***
‘günaydın herkese.’
‘günaydın miniğim.’
Sabah evdekilerle huzurlu bir kahvaltının ardından hazırlanıp okula gitmek için evden çıktım. Tam kapıyı kapatmış ilerleyecektim ki arkamdan bir el belime sarıldı ve saçlarıma minik bir öpücük kondurdu. Arkamı döndüğümde tahmin ettiğim kişi olmasının verdiği rahatlamayla sıkıca sarıldım sevgilime. Beraber Neşe’yi de alıp okula gittik. Okula geldiğimizde Emir’e teşekkür edip arabadan iniyordum ki bir adet Emir engeliyle karşılaştım.
‘bir şeyi unutmadınız mı küçük hanım?’
Emir muzipçe sırıtıp bana bakarken Neşe her zamanki gibi beni yerin dibine sokmakla meşguldü.
‘hayır bir izin verin de dışarı çıkayım bari. Sonra rahat rahat-‘
‘NEŞE!’
‘hoşça kal Emir. Bıraktığın için teşekkürler.’
Neyse ki daha fazla bir şey söylemeden arabadan inmişti. Yüzümün kızardığını anlamak için aynaya gerek yok sanırım. Emir elleriyle çenemi kaldırıp yüzüne bakmamı sağladı.
‘hala benden çekiniyor musun yoksa?’
Hala Emir’in gözlerine bakamazken bir kahkaha attı. O anki sinirle koluna bir tane yumruk attım.
‘ah! eli de ağırmış benim sevgilimin. Acıttın ama.’
Tabi artık utanç falan kalmamıştı bende. Hele o büzdüğü dudaklar görünce.
‘Emircim. Biraz daha konuşursan tek acıyan yerin orası olmayacağının garantisini verebilirim.’
Emir’e yaklaşıp yanağına minik bir öpücük bırakıp arabadan indim. Sınıfa girdiğimi gören Neşe sırıtmaya başladı.
‘eğer bir daha Emir’in yanında öyle saçmalarsan, infazını vereceğim ve ölümün ellerimden olacak. Bundan emin olabilirsin tatlım.’
‘niye? Sen cellat mısın?’
‘saçmalama Neşe!’
‘saç malanmaz taranır bir kere.’
‘oha! Gerçekten bunu söylediğine inanamıyorum.’
Ben yüzümü buruşturmuş Neşe’nin yapamadığı espriye söylenirken sınıftan duyan bazıları ise Neşe’yi nasıl camdan atsalar onun planlarını yapıyorlardı. Haklılar yani. Ne diyebilirim ki.
Dersler geçmek bilmezken ben sadece Emir’i düşünerek zaman geçiriyordum. Ta ki hocanın sorusuna kadar.
‘Defne’cim bence bu soruyu sen çözmelisin.’
‘b-ben. Tabi hocam.’
‘boynu bükük ben umutsuzca tahtaya çıkıp soruyla bakışmaya başladık.
‘az önce bu sorunun benzerini çözdük. Yapabilmelisin Defne!’
‘şey hocam. Evet.’
‘dersi dinlemezsen olacağı bu tabi! Kendi yararıma anlatıyorum ben zaten…’
Hoca orda beni yerin dibine sokarak –ayrıca laflarını da sokarak- beni bir güzel pancara çevirdi. Hayır tamam. Anladık. Dinlemeliydik falan filan da neden daha arkasından bir ton şey söyleme gereği duyarlar ki! En sonunda özür dileyip yerime geçtim ve zil çaldı. Zamanlamaya kurban! 2 dakika önce çalsan ne olurdu sanki!
Günün geri kalan derslerini ‘dinledikten’ sonra son zil çalmış ve çıkışa doğru ilerliyorduk Neşe’yle. Emir’in sahneye çıkması gerektiği için bizi almaya gelememişti. Bizde Neşe’yle sallana sallana evin yolun tuttuk. Bugün Neşe bizde kalacaktı. Eve geldiğimizde ilk üstümüzü değiştirip yemeğimizi yedik. Sonrada odama çıktık. Önce ödevlerle uğraştık. Baya sıkıldığımızdan emin olduktan sonra bırakıp ‘teen wolf’un’ yeni bölümünü izledik. Diziyi aralarında yaptığımız uzun yorumlar sonucu olduğundan uzun sürede bitirdik. Ben yatakta Neşe koltukta uzanmış tavanı izliyorduk. Evet. Bu yaptığımızı saçmalığın bir açıklaması yok. Ama benim kafamda da Emir’den başkası yok. Sanıyorum ki Neşe’nin aklında da Bora’dan başkası yok.
İkimizde deli gibi sevgililerimizi görmek istiyorduk. Ben Neşe’ye nerdeyse kıvranarak kafamı çevirdiğimde o da aynı bakışlarla bana döndü. Tabi ikimizde kahkahayı bastık.
‘yok Neşe. Bu böyle olmayacak. Hadi kalk da bir sürpriz yapalım bizim çocuklara.’
‘işte bu yüzden en yakın arkadaşımsın bebeğim. Hadi.’
İkimizde bir güzel süslenip düştük yollara. Bara geldiğimizde ikimizde heyecanlıydık. İlk defa böyle bir sürpriz kapacaktık ve tepkilerini merak ediyorduk. En azından ben öyleydim. İçeri girdiğimizde Emir ve grubu sahnede değildi. Etrafa bakındığımızda Emir dikkatimi çekti. Arkası dönüktü ama tanımıştım. Biri daha var gibiydi yanında ama tam görünmüyordu. Neşe’ye işaret edip onu Bora’yı bulması için yalnız bırakıp Emir’in masasına doğru yürümeye başladım. Ama yürüdükçe gülüşüm suratımdan siliniyordu. Emir’in yanındaki sarışını gördükten sonra sinirlemeye başlamıştım bile. Ne olduğunu anlamadan kız birden Emir’in dudaklarına yapıştı. YOK ARTIK! Siniri iliklerime kadar hissediyordum. Emir geri çekilmedikçe daha da sinirleniyordum. Artık dayanamayıp bağırdım.
‘EMİR!’
Sonunda beyefendimiz kızı sert bir şekilde ittirip bana dönebilmişti.
‘D-de-defne?’
Bu manzarayı daha fazla kaldıramayacağımı düşünüp kalabalığı ittire ittire çıkışa doğru ilerledim. Tabi sadece ilerleyebildim. Çıkamadım. Emir bey buna engel oldu!
‘Defne! Yanlış anladın. Açıklayabilirim her şeyi. İnan bana göründü-‘
‘Hah! Göründüğü gibi değil öyle mi? Kızın dudaklarına yapıştın be! Seslenmesem yatağa kadar! Ah! Nefret ediyorum senden! Sana inanabildiğim her saniye içinse kendimden!’
‘bak öyle değil! inan bana. yalvarırım. Ben onu değil o beni-‘
‘hadi ya! Cidden mi! yoksa o beni öptü mü diyecektin!’
‘hah. Bende onu diyorum işte. Bak gerçekten öy-‘
‘biliyor musun? İnanılmazsın! Gerçekten bu saçmalığa inanabileceğimi düşünüyorsun. Aptal falan mı zannettin sen beni!’
‘öyle değil! Bebeğim bak bir sakin olursan-‘
‘peki sen beni öyle görsen ne yapardın Emir?’
‘saçmalamayı kes! Öyle bir şey olmayacak!’
Sen öyle san Emir bey! Sinirle ne yaptığımı bilemez halde kafamı çevirdim ve hiçbir şeyi umursamadan ilk gördüğüm çocuğu durdurarak dudaklarına yapıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana İhtiyacım Var
ChickLitHayatta en değerlilerini kaybetse bile eski benliğine dönmek için çırpınan genç bir kız. Ve ailesi yüzünden yaşamını mahvetmeye hazırlanan genç bir erkek. Bu iki genç birbirine yardım edebilecek mi? Yaralarını beraber sarabilecek mi? Yoksa hayatı ol...