Eve geldiğimde gündeki bütün teyzeler evlerine dağılmıştı. Derin bir oh çektim. O neydi be?
Annemle birlikte evi toplamamız nerdeyse üç saati almıştı. Her yer çekirdek kabuğuydu. İyi ki odamın kapısını kilitlemişim diye düşündüm. Yoksa odaya giremezdik.Akşam yemeğinde ise sabahtan kalan yemekleri yemiştik. Babam biraz mırın kırın etse de annem
"Bana bak! Bu yaştan sonra kanepede uyumak istemiyorsan konuşma." diyince babam ağzına hayali bir fermuar çekmişti.Şimdi ise annemler karşı kanepede meyve yiyip televizyondaki bir diziyi izliyordu. Mert odasında takılıyordu ben de whatsapp grubundan bizimkilerle yazışıyordum.
Dağhan:O değil de bizim fizikçi Kel Hüseyin'i gördünüz mü? Lan adam bana instagramdan istek atmış.
Tarkan:He bana da atmış. Kullanıcı adı da CrazyBoy_. Anasını satayım senin boyluğun mu kalmış? Ellilik boy :)
Kıkır kıkır gülmeye başladım. Kel Hüseyin bize az azap çektirmemişti. Ama adamı da biz delirtmiştik hani. Dağhan bir keresinde tahtaya çıkıp halay çekmiş hocayı zorla kaldırmıştı. Oğlum yavaş bende kalp var dedikçe daha da hızlanmıştı Dağhan. Sonu hastanede bitmişti bu hikayenin. Yine güldüm gözüme gelen sahnelerle.
Yağızcan:Gerizekalılar hep siz yaptınız bu adamı.
Dağhan:Konuştu karnabahar çiçeği.
Nazlı: Ya doğru söylüyor çocuk siz bu adamı okulda iki tur koşturmuştunuz. Hastanede bitmişti sonu.
Bir de bu vardı adamı kandırıp iki tür koşturmuşlardı Tarkan ile Dağhan gerçekten benziyorlardı. Tek fark Tarkan çapkındı Dağhan ise kızları fazla takmazdı. Ama yine de Tarkan Dağhan'ın eline su dökemezdi. Ya çocuk mahallenin iki numaralı dedikoducusuydu. Birincisi Mukadder Teyze'ydi. Akşama kadar oturup çekirdek çitleyip onun bunun dedikodusunu yapıyorlardı.
Bahar:Hayır o değil de bir de adam benim resmime yorum yapmış. "Kızım o açıdan burnun büyük çıkmış." diye. İlla belli edecek fizikçi olduğunu.
Dağhan:Ya bu adam benim eserim işte. Bahar senin burnun hangi açıdan çekersen çek büyük zaten.
Bunun üzerine grupta koyu bir burun sohbeti olmuştu. Tabi bu düellonun kazananı Bahar'dı. Konu yüzü olunca Bahar asla yenilmezdi. En son Dağhan pes etmişti.
Dağhan: Tamam pes ve kes Bahar.
Tarkan: Ya şu olayı çok seviyorum. Dağhan sadece Bahar'ın çenesine pes ediyor.
Bahar: Ne sandınız? Öyle pes ederler işte.
Tarkan: Nerdesin lan?
Yağızcan: Dağhan şuan çöküşlerde kardeşim.
Dağhan: Ne çöküşü lan? Tuvaletteyim diye yazmadım.
Nazlı: Kesin tuvalettesindir. Biz de yedik canım.
Dağhan: Sen sus turunç.
Ben: Ya ne boş yaptınız?
Cenk Ali: Biri ne zaman bunu diyecek diye bekliyordum.
Dağhan: Hah ne kadar da birbirine benzeyen insanlar. Ya siz evlenin bence.
Gülümsedim. Dağhan'ın her zamanki sulu halleriydi.
Yağızcan: Bir daha böyle saçma espriler yapma!
Ve çevrimdışı. Sonra görüşürüz diyip herkes dağılmıştı. Yağız normalde sert biri değildi. Nadir sinirlenirdi. Ama böyle bir şey için sinirlenmesi saçmaydı. Ben bile bu kadar abartmamışken. Yağız ile diğerlerinden daha derin diyaloğumuz vardı. Onunla her şeyi konuşabilirdik. Dedikodu yapardık mesela. Çocukluklardan konuşurduk. Hoşlandığım bir çocuğu bile ona anlatmıştım. Dinlemişti beni kesmeden. Sonra tuhaf bir şey olmuştu. Konuşmadan gitmişti. Ertesi gün okula geldiğinde yine eskisi gibiydi. Ama hoşlandığım çocuğun haşadı çıkmıştı. Biri fena benzetmişti. O günden sonra benimle konuşmadı bile. Yağız'a anlattığımda 'Demek ki duyguların karşılıksız.' demişti. Üzülmüştüm ama uzun sürmemişti.