Bölüm 1

185 13 3
                                    




Gözlerimle onu süzmeye devam ederken içeceğimden bir yudum almaya çalışıyordum. Tabi ki de bu işlemi gerçekleştiremedeğim için gözlerimi ondan ayırıp içeceğime göz attım. Bu lanet mükemmel içecek yüzünden onu kesmeyi bıraktığım için gözlerim ağlıyordu yahu. Evet ben değil gözlerim. Bu onu ilk görüşüm değildi tabi ki ama son görüşüm olma ihtimaline karşılık bir şeyler yapmam gerektiğinin farkındaydım fakat yapabilecek çok da bir şeyim olduğunu düşünmüyordum. Ah Tanrım gerçekten bu taş demekle yetinemeyeceğim kadar mükemmel olan çocuğu hangi zamanda aramıza yolladın? Bu varlığın cennette veya sana melek olarak hizmet etmesi gerekmez miydi? Ah kafamda deli sorular.

Bir daha böyle bir yakışıklılık göremeyeceğim için sapıklık yapmaya devam ediyordum. Bir insan sapık olmayı bu kadar sevebilir miydi? Bu çocuğun bana her şeyi yaptırabileceğine kalıbımı basabilirdim. Her şey dış görünüşmüş gibi davrandığımı biliyorum fakat her ne kadar inkar etsekte hepimiz için dış görünüş daha önemliydi. Mesela ben neden komşumuz Toby'nin nasıl biri olduğunu merak edeyim ki? Ama bu gözlerimi alamadığım yakışıklı çocuğun çarşafının rengini bile merak ediyordum. Çünkü çocuk melek olacakken bir anda insan olmuş gibi. Gerçekten bu çocuğu sapık gibi izlemek zorunda mıydım? TANRIM!!!!

Çocuk izlendiğini hissetmiş olacak ki kafasını konuştuğu kişiden kaldırıp direkt bana döndü. Ah ne yapsaydım acaba? Selam tatlı çocuk diyip göz kırpsam? Ah hayır sapık olduğumu ilk dakikadan belli etmemeliyim. Gülümsesem? Bu da olmaz mükemmel gülümsememi tanımadığım bir yakışıklıya bahşedemem. Aslında gülümsememi sağlayan reflekslerime kadar bahşederdim fakat ben bunları düşünürken o çoktan arkadaşıyla konuşmasına geri dönmüştü bile. Gözlerimi devirip izlemeye devam ettim. Ne yani yakaladı diye bakmayacağımı falan mı sandınız? Şakacı şeyler sizi.

İçeceğimin bittiğini gördüğümde çantamdan telefonumu çıkardım. Sandığımın aksine mesaj falan yoktu. Arama falan da yoktu. Telefonumu bağrıma basma isteğiyle yanıp tutuştum. Zavallı yavrucuğum çöl misali ıssız ve sessizdi. İçimden ona üzülmemesi için nasihat veriyordum.Dayanmalıydı,dayanmalıydık. Gözlerimde ki hayali yaşları silerken mükemmel zekam sayesinde aklıma bir fikir geldi. Fotoğraf. Bu yakışıklının fotoğrafını çekecektim. Mükemmel zekama övgüler yağdırırken telefonumun kamera bölümünü açtım. Sesini kontrol ettim ve flaşını da. Saçmalamayın böyle hatalara düşecek bir insan değilim. Telefonumu masaya dayadım ve bardağımın önünde tutup poz verdim. Yakışıklının fotoğrafını çekeceğim derken burda ki yakışıklı ben değilim saçmalamayın sadece anlamamasını sağlıyorum. İşte zekam ve ben 7/24 çalışıyoruz. Poz verip onun fotoğrafını çekerken her şey yolunda gitti ve gitmeye de devam etti. Yaklaşık 297382794 kez fotoğrafını çektikten sonra hesabı ödeyip kafeden çıktım. Görev tamamdı.

Sırıta sırıta yolda yürürken arkamda bir ses işittim. Mükemmel bir şekilde arkamı döndüm fakat taşımsı varlık bana doğru geliyordu. Tanrım yoksa beni kutsuyor musun?  Eğer kutsuyorsan bu şekilde bu varlıkla kutsadığın için çok teşekkür ederim. İçimden Tanrıya övgülerimi yağdırırken mükemmel ötesi varlık dibime kadar gelmişti. Tamam biliyorum çok mükemmelim ama bu kadar da sapıklık yapılmaz ki canım.

"Bakar mısın?"

"Evet,dinliyorum?"

"Az önce fotoğrafımı mı çektin?"

Evet arkadaşlar bugünlük utanç kotamızın sonuna geldik. Yarın yeni bir utançla karşınızda olmayı planlıyorum. Benden ayrılmayın.

"Yo,hayır. Senin neden fotoğrafını çekeyim ki. Tamam güzel gözlerin ve saçların olabilir veya gamzelerin ateş ediyor olabilir fakat bunu neden yapayım."

PHOTOGRAPH || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin