2. Mucize "Tüy Yumağı"

1.1K 82 63
                                    

"N-ne? Nasıl? Neden? Niçin? Yani..." Yine garip hareketlerimi sergiliyordum. "K-kimmiş?!"

Bir süre tedirgin sırıtışımı kısık gözleriyle süzdü. Kıkırdayarak geri çekildiğinde tek kaşımı kaldırdım. "Sadece şaka yapıyordum!" diyip şen bir kahkaha attı.

Tuttuğumu fark etmediğim nefesimi seslice bıraktım. "Çok korkuttun..."

"Neden korktun?" Bu sefer de şüpheyle süzüyordu beni ve telaş yine kapımdaydı.

Hızlı bir şekilde cevapladım. "O bir süper kahraman. Gizli olması gerekir, dimi? Yani sen de kimliğini açıklamak istemiyorsun sonuçta değil mi?"

Çenesini sıvazlarken kedi gibi mırıldandı. "Haklısın..." Arkasına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi ve uzatarak "Her neyse." derken bacak bacak üstüne attı. "Asıl konumuza geri dönersek, akşam Uğurböceğini Eyfel kulesine çağırdım ve ona bir hediye vermek istiyorum." Kara Kedi'yle oturup bana vereceği hediyeyi düşünecek olmamız gülünçtü.

"Nasıl bir hediye?"

Biraz düşündü. Sonra elini şıklatırken sırıttı. "Onun kalbine biraz daha yaklaşabileceğim bir hediye!" Kulakları heyecanına eşlik edip kıpraşınca kıkırdamıştım.

İmalı bir şekilde sırıttım. "Aranızda bir şeyler mi var yoksa?" Olmadığını biliyordum tabiki ama ne tepki vereceğini merak etmiştim.

Kulaklarıyla beraber yüzü de düştü. "Platonik biraz."

"Kim olduğunu bilmediğin birisinden nasıl hoşlanabiliyorsun?" diyince kulakları dikleşti.

Bir süre düşünüp kafasını kaldırdı. "Hoşlanmıyorum." Yeşil gözleri ciddiyetle kısıldı. "Aşığım."

Gözlerimi kocaman açıp ciddi olup olmadığından emin olmak istercesine süzdüm. Benden hoşlandığının farkındaydım ama aşka kadar gideceğine ihtimal vermemiştim. Ayrıca bunu kendi ağzından duymak işimi daha da zorlaştırmıştı. Şaşkın yüzümün çoktan domates gibi kıpkırmızı olduğuna yemin edebilirdim. Neden bu konuyu açmıştım ki?!

Tepki verme sürem uzun gelmiş olmalı ki konuşmasına devam etti. Gözlerini halımın desenlerine dikip yüzünü elleri arasına almış dirseklerini de dizlerine dayamıştı. Bu yüzden sesi birazcık boğuk geliyordu. "Ben onun kişiliğine aşık oldum. Kim olduğunun bir önemi yok. Belki gerçek hayatında böyle birisi değildir ama o kostümü giydiğinde nasıl davranmak istiyorsa öyle davrandığına eminim. Gerçek hayatta taktığı maskesini kostümdeki maskesiyle değiştirdiğine eminim. O, gerçek yüzü ve ben O'na aşığım."

"Onu böylesine sevmen bile büyük bir hediye değil mi sence de?"

"Haberi olmadığı sürece ne önemi var?" Omuz silkip sırıtarak bakışlarını bana çevirdi. "Siz kızlar maddi hediyelere daha çok önem veriyorsunuz."

Tek hamlede ayağa kalkıp ellerimi belime koydum ve tek kaşımı kaldırdım. "Karşındaki Chloe değil, Tüy Yumağı!"

Keyifle gülerken arkasına yaslandı. "Şaka yapıyorum sadece. Ama 'Tüy Yumağı' hoşuma gitmedi."

Kafamı yana çevirdim. "O zaman daha çok söylemem gerek dimi Tüy Yumağı?"

Bu sefer kahkaha atmıştı. "Seninleyken gerçekten eğleniyorum. Daha sık ziyaretine gelmem lazım sanırım." Ayağa kalkıp çenemden tutarak yüzümü kendine çevirdi. "Eh, artık odana giriş iznim de var. Çatıda konuşurken üşümüyor muydun? Biz konuşurken odan da soğuyordu. Hasta olursun sonra üzülürüm ama." Önce suratını asmış ardından ani bir değişimle göz kırpıp yaramaz bir gülümseme takınmıştı.

Kaşlarımı çattım. "Eğlence merkezi değilim ben!"

Sakin bir ses tonuyla "Tamam, tamam." dedikten sonra yanağımdan makas alıp geri çekildi. Yavaşça kendi etrafında dönerek odamı daha da çok inceledi. "Hediyeden vazgeçtim. Kendisine soracağım."

Şimdi de pek farklı bir şey yaptığın söylenemez...

Omuz silktim. "En iyisi bu sanırım."

Tekrar yanıma geldi. Elini ensesine atmış her zamanki çapkın gülümsemesini sergiliyordu. "Seni de boşu boşuna rahatsız ettim, kusura bakma." Saçlarımı karıştırırken devam etti. "Üstüne bir de sinirlendirdim!"

Kaşlarımı çoktan çatmıştım bile. "Evet, saçlarımı karıştırarak daha da çok sinirlendiriyorsun." Saçlarımı karıştırmasına sinir olsam da engellememiş, kollarımı göğsümde bağlarken ağırlığımı sol ayağıma vermiştim.

Çatılan kaşlarımı yukarı kaldırdı. "Çabuk yaşlanırsın, çatma hemen kaşlarını."

Sanki bunu bekliyormuşum gibi hemen gülümsedim. "Senin bir randevun yok muydu?"

"Var." dedi uzatarak. Çoktan çatı pencereme varmıştı bile. "Vaktinde gitsem bile..." Pencereden çıkıp yaramaz sırıtışıyla beraber içeriye uzandı. "Siz kızlar bekletmeye bayılırsınız." diyip gözden kayboldu. Uzaklaşırken attığı kahkahayı duyabiliyordum. Paris sokaklarını inlettiğine emindim, Kara Kedi'nin deli olduğuna da.

Tikki'nin saklandığı yerden çıkıp yanıma süzülüşünü hissetmiştim ama gözümü pencereden alamıyordum. "Resmen itiraf etti." dedi büyülenmiş bir ses tonuyla.

Yüzümün tekrar kızardığını hissedebiliyordum. Ellerimle yanaklarımı tuttum. "Uğurböceğine değil, Marinette'e söyledi. Yani..." Gözlerimi kıstım. "Benim Uğurböceği olacağımı hiç mi hesaba katmadı acaba? Ya da Uğurböceğine söyleyeceğimi? Üstelik beni Uğurböceğiyle arkadaş diye biliyor!"

"Demek ki sana güveniyor." dediğinde yanaklarımı iyice sıkıştırdım.

"Yeni tanıştığı birisine nasıl bu kadar güvenebilir?! Ya salak ya da beni tanıyan birisi! Yani ben Kara Kedi'yle tanışıyor olabilirim Tikki!" derken sandalyemle beraber dönüyordum. "Belki de her gün görüyorum onu!"

"Marinette, geç kalıyorsun!"

****

Yoyomla Eyfel'e atlayıp Kara Kedi'nin yanına adeta uçtum. "Çok bekletmedim umarım." diyip sevimli bir şekilde kıkırdadım. Bir yandan da oturduğu yere yaklaşıyordum.

Sesimi duyunca heyecanla ellerini arkaya atıp bütün yükünü kollarına yüklerken bana baktı. "İsterseniz sonsuza kadar bekletebilirsiniz Leydim, ben yine de beklerim."

Utanıp garip hareketler sergilememek için büyük bir çaba harcarken başına dikilip ellerimi belime koydum. "Bu 'Çok beklettin.' demenin romantik hali mi yoksa?"

****

27.07.2018

Mucize GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin