🎪H🎪

220 9 1
                                    

Çantamın iplerini sıkı sıkıya tutup okulun içine girdim. Somurtkan bir şekilde, bakışlarımı ayaklarıma diktim. Okulun büyük bir çoğunluğu beni izliyordu ve bundan daha utanç verici bir durum yoktu.

Dün gece çok yorulmuştum. Hem ruhen, hem fiziken. Kimsenin bilmediği iğrenç bir kişiliğe sahiptim  ve tek ümidim, Even'i kışkırtmamaktı. Bedenimi ortaya sererse toparlayamazdım.

"İşte ibnemiz de geldi." Gözlerim hafifçe yukarı kaysa da başım eğik olduğu için çoğu kişi göremiyordu. Kapüşonlumun şapkası kafamdaydı ve fermuarı boğazıma kadar çekmiştim. Tek ümidim boğazımdaki morlukların acısının dinmesiydi.

Şapkam aniden çekildi, kafam refleksle kalktığında onu gördüm. Even tek eli cebinde sırıtarak bana bakıyordu.

"Sana karşıma çıkmamanı söylememiş miydim? Çıktığında ne yapacağımı biliyorsun." Korkuyla titredim. Ellerim kapüşonlumun cebinden birbirine kenetlenmişti.

"Se-se-sen geldin. Yoksa b-ben karşına çıkmazdım." Küçük bir kahkaha tufanı koptu etrafta, Even de etrafa bakarak gülüyordu. Sonra bir anda ciddileşti ve tek eliyle yakamdan beni kendine çekti. Yüzlerimiz birbirine oldukça yakınken nefesimi tuttum.

"Öyle klavye artistliğine benzemez bu işler," dedi. Tek eli hala pantolonunun cebindeydi, diğer eli tüm bedenimi havaya kaldırmıştı sanki, parmak uçlarımdaydım.

"Bı-bırak beni." Gözleri boynumu buldu, sanki tiksinç bir şeye bakıyormuş gibi yüzünü kırıştırdı, ve beni geriye ittirdi.

"Adam ol. Tabi olabilirsen." Gözlerimin dolduğunu hissettiğim an yere düşmüş çantamı elime aldım. Ağlamamak için dudaklarımı dişliyordum ve kan tadı kısa süre sonra dilime bulaşmıştı.

Hafifçe yanından geçip gideceğim sırada güldü ve saçlarımı dağıttı. Gerçekten ne hissedeceğimi bilemez şekilde, koşturmaya başladım. Gözyaşlarım çoktan akmaya başlamıştı.

Arkamdan hala bağırıyorlardı ve bariz duyulan sesleri kesmek için zihnimi dudaklarımdaki keskin acıya çevirdim ve sürekli tekrarladım.

"Dudaklarım sızlıyor, dudaklarım sızlıyor, dudaklarım sızlıyor.."

--

Kapının kilidini ruhsuzca çevirdim ve  içerideki sesi dinledim. Şimdilik boş görünüyordu.

Sessiz bir şekilde antreye adımladım ve sırtımdaki çantayı yere bıraktım.

"Anne?" Salona doğru seslendiğimde geri cevap alamamıştım. Hafifçe gülümseyip içeri girdim, bir kaç saat dinlenebilirdim.

O sırada bir cam şişe, yuvarlanarak ayağıma geldi, irkilerek karşıya baktım. Annem koltuğa sızmış, boş gözlerle bana bakıyordu.

"Bana biraz ilaç almalısın İsak. Anneciğine ilaç al." Annemin ilaç diye adlandırdığı şeyin hap olduğunu biliyordum. Bu yüzden sıkıntıyla üfledim.

"Anne lütfen, bugün gitmek istemiyorum." Bana garip garip baktı ve içkisini kafasına dikti.

"Sen de mi hayırsız evlatsın İsak? Abin gibi sen de mi-"

"Sus." dedim sertçe, bıçağın kemiğe dayandığı nokta işte tam şuandı.

"Tamam sus, lütfen. Gideceğim."

soft love: evak |tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin