15. Bölüm

179 31 16
                                    

"Jihoon hyung,öyle demek istememiştim.Sende biliyorsun." Jihoon masaları silerken Kuanlin'de peşinden koşturup kendini affettirmeye çalışıyordu.

Farkında değildi ki,Jihoon onu kandırıyordu.Elbette ona kızgın değildi sadece onun bu halleri çok komikti.

"Sen bırak hyung,ben yaparım." Elindeki bezi alıp kendisi silmeye başladı masaları.Jihoon arkasından piç smile atarak Seongwoo'nun yanına gitti.

"Daha ne kadar kandıracaksın zavallı çocuğu?" Jihoon kendi kendine kıkırdıyordu.Kuanlin baktığı zamanda hemen ciddi yüzünü takınıyordu.

"Pekala,pekala." Jihoon,Kuanlin'e seslenip eliyle işaret yaparak yanına çağırdı.O da koşa koşa yanına geldi.

"Afettin mi beni?" O kadar masum ve saftı ki,Jihoon onu böylesine kandırdığı için üzülmüştü.

"Elbette,sana hiç küsmemiştim ki." Kuanlin bir anda kaşlarını çattı.Onun için boş yere mi,masaları temizleyip,yerleri silip kısaca bütün kafenin işlerini yapmıştı?

"Hyung,çok kötüsün!" Çocuk gibi kollarını göğüsünde birleştirip somurttu.Jihoon ile Seongwoo ise onun bu haline gülüyordu.

İçeri giren müşteriyle hepsi bir anda ciddileşti.

Kuanlin bütün gün sadece müşterilerle ilgilenip Jihoon ve Seongwoo'yla konuşmamıştı.

Akşama kadar böyle sürmüştü.Bu seferde Seongwoo ve Jihoon,Kuanlin'in peşinden koşup özür dilemişti.Seongwoo ne yaptığını bile bilmiyordu fakat o da özür diliyordu.

Çıkış vakti geldiğinde Seongwoo ve Kuanlin bahşişleri bölüşürken Jihoon kenara çekilmiş ve telefonuyla ilgileniyordu.

Mesajlara girip Jinyoung'u tıkladıktan sonra ona,buluşmak için müsait olup olmadığını sordu.

"Okuldayım fakat buraya gelebilirsin"cevabını alınca onayladı ve telefonunu cebine koydu.

"Jihoon hyung,bir sorun mu var?" Kuanlin'in sesiyle oturduğu yerden kalktı ve ikilinin yanına gitti.

"Hayır,bir şey yok.Çıkmıyor musunuz?" Bunu söylemesiyle üçününde gözü duvarda asılı duran saate kaymıştı.

"Evet,oyalanmadan çıkalım hadi." Dedi ve çantasını almak için odaya gitti Seongwoo.Jihoon'da çıkmak için kapıya yönelirken Kuanlin'in sesiyle duraksadı.

"Bekle hyung,beraber gidelim." Kuanlin'in çocuksu sesiyle hafifçe tebessüm etmişti.Onu reddetmeyi sevmiyordu.

"Ah,benim başka bir işim var." Kuanlin'in yüzü düşmüştü.Bu saatte ne işi olabilir diye düşündü.

"Yoksa o çocukla mı buluşacaksın?" Sessizce sorduğu soruya başını sallayarak cevap verdi.

"Evet,ona söylemem gereken bir şey var."

"Ona söylemen gereken ne olabilir?! Daha onu iyi tanımıyorsun bile." Önceki sessizliğine kıyasla birden sesini yükseltti.

"Onu tanıyorum,onu çok iyi tanıyorum.
Uzun zamandır onu seviyorum.Sevdiğin birine hislerini söyleyememenin nasıl olduğunu bilir misin?" Kuanlin'in gözünden bir damla yaş süzüldü.Jihoon'un fark etmemesi için dua ediyordu.

"Evet,biliyorum.Hemde çok iyi biliyorum." Ağlamamak için içinde büyük bir savaş veriyordu.Çok duygusal biriydi ve bundan hep nefret etmişti.

"O halde işime karışma." Kapıya yönelip kafeden çıktı.Kuanlin'in kalbini kırmak istememişti ancak kendine hakim olamamıştı.

Cebinden telefonu çıkartıp Jinyoung'un gönderdiği adrese baktı.Kuanlin'in yan binasındaki okulda okuduğunu öğrenince şaşırmıştı.

Adresi bildiği için telefonunu kapatıp tekrar cebine koydu.

Kısa süre sonra okula vardı ve müzik bölümünün binasına girip merdivenleri çıkmaya başladı.Karanlık koridorda yürürken duyduğu piyano sesiyle rahatlamıştı.Sesi takip ederek yürüdü.

Yarı açık duran kapıdan içeri girdi.Jinyoung onu görünce çalmayı kesmişti.

"Devam et,lütfen." Gülümseyerek söyledi ve bulduğu bir sandalyeye oturdu.Jinyoung'da başıyla onaylayıp çalmaya devam etti.

Tuşlara her bastığında çıkan sesle insanı rahatlatıyordu.

Jihoon gözlerini ondan ayırmayarak izliyordu.
Gülümsediğinin farkında bile değildi.
Jinyoung çalmayı bitirince Jihoon'a döndü.

"Nasıldı?"

' Kötü olma ihtimali var mı?' Diye geçirdi içinden Jihoon.

"Çok güzeldi." Jinyoung oturduğu taburede yana kaydı ve Jihoon'a gelmesini işaret etti.
O da yanına gelip oturdu.

"Bir şeyler biliyor musun?" Diye sordu Jinyoung.Beklenmedik bir şekilde Jihoon evet anlamında kafasını salladı.

"Küçükken kursa gitmiştim ancak bırakınca her şeyi unuttum."

"Hatırladığın vardır elbet,değil mi?"

Jihoon biraz düşünüp ellerini piyanoya koydu.Hatırladığı kolay şarkılardan birini çalmaya başladı.Hata yaptığı yerde Jinyoung elini onunkinin üstüne koyup düzeltiyordu.

"Keşke bırakmasaydın.Senden harika bir piyanist olabilirdi." Dedi heyecanlı bir şekilde. Jihoon'un bırakmasının sebebi maddi durumlarıydı.Kursa bile zar zor gitmişti.

"Peki şu parçayı biliyor musun?" İnce ve uzun parmakları tekrar tuşlarla buluştu ve çalmaya başladı.Jihoon'a göstermek için çalıyordu fakat onun ise tek dikkati kusursuz yüzündeydi.

Parçayı bitirince Jihoon'un ağızından çıkan kelimeler şunlar olmuştu;

"Senden hoşlanıyorum."

Cherry Blossom || PanWinkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin