🎠K🎠

266 16 19
                                    

Multimediayı açın.

Even şimdi kritik bir ameliyata hazırlanıyordu, onun gelmesinden ümidini kesmişti ama onu kendisi bulacaktı. Sırf bu yüzden azimliydi, o ameliyat onun şansıydı.

Son bir haftadır uyutuluyordu, arada uyanıyor ve geri uyuyordu. Kesik kesik hatırladığı görüntüler vardı, annesi başında oturuyor, Nolan elini gözünün önünde sallıyordu.

Ameliyata gireceği sabahın gecesinde odasının kapısı yavaşça açıldı, koridordakiler uyumaya devam ederken. Even uykusundaydı, bunu düzenli nefes alış verişlerinden anlamıştı küçük olan.

Usul adımlarla yanına ilerledi, burnuna dolan kokuyla canı yandı, gözleri hemen sulanmıştı. Yavaşça Even'in yanına kıvrıldı. Uzun süren özlem geçer ya, ha öyle kendini zor tutuyordu. Kokusu yine burnunda can bulduğunda hafifçe beline sarıldı.

Even sanki uzun süredir aradığı kokuyu almış gibi kıpırdadı ve gözlerini açtı.

"İsak. Geldin." dedi zorlukla. Dudakları kuruydu ve rengini kısa süre önce kaybetmişti. İsak elini yanağına attı ve alınlarını birleştirdi.

"Şş, geldim. Buradayım. Uyu." Even zorlukla ona dönmeye çalıştı. Tekrar uykuya dönmemek için zorlukla karşı çıkıyordu.

"Uyursam gidersin." İsak ağlamamak için dudaklarını sıkarken patlayacak gibiydi. Kendine birkaç saniye tanıdı ve boğazındaki yumruyu yok etmeye çalıştı. Even'in yanağını usulca okşarken son kez dokundu sevdiğine.

Hasretinden ciğeri parçalanmıştı, hissediyordu.

"Gitmeyeceğim.Ben hep burada olacağım." dedi fısıltıyla. İçinde yükselen hıçkırık nefes almasını zorlaştırıyordu.

"Uyandığında burada olacağım." dedi. Even ilaçların etkisine dayanamadı ve gözleri kapandı.

~~

Even'den

Gözlerimi zorlukla açtım. Vücuduma binen bir ağırlık vardı, daha doğrusu göğüs kafesime. Doktor anında gözlerimi kontrol etti, bakışlarım odada gülümseyen gözlerle beni izleyen anneme kaydı.

O sırada burnuma çarpan bir koku aniden fırlamama neden oldu. Göğüskafesime iki farklı acı saplandı. Biri içeridendi, diğeri daha derinden.

"O, buradaydı." dedim kurumuş dudaklarımla. Sanırım ameliyattan çıkmıştım, ve hala annemin gülen gözlerini görüyorsam kurtulmuştum.

"Kim,?" dedi annem sorarcasına.

"O," dedim inatla. "O, İsak. Dün gece buradaydı, benimle konuştu. Beni bekleyecekti. Ameliyatım sırasında biri geldi mi buraya?" Annem yüzüme garip garip baktı.

"Çocuğum iyi misin? Kimse gelmedi, arkadaşın Nolan dışında." Acıyla gözlerimi kapattım. Yalan söylemişti, yoksa hayal mi görmüştüm.

"Dün gece İsak, buraya geldi. Ameliyattan sonra burada olacağını söyledi. Uyuduk beraber. Nerede o?" Annem kafası karışmış bir şekilde bana baktı.

"Oğlum kimse yoktu dün. Hem hastane kilitli oluyor. Kimse giremez gece yanına." Doktor anneme tuhafça baktı ve elini sırtına attı.

"Hasta durumunu dışarıda konuşalım hanımefendi." İkisi odadan çıkarken kafayı yemek üzereydim. Saçlarımı karıştırırken odaya baktım, telefonum yandaki komidindeydi.

Ondan bir yeni mesaj vardı. Hızla girdim. Gece 3.36'da atılmıştı.

"Beni hep göğüs kafesinde sakla. Hep seninle olacağım." Gitmişti. Bana yalan söylemişti. Dün gece bana veda etmişti. Bana yalan söylemişti. Canımı yakmamak için böyle bir mesaj atmıltı ama beni terkettiği barizdi.

"Nereye gidiyorsun.
Beni bırakamazsın. İsak. Yalancı İsak." Boşa gönderdiğim mesajlarla telefonu duvara fırlattım. Ben hiç böyle bir acı yaşamamıştım.

O sırada içeri Nelli ve Nolan girdi. Arkasından annem girmişti, ağlıyordu.

"Nelli." dedim doğrulmaya çalışırken, yanıma yaklaştı ve elimi tuttu. Nolan bana acıyla bakıyordu.

"Nerede o? Çalışmaya mı başladı tekrar?" Nelli suratıma bön bön baktı ve sonra suratıma acıyla baktı. Gözleri dolmuştu.

"O." dedi. Eli kalbimi bulmuştu. "Burada." Sinirle elini ittim.

"Hep aynı şeyi söylüyorsunuz amına koyayım. Beni teselli etmeyin." Sinirle ağlamaya başladım. Annem yanıma koştu ve diğer elimi tuttu.

"Kalbini sana veren hastanın Adi İsak Valterson oğlum." İşte, bilinçaltımın uzun süredir inkar ettiği cümle beynimde yankılandığında kalbimin ağırlığı altında ezilecektim. Zaman yavaşladı, görüntü bulanıklaştı. Annemin bir şeyler daha zırvaladığını duyuyordum ama anlamıyordum. Tek duyduğum İsak'in kalp atışlarıydı, ve onunla eş giden nefes alış verişi.

"Saçmalama." diye bağırdım anneme. Canlı kanlı çocuk nasıl versin kalbini bana? Sen aptal mısın?" Annemin elini sertçe ittim. Ayağa kalkmaya çalışıyordum.

"Yalan söyleyip durmayın bana. Saçmalamayın. Belli ki İsak beni terketti. Size de böyle söylemenizi tembihledi, peşinden gitmeyeyim diye. Ama onu bulacağım." Nelli ve Nolan bemi zorlukla yatağa yatırdılar. Bir doktor ve iki hemşire odaya koşturmuştu.

"Bak uzun süredir beynindeki tümörle uğraşıyordu. Tedaviye başlamıştı, ameliyat olacaktı. O dörtbin lira neye gitti sanıyorsun? Annesinin içkisi kumarı dörtbin lira tutar mı? Tedaviye ödüyordu onu." Nelli'nin her kelimesi kalbime batarken put kesmiştim. Doktor üzerimde bir şeyler yapıyordu ama hissetmiyordum.

"Sonra tedaviyi bıraktı, bir buçuk aydır yoktu ortalarda, bu hastanede, bir alt katta kalıyormuş. Beyin tümörü dayanılmaz acılara sebep olunca, uyutulmuş. Sanırım uyutulmadan önce yanına uğradı." Ağlamaya başladım. Bağıra bağıra ağlıyordum. İsak.

İsak'im. Benim küçük sarışınım. Zayıf ruhum, cılız bedenim. Bana kalbini bağışlamak için tedavisini durdurmuştu. Canım, kalbim, İsakie'm. Göğüs kafesimdeki ağırlığın sebebi buydu demek. İçerdeki değil daha derindeki acının sebebi buydu. Hastane lafının geçmesinin, onun benden saklamasının sebebi buydu.

Nasıl anlamadım? Beni hastanede görmüştü ilk, ona sormadım hiç, sen neden oradaydın diye. Arada sırada kaybolmalarını anlamalıydım, annesinin laflarını anlamalıydım.

Anlasaydım, belki izin vermezdim bu büyük fedakarlığına. Kokusu silinmezdi benim yüzümden yastığından, gülüşü kaybolmazdı. Bakışlarımız buluşsa bir kere, ah keşke bir kere çekebilsem kokusunu. Bir kere değse dudaklarım dudaklarına, tenim tenine. Sesi usulca dokunsa kulaklarıma. Ah keşke, bir kere, nelerimi vermezdim.

soft love: evak |tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin