Seonho'yu eve bırakıp kafeye gitti Kuanlin.
İçeride sadece Seongwoo'yu gördü.
O da Kuanlin'i görünce hemen yanına doğru gitti."Nerede kaldın? Zaten Jihoon'da gelmedi." İsyankar bir şekilde konuştu.Haklıydıda tabi,bütün müşterilere yalnız yetişiyordu.
"Geç kaldığım için üzgünüm,Jihoon Hyung neden gelmedi?" O genelde fazla geç kalmazdı,kalsaydıda haber verirdi.
"Bilmiyorum,herhalde diğer işi uzadı." Kuanlin ne dediğini anlamamıştı.Diğer işi derken ne demek istemişti?
"Diğer işi mi? Başka bir işte mi çalışıyor?" Seongwoo düşündü; acaba söylememesi gereken bir şey mi söylemişti? Bunu Kuanlin'den saklamaması gerektiğini düşündü.
"Ah,şey...benden duymuş olma ama Jihoon başka işlerdede çalışıyor.Bunu insanların bilmesinden pek hoşlanmıyorda." Kuanlin neden bunu ondan sakladığını merak etti.
Birbirlerinin iyi arkadaş olduğunu düşünmüştü.Bunu bile ona söyleyememiş miydi yani? Onu küçümseyeceğini mi düşünmüştü? Kuanlin'in kalbi kırılmıştı.
"Herneyse,önlüğünü giy ve bana yardım et." Seongwoo emir veren bir şekilde konuştu.Kuanlin kafasıyla onaylayıp tezgahın altından önlüğünü alıp üstüne geçirdi.
Müşterilerle ilgilenmeye başladı aynı zamanda da gözü sürekli kapıdaydı,Jihoon gelirse diye.
Kahveleri götürürken elleri titremişti,bu ona ilk gününü hatırlatmıştı.Jihoon hemen yardımına koşmuştu onun.
Çayları masaya götürürken dökmemeye çalışıyordu.Dikkatlice masaya koydu ve 'afiyet olsun'dedi.Kısa süre sonra kafe boşalmıştı,hiç müşteri yoktu.Kuanlin ile Seongwoo'da öylece oturup bakışıyorlardı.Arada birbirlerine laf atıp gülüyorlardı sonradan yine sessizlik oluyordu.
Bu tuhaf durumu bölen kapının açılması olmuştu.Kuanlin hemen kapıya döndü ve gelen kişiyle yüzünde gülümseme oluşması bir oldu.
"Çocuklar,geç kaldığım için çok özür dilerim.Umarım fazla zorlanmamışsınızdır..."
Etrafına baktığında kimsenin olmadığını fark etti."Merak etme,bir sorun yok değil mi?"
"Hayır,yok." Jihoon Tezgahın altından önlüğünü alıp üstüne geçirdi ve arkadaşlarının yanına oturdu.
Kuanlin Jihoon'la göz teması kurmuyordu.Her ne kadar onun gelmiş olmasına sevinsede hâlâ ona kırgındı.
Aksine Jihoon,sürekli Kuanlin'e bir şeyler söyleyip konuşmasını sağlamaya çalışıyordu.
"Kuanlin-ah,sencede Seongwoo çok huysuz değil mi?"
"Yah,sen kendine bak.Seninde o hallerini biliyoruz,sinirlenince içinden küçük bir şeytan çıkıyor." Jihoon Seongwoo'nun tepkisine teslim olurcasına ellerini havaya kaldırdı.
"Ama dışarıdan adeta bir melek gibi.." dedi Kuanlin sadece kendisinin duyabileceği bir şekilde.
"Ne dedin?" Anlamamış bir şekilde ikili Kuanlin'e baktı.
"Diyorum ki, neden kimse gelmiyor? Kafe bomboş." Sesini yükselterek konuştu bu seferde.
"Kuanlin,seninle bir dakika dışarıda konuşabilir miyiz?" Jihoon nazik bir şekilde sordu.Artık böyle davranması sinirini bozmaya başlamıştı.
"Her an müşteri gelebilir." Jihoon derin bir nefes alıp sandalyesinden indi ve Seongwoo'nun yanından geçerek Kuanlin'e yaklaştı.Elinden tutup onu dışarı çıkarttı.
"Kuanlin-ah,söyle bana yanlış bir şey mi yaptım? Neden böyle davranıyorsun?" Jihoon onun böyle davranmasına üzülüyordu.
Kuanlin yalan söyleyecekti çünkü daha kendiside bu sorunun cevabını bilmiyordu.Arkadaşını kıskanmış olmalıydı birde ondan sır saklamasıda eklenince..
"Ben,üzgünüm.Şu sıralar biraz canım sıkkın okul,sınavlar falan.Sana yansıttığım için üzgünüm." Jihoon kendisinde bir hata olmadığı için rahatlamıştı.
"Ah,önceden deseydin ya." Hafifçe tebessüm etti Jihoon.Ortam gerginliğini kaybetmişti.
"Üzgünüm,hadi şimdi içeri geçelim." Önden giderek içeriye girdi.Ardındanda Jihoon geldi.
Seongwoo,arkadaşlarının geldiğini görünce uğraştığı telefonu tezgahın üstüne bıraktı ve onlara döndü.
"Sonunda anlaştınız mı?" Güler yüzlü bir şekilde sordu.Jihoon'da bir kolunu Kuanlin'in omzuna attı.
"Elbette,değil mi Kuanlin?" İkisininde gözleri onun üzerindeydi.Kafasını olumlu anlamda salladı o da.
O gün içinde sadece bir kaç müşteri geldi.Üçlü birlikte sohbet edip vakit geçirmişlerdi.Yaklaşık iki saat kadar kimse gelmemişti ve içeri giren grupla kafenin bir yanına dağılmış gençler toparlanıp yerleşmelerini beklediler.
Kuanlin'in gördüğü kişiyle mutfağa doğru uçması bir olmuştu.İkili anlamsız gözlerle Kuanlin'in arkasından bakarken menüyü istemeriyle dikkatlerini müşterilere verdiler.
Mutfakta oturan aşçılara,kendisine aldırmamalarını söyleyip ocağın arkasına çömeldi.
Haneul'un onu görmesini istemiyordu.Neden onca kafe arasından burası? Okula en yakın kafe burasıydı o yüzden buraya gelmiş olmalıydı.
Kapının aralanmasıyla Kuanlin başını kaldırıp kimin geldiğine baktı.
"Jihoon Hyung,çabuk kapat kapıyı." Jihoon gülerek Kuanlin'in yanına yaklaştı ve çömeldi.
"Neden kaçıyorsun? Doğrusu kimden kaçıyorsun?"
"Haneul,arkadaşım.Benim burda olduğumu öğrenmemesi lazı-" Kuanlin'in sözünü kesen Seongwoo'nun bağırışı olmuştu.
"Kuanlin,Jihoon! Biriniz yardıma gelsin!"
Arkadaşlar uzun bir süre bölüm yayınlayamadım üzgünüm.Bazı problemlerim vardı ama artık düzenli yayınlamaya devam edeceğim.
Bu arada olaysız ilerliyor farkındayım o yüzden geçiş bölümü olarak düşünün :)
♡ ♡ ♡