15. BÖLÜM

2.1K 101 4
                                    

***

DEFNE’den...

‘Emir?’

Karşımdaydı işte. Nasıl düşünememiştim ki böyle bir şeyin içine düştüğümü. Yüzüme bakıyordu öylece. Ne kadar süre birbirimize baktık bilmiyorum. Sanki bakışlarımızla konuşuyor gibiydik. Bana öyle üzgün, kırgın, yıpranmış, çaresiz bakıyordu ki biran için kalbimin acısını unuttuğumu sandım. Gözlerinde boğulmuştum sanki. Belki diyorum bazen. Sadece bir kez dinlemiş olsaydım ne olurdu? Ani kararlarla çıkmaza girmeden önce sadece bir kez düşünseydim. Belki daha kolay olmaz mıydı her şey? Kalbim bunları tekrar ve tekrar haykırıp yüreğimi dağlarken bir tarafım da ne gibi bir açıklaması olabilirdi ki, daha seni nasıl kandıracağını mı dinleyecektin diye haykırıyor. Bir enkazda kalmış ve kurtarılmayı bekler gibiyim. Umuda tutunan ve bir o kadar da umutsuz. Benim umudum Emir’di. Ta ki şuan a dek. Bakışlarıyla her şeyi bu kadar net anlatmasaydı belki derdim. Belki tekrar birbirimize tutunabiliriz. Yaşananları birbirimizin aşkla dolu kalpleriyle unutmaya çabalayabiliriz. Ama neden bana sanki yolun sonundaymışız gibi bakıyor ki. Neden o ufacık umut ışığına tutunmamı sağlamıyor ki. Gözlerinin en derinine baktım. Ufacık bir umut ışığı aradım. Birbirimizin yarattığı enkazdan ufacıkta olsa ışığı yanan bir umut. O da derin derin bakıyordu gözlerime. Bir neden bulmak ister gibiydi. Tekrar birbirimize ait hissetmemiz için bir neden. Ama göremiyordu belli ki. Birbirimize ta kalbimizin en derinine işleyecek kadar içten bakarken gözümden akan bir damla gözyaşına daha fazla engel olamadım. Çaresizliğimi, pişmanlığımı, umutsuzluğumu yansıtmamak istesem de olmamıştı işte.

Birden açılan kapıyla ikimizde ne kadar süredir bilmeden birbirine tutsak ettiğimiz gözlerimizi ayırmıştık. Neşe ve Bora umutla girmişlerdi içeri.

‘hadi bakalım çifte kumrular. Artık barışmanızı kutla-‘

‘yok artık!’

Hiçbir şey söylemeyip ardıma bile bakmadan hızlıca uzaklaştım oradan. Çünkü daha fazla kalırsam duygularıma hakim olmayacağımdan emindim. En iyi yaptığım şeyi yapmaya karar verdim. Sahile indim. Yeni batmakta olan güneşin hafif ılıklığını bıraktığı kumlara uzandım. Gözlerimi kapayıp denizin rahatlatıcı kokusunu en derinlerime kadar çektim ve artık daha fazla tutmadığım gözyaşlarımın serbest bıraktım.

***

‘kuzum hadi kalk meleğim. Bak arkadaşın geldi. Seni bekliyor aşağıda.’

‘göndersene yukarı anneanne. Sanki Neşe daha önce hiç gelmedi odama.’

‘gelen Neşe değil ki kuzum.’

Ne? Neşe değilse kim? Ufacık ihtimali görmezden geldim ve üzerime çeki düzen verip aşağı indim. Karşımdaydı. O kadar soğuk bakıyordu ki. Sanki ilk hallerimize geri dönmüş gibiydik.

‘biraz konuşabilir miyiz?’

‘tamam. Anneanne biz bahçedeyiz.’

‘tamam yavrum.’

Ben önde o arkamda bahçeye doğru yürüyorduk. O kadar korkuyordum ki. Diyeceği her neyse bizim için iyi şeyler olmadığına emindim artık. Soğuk, buz gibi bakışlarıyla yeterince anlatıyordu bunları zaten.

‘ayrılmış olmamız ve yaşadıklarımız çalışmalarımızı etkilemesin bana kalırsa. Senin biran önce iyileşmen gerek. Sonuçta bu işe bu amaç doğrusunda giriştik ve anlaşmamız vardı hatırlıyorsan. Sen sözünü tuttun sıra bende. Senin için elimden geleni yapacağım. Yarın okul çıkışı seni almaya gelirim.’

Söyledikleri kalbimi delip geçerken öylece ifadesiz suratına bakıyordum. Bu kadar değişemez değil mi? Sanki dün bana veda etmiş ve bugün her şeye en başından başlamış gibi. Aynı ilk günkü gibi bakıyor. Derin ama soğuk. ‘Peki ya ben?’ demek istedim. Ben ne olacağım. Nasıl unutabilirim? Hayatımda sana bu kadar alışmışken nasıl birden unutabilirim? Nasıl duygularımı görmezden gelebilirim? Bu kadar kolay mı vazgeçtik yani? Kendimi o kadar değersiz hissediyordum ki o bakışları karşısında. Ufacık bir duygu kırıntısı aradım gözlerinde. Ama yok işte. Belki de ikimizin de cezası budur. Birbirimizin gözlerine baka baka acı çekmek. Birbirimize bu kadar yakınken sonsuz kadar uzak olup özlemi en derinimize kadar hissetmek.

Sana İhtiyacım Var Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin