Blaine aslında çok fazla soysal bir insan değildi. Ama bu okulu sevmişti. Özel bir okuldan Mckinley’e transfer olduğunda burada hiç arkadaşı olacağını sanmıyordu. Hatta bütün bir yılı tek başına geçireceğinden emindi. Ama yanılmıştı. Glee’ye girdiğinden beri bir sürü arkadaşı olmuştu. Tamam, sadece Glee’de ki arkadaşları vardı ama onlarda yeterdi. Hepsi çok iyi ve çok yetenekliydi. Gerçi hala kimin kiminle çıktığını çözememişti. Çünkü çok karışıktı. Mesela, Finn Quinn’le çıkarken Rachel Puck ile çıkmış. Ama Sonra iki çiftte ayrılmış. Quinn tabi bu sırada hamileymiş. Herkes babası Finn olarak biliyormuş, ama baba Puck’mış. Şuan Puck tek takılırken Quinn Sam ile çıkarken, Finn, Rachel ile çıkıyordu. Yani herkes birbiriyle çıkmış. Çok fazla karışık.
Aslında bu okula gelmesi babası yüzünden olmuştu. Blaine’in bir türlü eşcinsel olmasını kabul edememişti ve erkekler okulu olan Dalton’dan onu alıp Mckinley’e kayıt ettirmişti. Etrafında kızlar olursa ‘normal’ olur diye. Ama çok yanılıyordu. Blaine hep eşcinsel olarak kalacaktı. Babası bunu ister kabul etsin ister etmesin. Müdürün odasına girdiğinde fark etmişti asla kızlardan hoşlanamayacağını.
Flashback…
Babasıyla okul müdürünün camdan olan kapısını çaldı ve onay alınca içeri girdiler. İçeride müdür dışında kızıl saçlı bir bayan ki bu bayan büyük bir ihtimalle öğretmen ve koltukta umursamazca oturmuş bir öğrenci vardı.
“Bay Anderson, lütfen oturup biraz bekleyin” dedi müdür babasına bakarak. Blaine ve babası oturdu. İkisi de müdüre, öğretmene ve çocuğa bakıyorlardı.
“Kurt, öğretmenlerine ters davranmayı bırakman lazım” diye uyardı onu kızıl saçlı öğretmen, sesi fazla sakindi. Çocuk başını hiç oynatmadı.
“Onlarda benden grup olarak çalışmamı istemesinler” bakışları hala kucağındaki elindeydi. Çocuk Blaine’in ilgisi çekmişti işte.
“Ama grup çalışması yapmazsan sözlü notu alamazsın-“
“Grup çalışması yaparsam da diğer öğrencilerin notu düşer. Çünkü ben tek çalışmayı severim ve grup çalışmasına girdiğimde çalışmam. Anlatabildim mi?” şimdi başını kalmış ve öğretmenine bakıyordu.
“Çıkabilirsin. Ailenle görüşeceğim. Ve bir daha öğretmenlerine ters davranırsan ceza alacaksın” Kurt ayağa kalktı ver yerdeki çantasını alıp omzuna astı.
“Babam hiçbir şey yapamaz” diyip arkasına döndü. Blaine çocuğun birkaç saniye kendisine baktığını gördüğünde içinde bir şeyler kımıldamıştı. Çocuğun gözleri maviydi.
İlk görüşte aşka ister inanın ister inanmayın çoğu kişinin başına gelir ve birçok kişide nasıl davranacağını ne konuşacağını ilk dakikalardaki o heyecanı nasıl atacağını bilemez. İlk karşı karşıya geliş, ilk bakış, ilk dakikalar… Birini ya beğenir ya da daha incesine inmeyi istemeden hemen yanından uzaklaşırız. Blaine kesinlikle beğenmişti.
Kurt’ün adını o gün öğrenmişti. Sonra Glee’ye katıldığında soyadını ve Finn’in üvey kardeşi olduğunu, sesinin çok güzel ve nadir bulunan bir ses olduğunu ama şarkı söylemeyi bıraktığını öğrenmişti Finn’den. Tabi Finn’de bunları Kurt’ün babasından öğrenmiş. Ama müziği neden bıraktığını bir türlü öğrenememişti.
Tabi Kurt hakkınca bir şeyler tabiî ki biliyordu. Mesela hafta içleri günde en az üç kere koştuğunu, genelde kütüphanede ders çalıştığını, kitap okuduğunu ya da internette takıldığını biliyordu. Ortak birkaç ders aldıklarını, hangi günler cezaya kaldığını, hangi derslere daha çok çalıştığını ve koşarken müzik dinlediğini biliyordu. Geçen haftalardan birinde en yakın iki arkadaşı olduğunu, adlarının Liam ve Lisa olduğunu öğrenmişti. Modayı takip ettiğini de öğrenmişti tabi. Hakkında daha çok şey öğrenebilirdi ama şuan onun koşmasını izlemek daha cazipti.
Terden ıslanmış beyaz tişörtü kaslı göğsüne yapışmıştı. Ama Kurt bunu pek umursuyor gibi durmuyordu. Koşmaya devam ediyordu. Oldukça uzun mesafeyi durmadan, yavaşlamadan koşabiliyordu. İyi bir yetenek. Blaine’i hala fark etmemişti. Ama Blaine bugün onunla konuşmayı planlıyordu.
Kurt durdu ve suyunu içmeye başladı. Blaine onun yanına emin adımlarla ilerlemeye başladı. Heyecanlanmıştı. Neden heyecanlanmıştı ki?
“Hey” dedi yanına yaklaşırken. Kurt sadece ona baktı ve hiç cevap vermeden suyunu içmeye devam etti. Blaine ona gözlerini devirmek istedi ama bunu yapmamaya zorladı kendini.
“Ben Blaine yani… Hatırlamıyorsan diye?” devam etti duraksayarak. Kurt ona döndü. İfadesiz bir suratla ona baktı.
“Hatırlıyorum” dedi ve eğilip çantasını toplamaya başladı. Blaine içinden gelen gülümseme isteğini zar zor bastırdı. Ama gülümsemek istiyordu. Yani, sonuçta Kurt onun adını hatırlıyordu.
“Bir şey mi isteyecektin?” diye sordu Kurt sessizlikten sıkılarak. Blaine bu sabırsız konuşmayla kendine geldi.
“Şey ben, sesinin güzel olduğunu duydum. Diyecektim ki-“
“Diyecektin ki Glee’ye katılır mısın?” Blaine’in sözünü kesti ve Kurt ve karşısındaki çocuk ona hafifçe başını sallayınca devam etti “cevabımı vereyim, hayır” diyip çantasını sırtına aldığı gibi ilerlemeye başladı.
“İyi ama neden?” diyerek arkasından geliyordu Blaine. Kurt’ün kabuğunu kırmak istiyordu. Kurt başını sallayarak otoparka doğru ilerlerken durdu ve Blaine’e döndü.
“Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum” düz bir sesle konuşup onun cevabını dahi beklemeden arabasına bindi ve oradan uzaklaştı.
Ama Blaine pes etmeye niyetli değildi. Elbet bir gün Kurt şarkı söyleyecekti. O gün ne zamandı bilmiyordu ama gelecekti.
*
Kurt sinirle eve girdiğinde kimseye selam vermeden direk olarak odasına çıktı ve kapıyı çarparak kapattı. Çantasını yere fırlatarak banyoya girdi ve birkaç kez yüzüne soğuk su çarptıktan sonra aynadan sinirli yüzüne baktı. Sular yüzünden boynuna ilerliyor, oradan da tişörtüne değerek kayboluyorlardı.
Kim oluyordu o çocuk? Ne hakla Kurt’ten Glee’ye katılmasını isteyebilirdi? Kendini ne sanıyordu ki? Kurt’ün en yakın arkadaşı mı? Zaten en yakın arkadaşı bile bunu yapmazdı. Ne yani bir akşam yemeği yediler diye, onun verdiği suyu içti diye arkadaş olduklarını falan mı sanıyordu? Saçma. En iyisi duş. Diye iç geçirerek soyundu ve fazla sıcak olan suyun altına girdi. Sıcak su canını acıttıkça daha iyi düşünebiliyordu.
Ertesi birkaç hafta Blaine’in Kurt’e sürekli şarkı söyletmeye çalışmasıyla ama hiçbir sonuç alamamasıyla geçmişti. Kurt bu durumdan biraz da olsa keyif almaya başlamıştı. Ama eğlencesi koridorun diğer ucundan gelen Finn’in verdiği kötü haberle bitmişti.
Bilindiği gibi babası başkan adayıydı ve iki gündür bir toplantı için Lima dışında otelde kalıyordu. Ama bu sabah eve dönerken bulunduğu araba kaza yapmış ve yaralılar hemen Lima’da bir hastaneye getirilmişlerdi.
Kurt aldığı haberle ne yapacağını bilemedi. Finn’e sadece babasına gitmek istediğini söylemişti. Finn ise hemen Kurt’ü kolundan tutarak arabaya binmiş ve hastaneye götürmüştü. Carole çoktan gelmiş ve ıslak gözlerle oturduğu sandalyede bekliyordu. Hala ameliyattaydı ve daha önceden kalp krizi geçirdiği için şuan olduğu ameliyatı kalbi kaldırmayabilirdi. Kurt doktordan duyduklarıyla sessiz bir şekilde ağladı sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can't Take My Eyes Off You
FanficKurt Hummel, insanlardan her şeyden uzak, umursamaz bir tavırla kimseyle ilgilenmeden yaşıyordu. Ama sonra karşısına Blaine çıktı ve her şey karıştı...