9. Bölüm

231 41 33
                                    

"Hadi kalk bakalım uykucu,burada inmemiz lazım." Eliyle hafifçe Seongwoo'yu dürttü.

Gözleri aralanınca kötü görüşü yüzünden elleriyle gözlerini ovaladı.Bunu fark eden Daniel elinde tuttuğu gözlüğü Seongwoo'ya verdi.

Otobüsten indiklerinde Seongwoo hala kendine gelememişti.Güneşten gözlerinide açamamıştı.

"Evde uyuyor olmalıydım şuan." Daniel artık arkadaşının mızmızlanmalarına kulak asmıyordu.Onu dinlemeden elinden tuttu ve peşinden sürükledi.

Biraz yürüdükten sonra sonunda varmışlardı.

"Burayı hatırlıyor musun?" Meraklı bir şekilde söyleyeceği şeyi bekledi.

"Mm,hayır?" Bunu demesinin üzerine Daniel'ın yüzü düşmüştü.Burayı unutmuş olmasına inanamamıştı.
"Şaka yapıyorum,elbette hatırlıyorum.Beraber vakit geçirirdik burada küçükken.
Unutamayacağım tek anılarım olabilir. "

Daniel'in gülümsemesi tekrar yüzünde yerini almıştı.Seongwoo'nun elini bırakmaya niyeti yokmuşçasına tutmaya devam ediyordu.
Fakat Seongwoo el ele tutuştuklarını fark edince elini çekti.

Daniel'ın hissettiği sıcaklık kaybolmuştu.bu onu üzmüştü,el ele tutuşsalar ne olacaktı sanki?

•~•~•

"Kuanlin-ah" Adını duymasıyla etrafına bakındı ve ona seslenen kişinin Haneul olduğunu gördü.

"Haneul'du değil mi?"

"Evet,adımı hatırlıyorsun bu iyi bir şey." Kuanlin hafif tebessüm edip sırtındaki çantasını sırasına koydu ardından Haneul'a geri döndü.
"Şey,yemek yiyecek misin?" Diye sordu kız.
Konunun nereye gideceğini tahmin edebiliyordu Kuanlin.

"E-evet?"

"Harika,bu sefer kaçışın yok beraber yiyeceğiz." Kuanlin böyle bir şey demesine şaşırmıştı.Cevap verecekken kız güçlü kollarıyla Kuanlin'in bileğinden kavrayıp kafeteryaya doğru gitti.

O sırada Kuanlin ise bir kızın nasıl bu kadar güçlü olabileceğini düşünüyordu.

Kafeteryaya gidip yemeklerini aldılar ve masaya oturdular.Kuanlin yemeğine odaklanmıştı sadece.Haneul ise konuşmasını bekliyordu.Bunu fark eden Kuanlin ise konu bulmaya çalıştı.

"Hangi hocanın atölyesindesin?" Bunu sormasının üzerine kız gülümsemişti.

"Bay Kim'in atölyesindeyim." Kuanlin şaşırmıştı.Kendiside o atölyedeydi.Artık etrafındaki insanlara daha dikkat etmeliydi.

"Bilmiyordum,seni hiç görmemiştim." Kız kendisini bozmamaya çalışıyordu.Bunu söylemesine yine gülümseyerek karşılık verdi.

"Artık biliyorsun." Kız sandviçinden bir ısırık aldı.Aynı şekilde Kuanlin'de.Aralarında oluşan sessizlik,Kuanlin'in telefonunun çalmasıyla bozuldu.

Arayan Jihoon'du.

"Efendim?"

"Kuanlin,seni okuldan almamı ister misin?Beraber işe gidebiliriz."

"Bu çok güzel olur.Ben birazdan çıkıyorum."

"Tamamdır,bende geliyorum."Kuanlin telefonu kapatınca Haneul'un bakışlarını fark etti.

"Sevgilin miydi?" Kuanlin'in gözleri büyümüştü bir anda.Böyle düşünmesine sebep olacak ne söylemiş olabilirdi ki?

"H-hayır,arkadaşımdı." Haneul inanmamış bir şekilde başını sallamıştı.

"Yüzünü görmen lazımdı 'arkadaşınla' konuşurken,gözlerin adeta parlıyordu." Kuanlin utanmış bir şekilde sandviçinden bir ısırık daha aldı.

"Şey,ben artık gitsem iyi olur,seninle konuşmak güzeldi." Çantasınıda alıp koşarak okulun çıkışına doğru gitti ve Haneul'u yalnız bıraktı.Jihoon'un çoktan gelmiş olduğunu gördü.

"Hyung!" Ona bağırıp el salladı.Bunun üzerine Jihoon'da el salladı.Kuanlin hyungunun yanına gidince bir an kendisini çocuk gibi hissetti.
Sanki ilk okula gidiyordu ve annesi onu almaya gelmişti.

"Hadi gidelim." Dedi Jihoon.Kuanlin'de kafasıyla onayladı ve yürümeye başladılar.
Kuanlin herzaman ki gibi ilk başlarda sessizdi ama sonradan çenesi durmuyordu.

"Aslında senin okul çıkışlarında beraber yürüyebiliriz işe diyecektim ama bu kadar konuşmandan sonra emin olamadım." Bunun üzerine ikiside gülmüştü.Kuanlin konuşmasına yine engel olamadığı için kendine kızmıştı.

"Ah,bazen kendimi kaptırabiliyorum."
'Bazen mi?' Dercesine baktı ona Jihoon.Kuanlin'de tekrar güldü.

Kafeye vardıklarında Seongwoo'yu gördüler.İkili onu görünce gülümsemişti.Artık saatinde gelip gidiyordu.

İkili kafeye girip önlüklerini giydiler ve müşterilerle ilgilenmeye başladılar.
Bu günde herzaman ki gibi giderken içeri, orta boylarda,açık kahve rengi saç rengine sahip,minik bir yüzü olan genç girdi.

Masaya oturunca Kuanlin gence menüyü vermek için yanına gidiyordu ki,Jihoon hemen elindeki menüyü alıp kendisinin götüreceğini söyledi.
Menüyü bırakıp bir şeyler söyledi.Kuanlin hala anlamamış bir şekilde Jihoon'a bakarken yanına Seongwoo geldi.

"Yine mi bu çocuk gelmiş?" Diye sordu kendi kendine.

"Kim ki o?" Merakını fazla belli etmemeye çalışarak sordu küçük olan.

"Eskiden çok sık gelirdi buraya ve onunla hep Jihoon ilgilenirdi.Bayada samimiler." Gencin şirin görünümünün aksine gözü onu hiç tutmamıştı Kuanlin'in.

Jihoon,Kuanlin'in yanına dönünce tuhaf bakışlarına maruz kalmıştı.
Ayrıca yanaklarının kızarmış olmasıda gözünden kaçmamıştı Kuanlin'in.

"Kuanlin,sen iyi misin?" Bu sorusuyla kendisine gelip yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirmişti.

"Elbette,iyi olmamam için hiç bir sebep yok." Bunu demesinin üzerine Jihoon'a söz hakkı vermeden yanından ayrılıp mutfağa girdi.

O acayip şirin çocuktan nefret etmişti.

Cherry Blossom || PanWinkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin