Hüzünlü bakışlarımı Tikki'ye diktim. "Uğurböceği olmak için fazla beceriksizim Tikki!"
Süzülerek gelip yanağıma sarıldı. "Şunu demekten vazgeç artık. Bu işi senden başkası yapamaz Marinette."
Bakışlarım bu sefer ellerime döndü. "Ama yapamıyorum... Bugün yaptıklarıma baksana." diyip televizyonda birçok kez izlediğim videoyu tekrar oynattım. "Bir anlık dalgınlığım yüzünden çocuk az kalsın ölüyordu!" Arabanın çocuğun üstüne uçuşunu ve KaraKedi'nin çevik bir hareketle çocuğu kurtarışını başa sarıp sarıp tekrar oynattım. "Onun daha iyi bir Uğurböceğine ihtiyacı var."
"Eğer böyle düşünüyorsan, neden daha iyi bir Uğurböceği olmaya çalışmıyorsun?" Etrafta hızlı hızlı uçuyordu. "Neden böyle karamsar karamsar düşünmek yerine daha iyi olmak için ne yapman gerektiğini düşünmüyorsun?" Hemen burnumun ucunda durdu. "Sen her şeyin üstesinden gelebilirsin Marinette."
Gülümsemiştim ki Tikki'nin birden yastığımın altına kaçmasıyla kaşlarım havalandı. Ardından yatağımda hissettiğim hareketlilikle tedirgince arkama döndüm. Yatağın ucunda oturduğum için çatı penceremden geldiğini fark etmediğim KaraKedi hemen dibimde kedi oturuşu yapmış beni süzüyordu. Bir bana bir de televizyona baktı ve her zamanki sırıtışını sergiledi. "Hayranım olduğunu bilmiyordum."
Tek kaşımı kaldırıp gözucuyla televizyona baktım. Tam da KaraKedi'nin o herkesi kendine aşık eden gülümsemesini sergilediği karede durdurmuştum. Tekrar KaraKedi'ye döndüm. "Video orada kalmış."
Kafasını aşağı yukarı sallarken "Kesin öyledir zaten." dedi. İnanmadığına emindim, daha doğrusu inanmak istemediğine.
Televizyonu kapatıp O'na tamamen döndüm. Bağdaş kurup yüzümü astım. "Hep böyle egoist misindir?" diye sordum sanki cevabı bilmiyormuşum gibi.
KaraKedi tam ağzını açmıştı ki öten yüzüğü izin vermemişti. Bir anda yerinde zıpladı. "Bana peynir getirir misin?" diye telaşla konuşurken çoktan odamın ortasında oradan oraya koşturmaya başlamıştı bile. Dolabımı hızla açıp içine girdi. Hemen ardından dolabım yeşil yeşil ışıldamıştı. "Acele eder misin lütfen?" Dolabımda olduğu için sesi boğuk geliyordu.
Şu an KaraKedi'nin kimliğini öğrenme fırsatım vardı ama ben "Hemen getiriyorum!" diyip çoktan odamdan çıkmıştım. Aldığım tabağa hızla birkaç peynir koyup koşarak odama geri döndüm. "Getirdim." Tabağı dolabın önüne koyup arkamı döndüm. "Bakmıyorum, hadi al peyniri." Kwamisi peynirle besleniyor olmalıydı.
"Teşekkür ederim Marinette." Dolap kapağının açılma ve kapanma sesini duyunca sandalyeme ilerleyip oturdum. "Sana gelmekle çok doğru bir karar vermişim sanırım."
Kıkırdadım. "Neden geldin ki?"
"Haberin yok mu?!" Sesi şaşkın gelmişti.
"H-hayır."
"Akumatize edilen birisi var ve kaç saattir onunla uğraşıyorum. Artık dönüşmem gerektiği için de buraya geldim."
Dışarıda bir akuma vardı ve benim neden haberim yoktu?! Gerçekten benim Uğurböceği olmam kadar saçma bir şey yoktu!
"B-ben bilmiyordum."
"Umarım Uğurböceği gelmiştir..." Sessizce söylese de duyabilmiştim. Ardından dolabımın yeniden ışıldamasıyla dönüştüğünü anlamıştım. Dolaptan kafasını uzatıp yaramazca sırıttığında anlam verememiştim. "Bunu..." derken elindeki sütyenimi bana doğru uzattı. "Ödünç alabilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucize Gibi
Fanfic||Tamamlandı|| Mucize gibi miydi bu hikaye? Hiç sanmıyorum! Bu kaderdi. Mucize bir kader!