aklimda o vardi. Nereye gidersek gidelim yeni sevgili yapmis olan arkadasim ve ben sürekli „Keske onlarda burada olsayidi“ diye düsnüyorduk. Gruptan sadece o arkadasima anlatmistim onunla konustugumu, digerlerine hic bir sey söylememistim. Söylemedim ama caktirdim tabi dogal haliyle. Insan hayatinda kac kez severki? Ben cocuklar gibi telefona yapisip birakmiyor wlan bulmak icin mekan mekan geziyordum. Hatta bir gece otobüsle eve giderken „Rafet el roman- kalbine sürgün“ dinliyordum. Bu duygusal sarkiyi dinlerken tabi aklima o gelmisti ve camlarda buharliydi. Ben de fark etmeden büyük harfler ile onun ismini yazmisim cama. Yanimda oturan arkadasim hemen kulaklarimi cekip benimle dalga gecmeye basladi „Hayirdir, ne oluyor, hic birsey anlatmiyorsun“ felan gibi seyler. Ben de gülüp gectim hic birsey anlatmak istemiyordum ama pot kirmistim artik bir kere. Digerleri de süphelenmeye baslamisti zaten tavirlarimdan felan cünkü ergen asiklar gibi Istanbulu geziyordum. Hatta geceleri o ayicigimla uyuyordum. Okadar cok sevmistim ki o ayiyi. Aslinda ben zaten oyuncak ayilari zaten cok severim, arkadaslarim bana ayi alir hediye olarak bunu bildikleri icin. Böylece 2 hafta gecip gitti ve biz geri döndük.
