Birkaç hafta sonra Glee provasını bittikten sonra Kurt koridorda Blaine’i durdurdu. Blaine sıkıca tuttuğu kahverengi, deri çantasını diğer omzuna aldı ve merakla parlayan gözleriyle Kurt’e baktı. Kurt yutkundu ve bakışlarını kaçırdıktan sonra Blaine’e baktı.
“Anneme gideceğim” demişti Kurt. Blaine de başka bir şey sormamış ve ya söylememişti. İkisi birden Kurt’ün arabasına binmiş ve mezarlığa gitmişlerdi. Kurt yavaş adımlarla beyaz taşların arasında ilerlerken Blaine’de etrafa bakıyordu. Yaklaşık üç dakika sonra Kurt durdu ve Blaine sessiz ve küçük adımlarla Kurt’ün yanında durdu. Kurt yanındaki delikanlıya bakmadan çantasını çıkarıp yere attıktan sonra beyaz taşın önünde diz çöktü etrafındaki kurumuş yaprakları temizlemeye başladı.
Elizabeth Hummel
1975-2011
Mutlu Bir Yasam Surdu
Blaine beyaz taşa dikkatlice baktı. Sade bir yazıydı. Blaine ellerini kucağındaki çiçeklere kitlemiş, hiçbir şey demeden Kurt’ü izliyordu. Kurt her bir yaprağı yavaşça elinde topladıktan sonra Blaine’in kucağındaki çiçekleri alıp kuru otları çantasının altına yerleştirdi. Çiçeklerle yeniden diz çöktü ve beyaz papatyaları düzgünce taşın önüne koydu.
“En sevdiğin çiçek” diye mırıldandı. Blaine onun bir adım arkasındaydı ve Kurt’ün ensesine bakıyordu. Kurt dizleriyle birkaç santim öne ilerledi ve iki parmağını mezar taşının üzerine koydu.
*
Yarım saat sonra mezarlıktan ayrıldıklarında Blaine hiçbir şey anlamamıştı. Çünkü söylediklerini sesli bir şekilde söylememişti. Blaine sormadı zaten ne olduğunu. Sadece ona uydu. İlerledi ve arabaya bindi. Kurt gülümsedi aniden ve başını Blaine’e çevirdi.
“Liam ve Lisa’ya gideceğim. Gelmek ister misin?” Blaine bu gülümseme karşısında her şeyi kabul edebilirdi. Başıyla onayladı. Evet, Kurt kendini rahatlamış hissediyordu. Annesine içinden geçen her şeyi anlatmış ve bir dakika boyunca gözlerini kapatıp annesini hayal etmişti. Blaine haklıydı. Bu işe yaramıştı. Kendini daha çok mutlu hissediyordu. Arabayı durdurdu ve indiler.
“Bizi beklemiyorlar” dedi ve cebinden çıkardığı anahtarlarla kapıyı açtı. İçeri girdiklerinde Liam koltukta uyuyor, Lisa ise ders çalışıyordu. Blaine ve Kurt’ü görünce onlara selam verdi.
“Uyuyakaldı. Uyandıramadım” diye açıkladı genç kız koltukta uyuyan delikanlıyı gösterirken. Kurt çantasını yere attı ve Liam’ın yanına diz çöktü.
“Yapma” diye güldü Lisa. Blaine Kurt’ün umursamaz gülümsemesine baktı ve onun yapacaklarını izlemeye başladı. Kurt ilk başta Liam’ın saçlarına parmaklarını geçirdi. Daha sonra ise masasını üzerinde duran ve soğuk olduğu her halinden belli olan su şişesini aldı. Lisa hem kıkırdıyor hem de yapmamasını söylüyordu. Kurt uyuyan Liam’ın tişörtünü kaldırdı ve buzlu şişeyi yavaşça karnında gezdirmeye başladı. Liam rahatsız bir şekilde kımıldadı. Kurt daha sonra şişeyi açtı ve suyu Liam’ın üzerine döktü. Liam aniden yattığı yerden fırlayarak kalktı ve hızla etrafında döndü.
“Aman Tanrım! Aklını mı kaçırdın?! Kim böyle uyandırılır? Bir kere de insan gibi karşıma çık!” Liam kaşlarını çatarak Kurt’e bakıyordu. Kurt ise sırtını koltuğa dayamış, Liam’a gülüyordu.
“Hadi ama Liam. Eski Kurt’ün gelmesini istemiştin, geldi” diyerek kollarını iki yana açtı Kurt sırıtarak. Liam kaşlarını şaşkınlıkla kaldırarak Kurt’e baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can't Take My Eyes Off You
FanficKurt Hummel, insanlardan her şeyden uzak, umursamaz bir tavırla kimseyle ilgilenmeden yaşıyordu. Ama sonra karşısına Blaine çıktı ve her şey karıştı...